Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '11

 
Kategori
Futbol
 

Kocaman Tebrikler Aykut Hocam....

Kocaman Tebrikler Aykut Hocam....
 

Son haftaya Bursasporun 1 puan önünde girmişti geçen sezon Fenerbahçe. Galip gelmesi halinde kesin şampiyondu. Rakip Trabzonspor’du gerçi ama, şampiyon bir takım da kendi sahasında bu final maçını kazanmalıydı elbette…

Bildiğiniz gibi Trabzonspor’u yenemedi Fenerbahçe. Bursa da Beşiktaş gibi güçlü bir rakiple oynuyordu. Kolay galip gelemeyebilirdi… Ancak Bursa zoru başardı, Fenerbahçe kolayı başaramadı. Ve bir puan öndeyken bir puan geriye düştü, şampiyonluğu kaybetti.

Hemen akıllara birkaç sezon önce yine son haftaya averajla önde giren Fenerbahçe’nin Denizli’de aldığı beraberlik ve kaybettiği şampiyonluk gelmişti. O zaman görevine son verilen Daum, yine Fener'in başındaydı ve bir kere daha Daum’un işine son verildi.…

Üst üste gelen bu hayal kırıklıklarının ardından, kariyeri daha yüksek bir hoca beklentisine girmişti herkes. Aziz başkan dünyaca ünlü bir hoca getirebilirdi takımın başına… Derken Daum’un yardımcısı Aykut Kocaman Fenerbahçe’nin başına geçiverdi.

Kulüpten yetişmiş bir Fenerbahçeli’ye takımın teslim edilmesi, bazı Fenerbahçelileri sevindirirken, bazılarını tedirgin etti. Özellikle Aykut’u sevenler de bu karardan pek memnun olmadılar. Çünkü henüz onun Fenerbahçe’yi çalıştıracak tecrübeye sahip olmadığına inanoyorlardı. Başarısızlık Fenerbahçe’yi de zora sokar, Aykut’un geleceğini de karartır diye düşünüyorlardı.

Haklıydılar. Geçmişte bunun örnekleri çok görülmüştü.

Bu kararsızlıkla sezona girdi Fenerbahçeli taraftarlar… Hazırlık maçlarında pek de göz doldurmamıştı takım. Hemen o günlerde Şampiyonlar Ligi’ne katılabilmek için ön eleme maçında İsviçre’nin Young Boys takımıyla karşılaştı Fenerbahçe.

28 Temmuz’daki ilk maç 1-0 mağlubiyetle sonuçlandı. Kendi sahamızda yeneriz diyorduk. Ama 4 Ağustos’taki rövanş 2-2 bitince, Aykut hoca yönetimindeki Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi rüyasından uyandı.

Gözler UEFA elemelerine çevrildi. Öyle ya belki bu şekilde Avrupa arenalarına gidebilirdik. Rakibimiz de Yunanistan’ın Paok takımıydı..

Bu arada ligler başladı ve Sarı lacivertliler sezona 4-0’lık Antalya galibiyetiyle giriş yaptılar.

19 Ağustos’ta Fenerbahçe Yunanistan’ın Paok takımıyla karşı karşıya geldi. İlk maç yine deplasmandaydı ve yine 1-0 yenilmiştik. 26 Ağustos’taki rövançtan hayli ümitliydik. Yunan takımını eleriz zannediyorduk ama…

Trabzon’dan 3-2 mağlubiyetle dönen takımımız, biraz da ümitsiz başladı maça. 90 dakika1-0 üstünlüğümüzle bitti. Ama bu bize yetmiyordu. Uzatmalarda golü bulup tur atlayan maalesef Paok oldu.

Aykut hoca yönetimindeki Fenerbahçe Avrupa sahalarından iki zayıf takım tarafından silinmişti. Bu işin Aykut’la yürümeyeceğini söyleyenlerin sesi daha gür çıkmaya başladı. Ne var ki Aziz başkan Aykut’un arkasında sıkı durdu.

Sadece ligde mücadele edecek olmamız, belki daha çok işimize yarar, rakipler dış sahalarda yorulurken biz aradan kolay sıyrılırız diyorduk ama, o da olmadı.

Gerçi Beşiktaş’la berabere kaldığımız 5. haftada dokuzuncu sıraya kadar düştük ama ertesi hafta 6. sıraya çıktık ve ilk yarı boyunca hep ilk beş takımın arasında yer aldık.

Devre bittiğinde 33 puanla 3. sıradaydık. İkinci Bursasporla 4, birinci Trabzonspor’la ise aramızda tam dokuz puan fark vardı.

Şampiyonluk hayli uzaklardaydı. Oynayacağımız bütün maçları kazansak bile, rakiplerimiz puan kaybetmedikçe zirveye çıkmamız hayaldi. Konyaspor dışında hiç deplasman galibiyeti alamamıştık. 17 maçın dördünde yenilmiş, üçünde berabere kalmıştık. Bu durumda her maçı kazanmak çok dayanaksız bir iddia olmaz mıydı.

Tam bu hengamede 28 yıldır hasret kaldığımız Türkiye Kupası’ndan da elendik.

Taraftar umutsuzdu belki ama, Aykut hoca ve talebeleri ikinci yarıya deplasmanda Antalya galibiyeti ile hayli iddialı ve istekli başladılar. Trabzon’sa kendi sahasında Ankaragücü’yle, Bursa da deplasmanda Konyaspor’la berabere kalmıştı.

İkinci hafta Fenerbahçe Trabzonspor’la karşılaşıyordu. Bu büyük fırsattı. Fırsatı iyi kullandı ve 2-0’lık net bir sonuçla haftayı kayıpsız kapattı. Gerçi Bursspor Galatasaray’ı 2-0 yenmişti ama, liderle aradaki puan farkı bir anda dörde inivermişti.

Fenerbahçe’nin deplasmanda Manisa’ya 3-1 galip geldiği üçüncü haftada Trabzonspor, kendi sahasında Antalya ile de berabere kalarak farkın ikiye inmesine sebep oldu.

(Şimdi elinizi vicdanınıza koyup düşünün. Bu puan kayıplarının sorumlusu Fenerbahçe mi, başbakan mı, Ak Parti mi? Şu yapılan hareketler, söylenen sözler, spor centilmenliğinden ne kadar uzak…)

İkinci yarının altıncı haftasında Trabzon yine kendi evinde Kayserispor’a da 2 puan kaptırınca, Fenerbahçe Trabzon spor’u yakaladı ve averaj üstünlüğü olduğu için de zirveye kuruldu.

Müthiş bir mücadele başlamıştı artık. Geçen yıl son maçta berabere kalarak şampiyonluğu kaçıran Fenerbahçe’yle, ona vize vermeyen ve yıllardır da şampiyonluğa hasret kalan Trabzonspor arasındaydı bu mücadele…

27. haftada Fenerbahçe galibiyetler serisine ara verdi ve geçen yılın şampiyonu Bursaspor’la kendi sahasında berabere kaldı. Trabzon 2 puan öne geçmişti.

Geçen yıl Fenerbahçenin son maçta Trabzon’u yenemeyip berabere kalmasıyla şampiyonluğu Bursa’ya kaptırdığını söylüyoruz ama, şunu unutmamak gerekir ki, bu bir lig mücadelesi. Yani geçmişte aldığınız ve kaybettiğiniz her puanın ayrı bir önemi var.

Bence Fenerbahçe geçen yılki şampiyonluğu, sahasında Bursa’ya yenildiği zaman kaybetmişti. Şampiyon olacak takım hiç kendi sahasında rakibine yenilir mi? Gelip seni sahanda yenen takım, elbette şampiyonluğa senden daha çok lâyıktır.

Eğer Fenerbahçe Bursa’ya yenilmeyip, en azından berabere kalmış olsaydı, Trabzon’a son maçta yenilse bile şampiyon olurdu. İşte böylesine bir kuyruk acısı olmasına rağmen Fenerbahçe bu yıl da başa baş giden mücadelede Bursa beraberliği ile geriye düştü.

*****

Üstünlük Trabzon’un eline geçmişti. Artık kazanmak yetmiyor, rakibin kaybetmesini de beklemek gerekiyordu. Ben o hafta “geçmiş olsun” başlıklı bir yazı yazmıştım. Hasta Fenerliler bana kızdılar. Yine şampiyon biz olacağız dediler.

Benim kızgınlığın şampiyonluğa oynayan bir takımın böyle bir maçta puan kaybetmesineydi. Fenerbahçe bu tür final maçlarında sonuç alabilen bir takım değil. Nedense bir ürkekliği var. Bunu üstünden bir türlü atamıyor.

*****

Üç hafta devam etti Trabzon’un puan farkıyla üstünlüğü. Ve 30. haftada Eskişehir Trabzon’u konuk etti. Maç 0-0 sonuçlanınca Buca’yı 5-3 yenen Fenerbahçe tekrar liderlik koltuğuna oturdu.

Nefes kesen mücadele son haftaya kadar devam etti. İki takım da bütün maçlarını kazanınca eşit puanlı iki takımdan Fenerbahçe Trabzon’a karşı 4-3 averajı olduğu için şampiyon ilan edildi.

Uzun bir maratonun ardından averaj farkıyla şampiyonluğu kaçırmak elbette üzücü. Ama sonuçta haftalardır önde giden Fenerbahçeydi. Son haftada her şey tersine dönmüş değil. Fenerbahçe iki kez önde girdiği son hafta şampiyonluğu kaybetmiş bir takımdı.

Trabzon’un o yüzden bu kadar üzülecek onun da ötesinde oraya buraya çamur atmaya çalışacak hali yok. Spor bu şekilde gelişmez, böyle bir yere de varılmaz. Bu sonucu sahasında berabere kalıp puanları saçarken düşünecekti Trabzonsporlular.

Ben kendilerini yürekten kutluyorum. Fenerle başa baş mücadele etmek az şey değil. Ne var ki sadece bir takım şampiyon olabiliyor maalesef.

Ben kendi adıma elbette kazandığımız şampiyonluk için bir mutluluk duyuyorum. Ama bu öyle çok içten gelen müthiş bir coşku barındırmıyor. O yüzden ne kutlamalara katıldım, ne de bayrak astım. Şampiyon olmak güzel, sonuçta üzülmemek güzel. Ama beni çok heyecanlandıran ve sevindiren bir şampiyonluk olmadı bu.

En çok sevincim Aykut hocayadır. Bu camiadan yetişmiş, şampiyonluklar yaşamış bir futbolcunun takımının başına geçip onu şampiyon yapması gerçekten çok az kişiye nasip olacak bir mutluluk.

Ayrıca başarısızlık halinde kariyeri zedelenecek olan Aykut hocanın kazandığı bu şampiyonlukla büyük bir ivme kazanacağına inanıyorum… Aykut Kocaman’ı bütün kalbimle kutluyorum ve bundan sonraki hayatında başarılar diliyorum.

Aykut Kocaman’ın yanında Şenol Güneş de ktlanmaya değer bir başarıya imza attı. Üçüncü sırada Ertuğrul Sağlam var. Tolunay Kafkas ve Tayfun Havutçu, ülkemizi Avrupa’da temsil edecek beş takımın hocası.. hocası, içimizden birileri. Zaten Kayseri’nin Şotası dışında ligde yabancı hoca kalmadı. Bu da gurur verici bir tablo.

*****

“Beni heyecanlandıran bir şampiyonluk olmadı” derken Fenerbahçeli futbolculara haksızlık ettiğimi düşünüyorum. Çünkü ikinci yarıda 16 galibiyet bir beraberlikle müthiş bir performans sergilediler. Onları da candan yürekten kutluyorum.

Eski sezonları inceleyemedim ama, bu sanırım Fenerbahçe tarihinde en başarılı ikinci yarıydı.

Şimdi umudumuz bundan sonra artık Avrupa sahalarında alacağımız başarılarda. Aziz başkan bunu fazlasıyla hak eden bir yönetici.

Söz buraya gelmişken ben yine finallerdeki tutukluğumuzdan bahsetmek istiyorum. Fenerbahçe artık bu handikapı aşmalı. Türkiye Kupası finalinde 9 kere boynumuz bükük ayrıldığımız acı bir gerçektir.

Gerçi bu bizim millet olarak zaafımız. Finallerden zaferle çıkmayı bilemiyoruz. Psikolojik bir çekingenliğimiz var. “Buraya kadar geldik yeter, daha öteye gidemeyiz” şeklinde bir duyguya kapılıyoruz galiba…

*****

Sonuç olarak ezeli rekabette 18-17 öne geçmiş olduk.. Şampiyonluk hayırlı olsun. Bundan sonra da Fenerbahçe nice zaferlerle, nice kupalarla buluşsun.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..