Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '07

 
Kategori
Anılar
 

Koçum, annen ölmüş diye nasıl denir ki?

Koçum, annen ölmüş diye nasıl denir ki?
 

Askerliğimi Batı Karadeniz'de küçük bir ilçede askerlik şubesi başkanı olarak yaptım. Emrimde 1 astsubay, 8 asker ve 3 sivil memur vardı. Gündüz akşama kadar tüm personelle beraber olduğumuz gibi askerlerimle gecede şubede beraber kalıyorduk. Kiminin parası gelmez, kiminin kız arkadaşı kendisini bırakır, kimi annesini-babasını özler hepsiyle ilgilenmek gerekirdi. Nitekim öylede yapıyordum. Askerlerimden bir tanesinin adı Zekeriya’ydı. Erzurumluydu Zekeriya. Anadolu’nun kirlenmemiş, dejenerasyona uğramamış, saf bir delikanlısıydı. Erzurum şivesine çalan dili ile bazen bir olayı iki defa anlattırmak zorunda kalırdım anlamak için.

Bir defasında arkadaşlarından öğrendiğim kadarıyla Zekeriya’nın annesi ile uzun zamandır telefonda konuşamadığını, hasta olmasından endişe ettiğini, hatta kötü bir şeyler olduğunu ve kendisine söylemediklerini düşündüğünü öğrendim.Bir akşam Erzurum’u aradım. Zekeriya’nın abisi ile görüştüm. Durumu aktardım. Dedim ki; ”Zekeriya endişeli, bilmemiz gereken bir durum yoktur inşallah, eğer yapabileceğimiz bir şey olursa mutlaka bilelim, ne gerekiyorsa yaparız”. Zekeriya’nın abisi teşekkür etti, annesinin biraz rahatsız olduğunu ama önemli bir şeyinin olmadığını, telefonun kendilerinde olduğunu annesinin telefona gelemeyeceğini (sanırım ayağı kırılmıştı) aktardı. Dedim ki; “O halde ben Zekeriya’yı çağırıp sizinle görüştüreyim siz durumu aktarın.” Zekeriya geldi ailesi ile görüştü ve içi rahatlamış bir şekilde koğuşuna döndü. Aradan birkaç hafta geçince Zekeriya’yı 20 günlüğüne Erzurum’a izne gönderdim. Güle oynaya gitti. İznini bitirip döndüğünde annesini görmüş olmanın mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Zekeriya Erzurum’dan bana muhtemelendir ki annesine ördürdüğü bir yün çorap getirmişti. Askerden hediye almamız yasaktı. Eğer izni olursa ücretini ödemek istedim. Bu kirlenmemiş saf çocuğu üzmek de istemiyordum. Kabul etmedi tabiî ki. Ben yasak olmasına rağmen hediyesini kabul ettim.

Aylar sonra bir sabah nizamiyedeki nöbetçi Zekeriya’nın misafirlerinin geldiğini söyledi. Erzurum neresi bizim bulunduğumuz yer neresi diye sordum kendime. Sabahın köründe habersiz gelen ziyaretçinin pek de normal olmadığını düşündüm. Askerlere ziyaretçileri doğrudan benim yanıma getirmelerini istedim. Gelenlerin Zekeriya’nın Bursa’daki dayıları ve birkaç akrabası olduğunu onlar söylediklerinde öğrenmiş oldum. Zekeriya’nın annesi ölmüştü. Akrabaları Bursa’dan 1 minibüs ayarlamışlar ve cenazeye gidiyorlardı. Eğer izin verirsem Zekeriya’yı da götürmek istediklerini söylediler. Nasıl söylenirdi ki bu? Gel koçum annen ölmüş hadi seni izne göndereyim denir miydi ki? Ama komutan bendim, izin vermesi gereken kişide bendim. Bunu nasıl söyleyebilirdim?

Derin bir nefes aldım, tüm cesaretimi topladım, tüm ciddiyetimi takındım ve Zekeriya’yı çağırdım. Dedim ki; “Gel aslanım, bak dayıların Bursa’dan buraya seni ziyarete gelmişler. Buradan da Erzurum’a geçeceklermiş. Sordum arabada yer varmış. İster misin seni Erzurum’a göndereyim? Hazır, arabada gidiyormuş”. Sevindi canım benim, bir koşu gitti sivilleri giydi, eşyalarını topladı ve akrabaları ile birlikte yola koyuldular.

Sevindi Zekeriya dedim ya; Nasıl sevinmezdi ki insan. Erzurum’a ailesine, annesine gidecekti. Ailesini, annesini görme fırsatı doğmuştu. Dayıları Erzurum’a giderken yanına uğramışlardı ve arabada yerde vardı, komutanı izinde vermişti.. Bu kadar tesadüf normal miydi? Bunun bir kurmaca olduğunu anlamış mıydı? Tüm bu soruların cevabını ancak Zekeriya’yı 2 gün sonra telefonla aradığımızda öğrenme fırsatımız oldu. Aslında Zekeriya şüphelenmiş ama bir anlamda verememiş. Yolculuk sırasında dayılarının sessizliği şüphelerini daha da arttırmıştı. Ama meseleyi Erzurum’a vardıklarında evlerinin önünde cenaze için toplanan kalabalığı gördüğünde anlamıştı.

Anadolu’nun kirlenmemiş, saf delikanlısı şimdi nerde? nasıl? neler yapıyor? bilemiyorum ama bildiğim bir şey varsa iyi olmayı, mutlu olmayı en çok hak edenlerden biri ve ben şimdi bunun için tüm kalbimle dua ediyorum.

 
Toplam blog
: 50
: 2429
Kayıt tarihi
: 31.08.06
 
 

Hatay'ın İskenderun ilçesinde dünyaya geldim. 1997 yılında Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültes..