Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '09

 
Kategori
Bilim
 

Kök hücreler ve klonlama

Kök hücreler ve klonlama
 

Yumurta hücresine DNA enjekte edilişi


Genetik biliminde öyle gelişmeler oluyor ki çağımız klonlama çağı olarak anılabilir. Klonlama yoluyla çocuk sahibi olunabilir. Genetik olarak zenginleştirilmiş insanlar yaşamaya başlayabilir. Yalnız insanlar değil, hayvanlar da klonlanabilir. Soyu tükenmiş canlılar yeniden hayata döndürülebilir. Bu çalışmalar tartışmalara sebep oluyor. Dini açıdan karşı çıkanlar, sorumsuzluk olarak kabul edenler var. Bazıları insan kopyalamanın Tanrı karşıtı olduğunu düşünüyor. Bazıları genetik açıdan mükemmel olanların yüksek bir sınıf oluşturacağını düşünüyor. Bazıları bu işlerin henüz yeteri kadar bilinmediğini, o nedenle tehlikeli olduğunu, deforme olmuş canlılar yaratılacağını, bunun da iyi olmadığını düşünüyor.

Hızla gelişen klonlama teknolojisi yalnızca bebeklerle ilgili değil. İnsan hayatını kurtarmak ve hastalıkları tedavi etmek için de kullanılabilir.

Klonlama denince çoğu kimsenin aklına zombiler, canavarlar, Frankenstein’lar geliyor. Bu doğru değil. Aslında tek yumurtadan olan ikizler, üçüzler vs. klondur. Yani genetik olarak birbirinin aynı kopyasıdır. Klonlamada benzer işlemler bilinçli olarak yapılır. Aynı yöntem insanlar üzerinde de denenebilir. Acaba o zaman ne olur? Ari ırk üretmek gibi bazı saplantılara geri dönülebilir. Yani faşizan amaçlarla kullanılabilir.

Klonlama işlemi nasıl olur?

Vücuttaki bütün hücreler kök hücre, veya embriyo üretme yeteneğine sahiptir. Klonlama için tek bir canlı hücre yeterlidir. Bir saç teli, kullanılmış bir bardakta kalan izler, bir kan damlası yeter de artar bile. Bu bir hücrenin DNA bilgisi laboratuar ortamında içi boşaltılmış bir yumurta hücresi içine enjekte edilir. Yumurta hücresi bölünmeye başlar. 100-150 adet hücre olana kadar bölünmesine izin verilir. Bu hücre topluluğu embriyodur. Bunlara kök hüceleri de denir ve vücuttaki herhangi bir hücrenin şeklini ve özelliklerini almak gibi bir yetenekleri vardır. Bu işlemle ancak %4 oranında bir başarı sağlanabilir. Bazı durumlarda yeni yöntemlerle yumurta hücresi yerine yetişkin ve özelleşmiş kan hücreleri kullanarak %30-40 oranında başarı sağlandığı görülmüştür. Kök hücreleri klonlama işlemi için kullanılır. Klonlamanın iki amacı vardır.

1. Üreme amaçlı klonlama. Bir canlının kopyasını çıkarıp onu çoğaltmak.

Klonlama çalışmaları 1800’lü yıllarda deniz kestaneleri ile başlamış. Suya atılan yumurta hücreleri çalkalanınca bölünmüş hücreler birbirinden ayrılmış ve her birinden bir deniz kestanesi olmuş. 1902’de deniz semenderleri klonlanmış. Bu yöntemde döllenmiş hücre bölünmeye başlayıp iki hücre olmuşken birbirinden ayırılmış ve böylece birbirinin aynısı iki semender elde edilmiş. 1960 yıllarında da iribaş denen kurbağalardan alınan hücrelerle yetişkin kurbağa elde edilmiş. Memeli bir hayvan da ilk kez 1997’de klonlanmış. Sonuç: Ünlü koyun Dolly. Önceleri memeli bir canlının kopyalanamayacağını iddia edenler olmuş. 2001 yılında da bir kedi klonlanmış. Dolly 276 başarısız denemeden sonra yapılabilmiş. Bugün de birçok denemenin ancak az bir yüzdesi başarılı olabiliyor. Doğup yaşayabilenlerde de erken yaşlanma ve kemik iltihabı gibi hastalıklar görülüyor. Bunlar yöntemin henüz çözülememiş noktalarıdır. O nedenle hayvanlar üzerinde her şeyi çözmeden insan klonlamak doğru olmayacaktır. Ama mümkündür. Bazı çocuk sahibi olamayan aileler, artık çocuk doğuramayacak durumda olan kadınlar klonlama yoluyla çocuk sahibi olmayı istiyorlar. Normal yollarla doğan insanların %4’ü anormal oluyor. Bu, genlerin değişikliklere açık olan yapısından kaynaklanıyor. Klonlanan çocukta da aynı Dolly’de olduğu gibi sorunlar olabilir ve olacaktır.

Bunlardan başka hayvan severler de klonlama isteyebilir. Kedilerin ve köpeklerin ömrü en çok 15 yıl kadardır. Bu demektir ki sevilen bir hayvan insan yaşarken ölecektir. Bazen insanlar hayvanlara çok bağlanabilir öyle ki hayvan ailenin bir parçası gibi olabilir ve aile onun bir kopyasını isteyebilir.

Jurassic Park artık bir bilim kurgu film olmaktan çıkmıştır. Avustralyalılar kıtanın güneyindeki küçük bir adada yaşayan ve 1930’lu yıllarda nesli tükenen Tazmanya kaplanını diriltmeye çalışıyorlar. Pandaların, çok az sayıda kalan Asya ineğinin de soyunun tükenmesinin önüne geçilmeye çalışılıyor. 1000 tane Panda, 1000 tane altın tüylü maymun, 2700 gergedan, bu şekilde 2-3 bin tür hayvandan çok az sayıda kalmış. 1999 yılında gaur denen Asya sığırından alınan genleri normal bir sığır yumurta hücresine yüklemişler. Normal sığırdan gaur sığırı elde etmişler. Bu bir türden başka bir tür elde etme çalışmasında ilk örnek olmuş.

Erkeklerden alınan hücre ile erkek, kadından alınan hücre ile kadın elde edilir. Bunun tersi olması imkansızdır. Klonlama ile dişi ve erkeğin çiftleşmesine gerek kalmaz. Gelecekte işler çok karışabilir. Akrabalık ve aile düzeni bozulabilir. Çocuklar cinsiyetlerinden başka sipariş üzerine de şekillenebilir. Bunun sonuçlarının da ne olacağı hiç bilinmiyor. Daha ileri giderek böyle bir çabanın Hitler’in amaçladığı gibi bir ari ırk yaratma sevdasına dönmesi, üstün olanların gelecekte zayıfları yok etmesi veya köleleştirmesi düşünülebilir. Bunlar olabilecek kötü sonuçlardır.

Genetik ve klonlama biliminden önce iyi tavuk cinsleri elde etmek için iyi bir tavukla iyi bir horoz çiftleştirilirdi. Şimdi iyi bir tavuktan aynı şey elde ediliyor. Bu tavuk çok yumurtlamıyorsa çok yumurtlayan tavukların yumurtaları kullanılabiliyor. Bu işlemler güvenilir hale geldiğinde çiftliklerde kullanılacak ve hem çok yumurtlayan hem de eti iyi olan tavuklar elde edilecek.

2. Tedavi amaçlı klonlama. Hasta organ ya da dokuların yerini alacak yedek parçalar üretmek.

Örnek olarak çalışmayan bir böbrek, karaciğer, yangında yanmış derinin yerini alacak yeni bir deri tabakası, hasara uğramış bir kalbin yerine yepyeni bir tane kalp, iltihaplardan iş göremez olmuş kemik ve eklemler yerine yepyeni kemikler. Kemik erimesi, şeker hastalığı, felç, Alzheimer bu şekilde tedavi edilebilecek. Bağışıklık sistemi güçlendirilerek ‘Aids’e bile çözüm bulunabilecek. Bunlar klonlama veya kök hücre çalışmasıyla günümüzde mümkün duruma geldi veya gelmek üzere.

Eski tedavi yöntemleri, örnek olarak böbrekleri çalışmayan bir hastanın diyaliz makinesine girmesi onun ömrünü yalnız iki yıl uzatıyor. 2-3 günde bir diyalize girmek gerekiyor. Daha çok yaşamak için çözüm böbrek nakli yaptırmak. Ama bu da bazen sonuç vermiyor. Hem böbrek bulunmayabiliyor hem de vücut yeni böbreği red edebiliyor. Bu durumda hastadan alınan hücrelerle bir embriyo yapıp bundan böbrek elde etmek en iyi yoldur. Böylece organ mafiasının da çalışma alanı kalmaz.

Embriyodan yenecek durumda et üretilmiş. Yanık derinin yerine deri üretilmiş. Bir ineğin derisinin altına embriyodan alınan hücrelerle üretilen böbrekler yerleştirilmiş. Bunların kanı süzüp idrar elde etme yetenekleri test edilmiş. Başarılı olduğu görülmüş. Ayakları felçli bir deney faresine kök hücresi naklederek yeniden yürümesini sağlamışlar. 12 yaşında bir ineğin bağışıklık sistemini gençleştirerek yeni akyuvar hücreleri üretmesini sağlamışlar. Bu işlem aynı zamanda kriz geçirmiş kalp kaslarını, ya da hasar görmüş beyin hücrelerini onaracakmış. Bu bir gün insanlarda denenirse daha uzun yaşamak demek olacaktır.

ABD’de IRS diye bir kuruluş domuzları genetik olarak değişikliğe uğratmışlar. Böylece domuzdan alınacak organların insan vücudu tarafından red edilmememesini amaçlamışlar. Böyle domuzları çok sayıda ve hızlı olarak elde etmenin yolu da klonlama. Yani burada iki ayrı işlem var. Biri genleri değiştirmek, ikincisi genleri değiştirilmiş domuzu çoğaltmak.

Dini açıdan embriyo insan hayatını simgeliyor ve dinciler için onunla oynamak bir canlının yok edilmesi anlamına geliyor. İslama göre canlılık anne karnında başlar. Halbuki 100 hücreli embriyo anne karnına konmadan laboratuarda yapılıyor. Ancak hasta ve ihtiyaç halinde olan insanlar farklı düşünüyor. Diyorlar ki kendiniz benim yerime koyun. Embriyo henüz sinir sistemi gelişmemiş bir hücre topluluğu. Ama hasta olan insan yaşıyor ve acı çekiyor. Dinciler insan yerine embriyonun tarafını tutuyor.

Vücuttaki bütün hücreler kök hücre, veya embriyo üretme yeteneğine sahiptir demiştim. Bunlar elimizi yıkamamızla bile dökülürler. Embriyo bunlardan ve içi boşaltılmış bir yumurta hücredinden elde ediliyor. Kadınlar hamile kalmadıkları sürece her ay bir tanesini dışarı atıyorlar. Katı dinciler kürtaj yapılmasına da karşıdır. Ancak embriyo ile yapılan işlemler kürtaj bile sayılamaz, çünkü embriyo rahimden alınmamakta, rahme yerleştirilmemektedir. Buna karşı çıkmaları anlamsızdır. Embriyo çalışmaları sayesinde canlar kurtulacak, ömürler uzayacaktır. Peki dincilerin tahtları sarsılacak mıdır? Bana öyle geliyor. Çünkü ölüme direnmek onlar açısından kadere karşı çıkmak demektir. İyi bir dindar kuzu kuzu ölümü beklemelidir.

İnsan embriyonu ilk defa 2001 yılında klonlanmış. Bunlar 6 hücreden daha fazla çoğalamamışlar o nedenle kullanılamamışlar. Son zamanlarda ise bir annenin rahminde klonlanmış bir bebek olduğu iddia ediliyor. Dinciler herhalde daha çok söylendiği gibi babasız bir insanın doğmasından korkuyorlar. O zaman doğacak çocuk Hz. İsa ile karşılaştırılacak. Çünkü onun da babasız bir şekilde dünyaya geldiği iddia ediliyor. Hatta bunu bir kıyamet alameti olarak sayan bile çıkabilir. Çünkü kutsal kitaplarda kıyamet öncesi Hz. İsa’nın dünyaya geri döneceği söylenmektedir. Gerçekte olmuş ve olacak olanların bunlarla uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur. Yalnızca bilim işlemektedir. Günün birinde insan klonlaması da gerçekleşecek ve biz bunu göreceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Bizde de gen ve embriyo çalışmaları 2005 yılında başlamış, kalp hücreleri elde edilmiş fakat çalışmalar herhangi bir gerekçe gösterilmeden hükümetimiz tarafından durdurulmuş. Şimdi batılı devletler her şeyde olduğu gibi bunda da ilerliyor ve bir yerimizde sayıyoruz yani geriliyoruz. Halbuki bu işe vaktinde başlamış bir ülke olarak çok ilerleyebilirdik.

 
Toplam blog
: 125
: 6625
Kayıt tarihi
: 18.11.09
 
 

İstanbul 1980 doğumluyum. Yüksekokul mezunuyum. İstanbul'da oturuyorum. Dünya ve çevre hakkında düşü..