Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '14

 
Kategori
Sosyoloji
 

Kocanın karısının namusunu korumak gibi bir görevi olamaz

Kocanın karısının namusunu korumak gibi bir görevi olamaz
 

Namus esasında cinsel dokunuş hakkının ihlal edilmesidir. Bu hak kabul edilen literatüre göre nikâhlı eşe verilmiştir. Onun namus olarak tanımlanan mahreme dokunması serbest olduğu için bir ihlal söz konusu değildir.

Nikâhlı eşin dışında namus hakkının ihlal edilmesi suç/günah olarak belirtilmiştir. Bu iki şekilde olabilir; rıza ve zorlama. İki tarafın rızası ya da bir tarafın zorlaması. İlkinde namus ihlali tarafların isteğiyle zorlama olmadan olur. Bu halin boşanma nedeni olma dışında kanunen bir yaptırımı yoktur; ama dini açıdan günahtır. Zorlama ile birisine ait namus hakkını ihlal ettiğinizde zaten bedene karşı işlenen bir suç söz konusudur ve kanunda “bana benim istemediğim bir şeyi zorla yaptı” anlamın da tecavüz suçu oluşur ve cezası da vardır.

Durum bu iken kocanın karısının namusu ile ilgili olarak bir müdahale hakkı nasıl olabilir ki. Sen kanun değilsin ki ceza veresin, Allah değilsin ki günah diyesin. Bu konudaki sorun evliliğin yapısından kaynaklanmaktadır. Kişi satın aldığı bir şeyi korur. Bizim evlilik anlayışımızda erkek karısını satın almıştır. Kadın onun malıdır. Bu nedenle erkek karısını korumak zorunda olduğunu düşünür. Ahmet’le evli Ayşe artık Ayşe değil Ahmet’in karısı Ayşe’dir. Bu anlayışta elbette ki koca “Benim karım elbette her şeyi benden sorulur” diyecektir.

Esasen demokrasi yönetimlerinde insanın kendini (güvenlik anlamında)koruması ya da bir insanı başka birinin koruması (evli olsalar ya da oğlu/kızı/annesi/babası vs olsa dahi) diye bir şey yoktur; insanı (karıyı da, kocayı da; oğlunu da, kızını da; anayı da, babayı da) bağlı olduğu devleti korur. Yani şimdi ben karımın namusunu korumak için elin adamıyla kavga edeceğim, vuracağım, öldüreceğim; ya da o beni öldürecek öyle mi? Ben bunu yaparsam kanunlara, askere polise ne gerek var ki.

Namus insanlar için çok önemli; bu nedenle böyle bir şey olduğunda kanunun verdiği ceza yetmiyor. Kocalar namussuzluk yapan kadını cezalandırmak için değil ortadan kalksın diye öldürüyorlar. Burada sorun erkeklerin namussuzluk yapan karılarını öldürmekte haklı olduklarını düşünmeleri. Evli olsanız bile biz kadının sana ait olmadığını düşünüyoruz. O bağımsız bir kişilik. Onu almadın, senin malın değil; birlikte yaşıyorsunuz. Böyle yaptı; onaylamıyorsan ayrılırsın; başka hakkın yok. Kadın sana ait olmayınca onun başına gelen olayda da muhatap değilsin. Muhatap karın ve ona tecavüz eden (ya da gönüllü beraber olan ) kimse.

Karının bir kişiliği yok mu? Kendi ahlakını namusunu kendi bilmiyor mu? Yani insanın (namusunu bekleyen) bekçisi olur mu? İsteyerek zina yaparsa (kadın peygamber torunu değil, onun da bir nefsi var) kendi eylemidir, sonucuna katlanır. Sen bunu gerekçe göstererek bundan ayrılırsın; yuvası yıkılır yani. Üstelik dini açıdan günahtır, ahirette (inananlar için) cezasını görür. Kadının namusu zorla ihlal edilirse (tecavüz) mütecaviz zaten kanunen cezasını görür.

Kocanın karısının namusunu korumak gibi bir görevi yoktur. Kendi isteğiyle namusunu ihlal eden kadını kocası sadece boşayabilir. Zorlama ile namusun ihlali halinde ise zaten mütecaviz tecavüz suçundan ceza görür. Bunların dışındaki her şey katilliktir. Ve bu katiller Kerim Korkut hukuk sistemine göre cezalandırmada en üst sınır olan indirimsiz 40 yıl hapis yatarlar. En küçük bir haklılık payı olsaydı ceza 20 yıl olacaktı. Ama hakikaten yok. Ben yaptım, içine sindiremiyorsan boşanırsın. Ya da adam zorla tecavüz etti. Ne yapabilirdim ki. Kanun cezasını verdi (Tecavüz suçunun cezası indirimsiz 10 yıldır)

 

 

  

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..