Klozet, ibrik ve necefli maşrapa.

Küçükken köyde yaşamıştım bir dönem. Kazdağlarının arka yamaçlarında nefis bir köy. Su şarıl şarıl akıyor. Her yer su dolu. Matara taşımazdık yanımızda. Rahmetli dedem ile ormana giderdik. Kuru dalları keser, kuru ağaçları keser kışlık odunu sağlardık. Matara ne ki nereye gitsek 1 dk.'lık mesafede şırıl şırıl akan su, eğil ve iç. Orman köyü bizim köy. Nefis çamlar, değirmenler, bağlar nasıl anlatsam burnumda tütüyor.

Bir enstantane kalmış hafızamda anlatmadan geçemiyeceğim köyün güzelliği üstüne. Bizim sülale geniş, çoğu akraba tanıdıklarımız ormancılık yapar, memurluk yapar en önemlisi öğretmenlik yapar. Rahmetli babamla bizim köyden karaköy adlı diğer bir köye gidiyorduk. Orman köyü ya bu köyler, arada ormancıların yarattığı bir ormandan geçtik. Hani pamuk prenses ve yedi cüceler filminde bir köprü vardır. Dış bükey bir köprü. İşte öyle köprüler kurulmuş dereler üstüne. Karacalar, karaca yavruları, hani ilk okulda dergilerde bir çizgi yazı vardı bambi diye. Öylesine şirin yavrular. Kaçmıyorlar çevremizden. Bak, bir daha bak hayran ol. Mükemmel güzellikler kalmış zihnimde.

Alırdık ibriği giderdik köy evinin dışındaki tuvalete. Yadırgamazdımelbet. Şehirdeki evimizde de alaturka tuvalet vardı. Ne fark vardı kiiki tuvalet arasında. Birinde tahta yarılmış ortası delik bir tuvalet, diğerinde taşın ortası bir tuvalet. Birinde çeşmeden su gelirdi, diğerinde ibrikten. Hele kış oldumu kar yağardı. İbrik suyunu ısıtıröyle giderdik.

İşte o bilgi ile yetişmiş ve alaturka tuvalet kullanan ben. Zaman geçti apartman çocuğu oluverdim. Otur klozete al dergiyi, gazeteyi oh be değmeyin keyfime. Türküm ben, türkün aklı ya kaçarken yada ..... gelirmiş. Bende de öyledir. Derslerimi anlamadığım zamanlar oraya giderdim. Klozetin rahatlığı ile ve yalnız başıma, düşün düşün ..... işin. En önemli kararları bile orada alırdım. En zor programları orada tasarladım. Ben neymişim be abi!

Ya bu günlerde. Klozet bir işkence artık. Sular akmıyor ey vatandaş sular. Doldurduk bidonları, kovaları. Hadi hacetini gördün de nasıl yıkayacaksın.. Oranı döndür, buradan döndür. Yahuu şu klozet ne zormuş kardeş. Keşke temizlik alışkanlıklarımız yabancılar gibi olsa. Birilerinden duydum. Yurt dışında klozetler de yıkama suyu deliği yokmuş. Ters bize işte ama bu gidişle batılıların medeniyetine bizde mi sahip olacağız ne?

Sıcak ülkeyiz biz sabah işe gitmeden duş alırız. Şimdi nah alıyoruz. Artık parfüm kullanımına da önem vereceğiz bu gidişle. Temizlik imandan gelir, su nereden gelir güldür güldür, gel de yar beni güldür.

Özledim şu medeniyetin eksik kaldığı köy hayatını. Özledim köyümün kokulu ağaçlarını. Özledim doğanın mükemmel güzelliğini. Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar ama kuyruğu ile bizi hallediyor. O karaköpek varya bir onu özlemedim. Her sabah peşimden koşardı it oğlu it. Ya ben ne yaramazdım. Kazları kovalar rahatsız ederdim. Çıkar köylü bakar bana "Şu izmirli dada varya yine o koşturuyor kazları". Öyle derdi. "Dada" çocuklara böyle ünlenirdi köylülerim. Köylü milletin efendisidir. Bende şehirde büyüdüm, şehirde doğdum, şehirde doydum ama galiba köylüyüm. Efendiyim ben.

Hiç unutmam köyün çıkışlarından birinde bir akrabamız ya da bir tanıdığımız vardı. Hatırlamıyorum artık kimlerdi. Onlarda ormancıydı çünkü bir gün eşek beni kaçırırken onlar yakalamıştı. Oradan hatırlıyorum. Neyse onlara gittik bir gün. Misafirlik işte en sık yapılan şey bizde. Benim o zamansız tuvaletim geliverdi orada. Ev uçurumun kenarında şirin bir ev. Tuvalet evin dışında, uçurumun kenarında. Tahta bir tuvalet. Kapıyı kapa. Yerler tahta, aralıklardan aşağısı görünüyor. Aşağı yukarı 20 metre var. Bacaklarımın titrediğini dün gibi hatırlıyorum. Yükseklik korkusu, bu günde üstümde. Çare yok yapacaksın geri gitmiyorki meret. Bir pırt bekle, bekle bir pat. İşte o gün fiziğe merak sardım. Yerçekimi ve serbest düşüş üzerine hemen bir buluş yapardım ama newton benden önce davranmıştı. İbrik ve kapıdan kaçışının üzerimdeki süpermen etkisini anlatmama bile gerek yok. Ahh ne güzeldi şu alaturka tuvaletler!

Ah şu medeniyet eksikli olunca bir hacetin bile zorlaştığı şu medeniyet. Biz beceremedik galiba mirim şu medeniyeti. Ahkam üstüne ahkam kesen politikacılarımızın suları kesilmiyormu acaba? Kafalarında halk ve rahatlığı ile bir proje yokmu acaba? Ya şu yeni çıkan amerikan menşeili recidance lerde otursaydım. Girişte bekçiler, ışıklı mı ışıklı koridorlar. Eve gir mükemmel, tuvalete gir klozet ve yanında ibrik. Ne komik olurdu değilmi?

- Hanım hanım ben tuvalete gidiyorum ibrikte su var mıydı?
- Selami yandaki kovadan doldur işte. İbriğinin suyunu da ben mi takip etcem.
- Tamam tamam anladık başlama yine. Şu ibriğe de, şu suyu kesenlere de...
- Söyleneceğine o oyu atarken düşünseydin ya bunları. Şimdi mi aklın başına geldi.
- Ne bileyim ben bunların sudan sebeplerle susuz bırakacağını. Bir dahaki seçimde görecekler!

Neyi görecekler. Atı alan üsküdarı geçti de Ankara'ya yerleşti. Dev dev projeler, babalar gibi satışlar, yatırımlar nerede.. Yastık altında olmasın sakın. İsrail'e su satacağız, manavgatın suyunu vereceğiz. İstanbul'un, İzmiri'in suyunu ne edeceğiz. Onlara da zam koyup kısacağız mı? Kolay politika bunlar mirim, kolay. Bahçe düzenle, kaldırım taşı değiştir, güzel göster sonra sulama çimleri kurusun, su yok.. Akılsız politikalar bunlar mirim akılsız politika. Kömürü al, altını al, ver oyunu türbana, sonra benim gibi klozette ibrik kullan. Cahillik bunlar mirim cahillik.

Vallahi artık seçimlerde programlarını açıklamayana oy yok. Açıklayıp da yapmayanlara bir kaşık su bile yok. İbrik aklımı başıma getirdi vallahi. Sanki tv de arıza varmış edası ile necefli maşrapa kılığındaki şu ibrik. "Sayın halkımız sulardaki bir arıza sebebi ile necefli maşrapa ile tahret alınız."

Saygılarımla...