Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '15

 
Kategori
Sinema
 

Kök

Kök
 

Film: I Origins

Tür: Dram

Puan: 10 üzerinden 7

Yaz aylarında hepiniz salatalık yemenin ne büyük bir keyif olduğunu bilrsiniz. Ancak tarlada doğal yetişen salatalıkla seri üretim salatalık arasındaki o müthiş lezzet farkını sadece tarladan salatalık alıp yiyenler bilir. Seri üretimler genelde saman gibi olurlar.

Bu film de tıpkı bir salatalık gibi. Tek farkı tarla salatalığı olması. Yani üzerinde güzel bir koku ve hoş bir lezzet var. Ancak her şeye rağmen film bir salatalıktan ibaret. Bir elma, portakal, muz ya da kivi değil. İyisi de olsa salatalık salatalıktır. Gelelim nedenlerine...

Öncelikle senaryodaki arızalar filmi salatalığa dönüştüren bir numaralı etken olmuş. Kısaca açıklayalım. Hayatının aşkını bir barda bulan bilim adamı onunla evleneceği gün sevgilisinin asansörde ikiye bölündüğüne şahit olur. Ne büyük travma değil mi? Peki ne yapar? Aynı gün gidip asistanını kucağına oturtur. Oldu mu şimdi? Olmadı tabi. Nerede o büyük aşk? Hani yas? Kız geberse de asistanımı yatağa atayım diye bekliyormuşsun demek ki sen. Filmi izlerken bizim tepkimiz de şu oldu "Kız iyi ki öldü de bugünleri görmedi!"

Neyse, işin bu kısmı filmi gerçekçilikten çok koparmış. Ayrıca hadi o kızla evlendin. Daha sonra ölmüş kızın arkasından masturbasyon nedir ya? Oha! Lan hadi yasını tutmadın bari ruhunu çoğaltmaya kalkışma... Ölüye de mi saygın yok. Bu da iki numaralı çüş sahnesiydi.

Daha daha fantastik saçmalıklar da var elbet. Mesela ikiye bölünmeden önce, hayatının aşkıyla evleneceği gün asistanı büyük bir keşif yapınca bizim oğlan ve kız labarotuara giderler. Kız bozulur haliyle. Sonuçta kadının kocası bir kadın asistanla bamya kadar labarotuarda birlikte kalırlar.

Peki bu durumda kız neye bozulsa beğenirsiniz? "Solucanların genetiğiyle oynamak tanrıya kafa tutmak mıdır?" sorusu... Yani evleneceği gün sevdiği adam bir kadınla labarotuara gidiyor. Gelinlik kızın derdi bu! ÇÜŞŞŞ yok böyle bi kız. Varsa derhal bilim dünyasına kazandırılmalı.

Hadi onu da geçtim (Ne kadar geçmem gereken yer var). O kadın asistan evlendikten sonra bile ne bilim manyağı ve kıskançlıktan arınık bir kişiliğe dönüşmüş öyle! Kocasını eski karısına benzeyen birisini bulması için Hindistan'a gönderiyor.

Lan o koca değil mi eski karısı öldüğü gün seni kucağına oturtuveren? Neyine güvenip adamı Hindistan'a gönderiyorsun? Hadi gönderdin bulacağı kadın eski karısının klonu gibi bişey çıkarsa ne halt edicen? Adam kadının cesedine bile masturbasyon yapıyo kendisini bulunca çoğaltmaz mı? İşte burada da kadın psikolojisinin genel ilkelerinin hepsi ihlal edildiği için bir kez daha ÇÜŞŞ.

Uzatmayalım. Son saçmalık da filmin bitişinde. Tamam bir keşfin eşiğine geliniyor. Film de orada bitiyor. Eeeeee? O keşif ne alemde, sonrası, getirileri, ıvırı zıvırı hiçbir şey yok. Neredeyse Left Behind (Okumak için TIKLAYIN) filminin bitişi gibi... Kalıyorsunuz ortada.

İzledikten sonra filmden aldığım salatalık tadı ve buhranını internetten filmin yorumlarını okuyarak üzerimden atmak istedim. Belki film çok kaliteliydi ama ben çok kalitesiz olduğumdan filmin sonunda mal gibi ortada kalmıştım. Okudum, hemen herkes ruhunun ırzına geçildiği konusunda hemfikir. Demek ki sorun bende değilmiş diyerek rahatladım. Siz de aynı duyguyu yaşayabilirsiniz.

Ancak herşeye rağmen izlenesi bir film. Düşünce ve anafikir çok güzel, uygulamada sorunlar olmuş sadece. Çok daha iyi bir yere bağlansaydı belki ödüllük bir film bile olabilirmiş.

Son olarak şunu da belirteyim. Nette bu filmle ilgili "Ateistler bunu izlesin, dinciler bunu izlesin " gibi yorumlar gördüm. Çok saçma buldum. İnsanların fikirlerini etkileyebilecek düzeyde harika bir iş çıkarılmamış. Sadece bir zeka pırıltısı var o kadar. Ancak gözleriniz kamaşmıyor.

İyi seyirler...

 

 
Toplam blog
: 352
: 2915
Kayıt tarihi
: 05.06.10
 
 

Jack Amca, düşünsel dünyasındaki gelişmeleri dışa vurmak niyetiyle başladığı yazı yazma sevdasına..