Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Aralık '14

 
Kategori
Kitap
 

Klavye sınavında heyecanınızı nasıl yenebilirsiniz?

Klavye sınavında heyecanınızı nasıl yenebilirsiniz?
 

Sınav heyecanınızı yenebilmenin yolları


Sabahın erken saatleri... Adliye koridorları, gözleri ışıl ışıl par­la­­yan şık giyimli bay ve bayan adaylar tarafından doldurulmuş. Birbirlerini daha önce hiç görmemiş bazı adaylar, eski bir dost sı­caklığıyla girecekleri sınav hakkında harıl harıl konu­şu­yorlar.
 
Kimilerinin elinde kablosu aşağıya doğru sarkık bir klavye, ki­mi­nin kucağında tuttuğu bir laptop ve son egzersizlerini yap­maya çalışan titrek parmaklar...
 
Nihayet beklenen saat gelir ve sınav odasından çıkan bir me­mur: “İsmini okuduğum arkadaşlar sıra ile içeriye girsinler!” diye ses­lenir. Bu sesi duyan heyecanlı kalpler, yağız bir at gibi birden şaha kalkar ve finiş çiz­gisine bir an önce ulaşmak istercesine dört nala koşmaya başlar. Herkes atının dizginlerini tutmaya ça­lış­maktadır; lâkin yüreklere laf anlatabilmek ne mümkün.
 
Bu heyecanla, özenle yerleştirilmiş 15-20 hatta bazen daha fazla bil­gisayarın bulunduğu sınav salonuna geçilir. Sandalyelere otu­rulur ve isimler yazılır. Gözetmenlerin uyarıları dinlenir ve “başla!” komutu ile salonu klavye sesleri doldurur. Ne olduysa o komut sesiyle olmuştur. Sanki “başla!” değil, “dur!” denmiş gibi. Bir an tüm vücutları bir ateş kaplar, parmaklar birbirlerine dolaşır ve denizden yeni çıkmış hamsi gibi istemsiz bir şekilde çırpın­ma­ya başlar; en basit kelimeler birbirine karıştırılır, niha­yet bir iki satır cümle yazdıktan sonra bir süreliğine rahatlanır. Ama bu sefer de 3 dakika baskısı adayların üzerine bir hafakan gibi çöker. Kimi­nin bir dakikası 60 saniyeden daha kısa; ki­mi­nin ki ise 120 sani­yeden daha uzun... İzafiyet teorisinin kendi­ni apaçık göster­diği gerçek bir performans orta­mı­dır sınav salonu...
 
—   Evet hocam. Sınava ilk girdiğimde bahsettiğiniz hislerin bir çoğunu ben de yaşamıştım. Öyle heyecanlıydım ki; kalbim ye­rinden çıkacak gibi güp güp atıyordu. Üç dakika ne zaman başladı ne zaman bitti anlayamadım. Sınavdan önce kendi kendime 90-110 kelime arasında yazıyorken, sınavdaki doğru kelime sayım zar zor 60’ı bulmuştu. Ağlamak isti­yor­dum. Hiç istemediğim bir yenilgiydi benim için. O ka­dar çabalamam da boşa gitmişti. Ah bir heyecanlan­masay­dım, o zaman biliyordum başaraca­ğımı; ama olmadı. İnsan heyecanına bu kadar yenik düşer mi!
 
—   Maalesef, yaşadığınız aşırı heyecanın olumsuz etkileri bu kadar güçlü olabilir. Esasen sınava giren her aday farklı dü­zeylerde de olsa mut­laka bir heyecan yaşar. Bu da insana özgü doğal bir durum. Belli ölçüde yaşanan heyecan, kon­sant­ras­yonu­mu­zun artmasına, yaptı­ğımız işlerden keyif al­ma­mıza neden olan, başarıyı kam­çılayan güzel bir duy­gu­dur. Bu ölçü ise yemekteki tuz gibi olmalıdır. Ne eksik ne de fazla...
 
Yaşadığımız stres, heyecan ve kaygının seviyesi ile doğru orantılı olarak dolaşım sistemimize kortizol salgılanmaya başlar. Salgılanan aşırı kortizol ise sağlıklı düşünmemizi engeller ve kişi, tüm olumlu duygularını birer birer yitirir. Bu durum daha da ileri boyuta ulaşırsa, insanın elleri ve hat­ta tüm vücudu titremeye başlar. Davranışlarımızı kontrol etmek güçleşir. Kalp çarpıntısı ile birlikte kan dolaşımımız artar. İçimizi büyük bir sıkıntı ve endişe kaplar. Kişi, tüm benliğini çepeçevre kuşatan bu baskıdan kurtulabilmek ümi­­diyle bir an önce kendisini heyecanlandıran işten uzak­laş­mak ister ve böylece başarısızlığına zemin hazırlar. Uzun süren stres ise vücudumuzda gergin­li­ğe neden olur. Bu gerginlik uzun sürerse, unutkanlık başlar, kabiliyet ve yeteneklerimiz sınırlanır.
 
—   Hocam, bırakın sınav anını; sınav adını duyunca bile beni bir heyecan sarıyor. Normal zamanda da heyecanlı bir kişiliğe sahibim. Heyecanımı yenmeyi bir türlü başa­ra­madım. Sı­navda aynı şeyleri yaşamaktan ve yine kaybetmekten çok korkuyorum. Heyecanımı nasıl yenebi­leceğim husu­sun­da bana yardımcı olur musunuz?
 
—   Tabii ki heyecanınızı yenebilirsiniz. Bu sizin elinizde. Ama sınavı kaybetmenizin gerçek nedeni heyecan mı yoksa sı­nav hazırlık sürecinizin yetersizliği mi? Önce onu doğru tes­­pit etmemiz gerekiyor.
 
Güzel bir yaz günü aracınıza binip yola çıktığınızı farz edin. Normal hızla keyifli keyifli yolculuğunuza devam ederken, aniden önünüze küçük bir çocuk fırlamasın mı! Bu ani olay karşısında ne yapacağınızı mı düşünür yoksa hiç düşün­me­den çoktan frene basmış mı olursunuz? Tecrübeli bir şoför iseniz elbette frene basmış olursunuz. Yok Allah korusun; acemi bir şoför iseniz o zaman durum çok kötü! Bir anda panikleyip fren yerine gaza basabilir veya direksiyon ha­kimiyetini kaybedebilirsiniz. Oysa acemi de olsa siz de ara­bayı pekala kullanabiliyordunuz. Ama sonuçları çok farklı olurdu öyle değil mi? Ancak şu unutulmamalıdır ki acemi de olsanız, usta da olsanız önünüze aniden bir çocuk fırla­dığında vücut kimyanız birdenbire değişir, kalp atımlarınız bir anda iki katına fırlar ve müthiş bir heyecan yaşarsınız. Sa­dece yeterli derece tecrübeli bir şoför iseniz bu heye­ca­n­ı­nıza rağmen yine de frene basmasını veya direksiyonu doğ­ru yöne kırmasını bilirsiniz. Bu noktada sizin için öncelikli hu­sus, yaşaya­cağınız muhtemel heyecana rağmen klavye sı­na­vını başarı ile geçebilecek şekilde sınava hazırlıklı ol­ma­nız.
 
Çok iyi hazırlık süreci geçiren bir öğrencim 2009 yılın­da sı­na­va girmişti. Sınav sonrasında kendisi ile görüştüm ve sı­na­­vının nasıl geçtiğini sordum. “Sorma hocam” dedi. “Sı­nav­da heyecandan nasıl yazdığımın farkına bile varama­dım. Aksilik olacak ya, sınav salonunun penceresi açıktı, cere­yan yapınca sınav kağıdım yere düştü. Moralim altüst olmuştu. Çaresiz, kağıdı yerden alıp tekrar yazmaya devam ettim.” İşte bu öğrencim, klavye sınavında 213 doğru kelime yaza­rak birçok öğrencim gibi zabıt kâtibi olmayı başarmıştı.
 
Heyecanınızın zararlı etkilerini en aza indirebilmeniz için birkaç tavsiyede bulunmak istiyorum:
 
Bir önceki sınavda başarısız olmuşsanız, bunun nedeninin he­yecandan mı yoksa yetersiz hazırlıktan mı kaynaklandığı mutlaka tespit etmelisiniz.        
 
Yukarıdaki örnekten de anlayacağınız gibi, önce­lik­li olarak doğ­ru bir şekilde sınava hazırlanarak kelime hızınızı müm­kün olan en yüksek seviyelere çıkarmalısınız.
 
Sınavda, diğer adaylarla yarışmaktan ziyade kendinizle ya­rı­şacağınızı unutmayınız. Geçmeniz gereken biri varsa o da kendinizsiniz. Aklınıza gelebilecek her türlü olumsuz dü­şün­celerden kur­tul­maya çalışınız. Bu sınav sizin için önemli veya değil; bu sa­dece sizi ilgilendiren bir konu. Başkaları ne der diye en­dişelenmeyiniz.
 
Klavye sınavını geçemezseniz, korkmayın hiç kimseye rezil olmaz­sınız. Hayatınız mahfolmaz. Yeterince yetenekli ol­duğunuzu, bu sınavı da rahatlıkla başarabileceğinizi düşü­nü­nüz. Ancak her başarının harcının alınteriyle yoğrul­muş olduğunu da aklınızdan çıkarmayınız.
 
Kaygı ve endişelerinizden mümkün olduğunca kurtulabil­mek için dengeli besleniniz ve yeterli miktarda su tüketiniz. Düzenli spor yapınız ve uyku düzenini ihmal etmeyiniz.
 
Vücut gerginliğinizi azaltacak gevşeme tekniklerini uygu­layınız. Bunun için doğru nefes alıp vermeyi öğreniniz. Doğ­ru nefes alıp vermeyi öğrendiğinizde, vücudumuzdaki da­mar­lar genişleyecek, kan ve oksijen bedenimizin en ücra yer­lerine daha rahat ulaşacaktır. Vücudumuzda artan oksi­jen ise yüksek stres ve heyecan nedeniyle ortaya çıkan zararlı biyokimyasal maddeleri yok edecek, kendimizi daha mutlu ve huzurlu hissetmemizi sağlayacaktır. Doğru nefes tekni­ği­ni sınav öncesi düzenli olarak uygulayabilirsiniz.
 
Bunun için; bulunduğunuz ortamın havası temiz olsun. Uy­gulamaya başlamadan önce 2-3 dakika gözlerinizi kapatınız ve güzel şeyler düşününüz.
 
Burnunuzdan ağır ağır ve derin bir nefes alınız. Nefes alır­ken ağzınızı mutlaka kapalı tutunuz. Akciğerlerinizin tama­mı­nın hava ile dolduğunu hissediniz. Nefesinizi 2-3 saniye tutunuz. Sonra içinizden 101, 102, 103 şeklinde sayarak 6 sa­niye gibi bir sürede nefesinizi ağzınızdan ağır ağır bo­şal­tınız. 2-3 saniye bekledikten sonra tekrar aynı şekilde ağır ağır nefes alınız ve yine 6 saniye gibi bir sürede nefesinizi ağzınızla veriniz. Bu şekilde 10 kez tekrar ediniz. Bu çalış­mayı yaparken tüm olumsuzlukların nefesiniz ile birlikte yavaş yavaş çıkıp gittiğini düşleyiniz
 
—   Peki hocam. Aklıma gelmişken bir şey daha sormak istiyo­rum. Bazı arkadaş­larım, sınav öncesi sakinleştirici hap veya bitki çayı kullanmamı tavsiye ettiler. Buna ne dersiniz?
 
—   Doktor olmadığım için bu konuda bir şey söylemem yanlış olur. Ancak yaşamınız boyunca bu sınav kadar hatta daha fazla sizi heye­can­­lan­dırcak pek çok şeyle karşılaşacaksınız. Karşı­laş­tığınız her durumda hap kullanmayı tercih etmek, doğru bir tercih olmasa gerek. Derin bir kuyudan kova ile su çekmek istiyorsunuz; ancak ipiniz yetişmiyor. Kuyunun derinliğinden dert yanmak yerine ipinizi yeterince uzatın. Yukarıda özetlemeye çalıştığım hu­suslara dikkat ederseniz he­yecan probleminizi aşabileceği­nizi düşünüyorum. Ali ÜNLÜ (Zabıt Katipliği Sınavına Hazırlık Kitabından)
 
http://www.onparmakegitimi.com
 
Toplam blog
: 20
: 11818
Kayıt tarihi
: 25.07.08
 
 

Ali ÜNLÜ   1976 yılı Konya doğumlu. İlk ve orta öğrenimini Konya’da tamamladı. Ardından A..