Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ağustos '09

 
Kategori
Güncel
 

Kokoreç var, yer misiniz?

Kokoreç var, yer misiniz?
 

Yok.


Doktorlar pek tavsiye etmiyorlar ama çeyrek ekmeğin arasında çıtır çıtır kokoreç de pek iyi giderdi doğrusu. Malum kokuyu bastırmak için kimyonunu da eksik etmeden tabii. Hani yani nefis öldürmek için.

Milyonlarca sayfalık "Avrupa Birliği Ortaklık Antlaşması'nın" Türk medyasında ele alınan yegâne bölümüydü kokoreç!

Yasaklanacak mıydı yoksa yasaklanmayacak mıydı?

Üyeliğe aday ülkelerin neyi zıkkımlanıp zıkkımlanmayacağı o milyonlarca sayfalık antlaşmada yer almıyordu ama halkın önüne de bir şeyler atılmalıydı tabii, tartışarak oyalansınlar diye.

Şimdilerde ise birbiri ardına geliyor açılımlar!

Soykırımı açılımı; Alevi açılımı; Ergenekon açılımı; Kürt veya Güneydoğu açılımı...

Vakti zamanında altını imzaladığımız o milyonlarca sayfalık "Ortaklık Antlaşmasından" bihaber oduğumuz için biraz yadırgıyoruz bu açılımları...

Kimi Amerika'nın projesi derken, kimileri de iktidar partisinin bir kataküllesi olarak değerlendiriyor. O milyonlarca sayfalık antlaşmanın adını anan bile yok! Ağaçlarla ilgilenmekten ormanı farkedemememiz bu yüzden.

Proje, Amerika'nın projesi değil ama onay verdiği bir proje... İktidar partisi ise bu projenin mimarı değil; gönülsüz de olsa "sadece" uygulayıcısı. Altını imzaladığı bir antlaşma var ve kör topal da olsa bu antlaşmanın gereklerini yerine getirmeye çalışıyor. Avrupa Birliği normlarına uygun yeniden yapılanma girişimlerini açılım diye isimlendirmiş iktidar partisi. Süreç, geri dönülmez bir şekilde başlamış bulunuyor. Bundan sonraki açılımlara da şaşırmamak gerekir...

Ordu açılımı; siyasal partiler açılımı; Yargı açılımı; sendikalar açılımı; hazine arazilerini kadastrolama açılımı vs...

Daha sonra sırasıyla Kızılay açılımı; THK açılımı; itfaiye açılımı; yerel yönetimler açılımı olacak haliyle.

Açılımların bu kadar bol olması pek şaşırtıcı değil aslında. İsimlendirme de pek isabetli olmuş doğrusu. Şeffaf olmayan toplumların yeniden yapılandırılması için öncelikle açılmaları gerekiyor. Tıpkı Silivri Duruşmalarında olduğu gibi bir hesaplaşma şart.

Kolay değil yaşlı kıtanın bir üyesi olmak... Açıldıkça ortalığı pis kokular da kaplayacak, ister istemez. Kokoreçi yenilebilir kılan bir kimyon baharatı var ama burnumuzu toplumsal kokuşmuşluklardan koruyacak ne tür bir baharat kullanırız, bilemiyor insan.

Kolay değil Avrupa Birliğine dahil olmak... Hükümranlıklarımızdan tavizler vereceğiz. Trakya bölgemizde sınır kapısı falan olmayacak. O lacivert zemin üzerindeki sarı yıldızlardan biri de bizi temsil edecek. AB Anasyasasına tabi olacağız.

İyi mi olur, kötü mü olur bilemeyiz tabii ama ortada (henüz muahede olmamış) bir antlaşma, o antlaşmanın da altında imzamız var. Halka pek yansıtılmasa da o antlaşmadan genel kurmayın da haberi var, Ergenekon avukatının da, dağa çıkmaktan dem vuran Devlet Bahçeli'nin de. Bu durumda pek yersiz kaçıyor tabii:

"Tam bağımsız Türkiye" söylemleri... Hem sınır kapılarını ardına kadar açacaksın; hem yazılırken katkıda bulunmadığın bir anayasaya tabi olacağına dair antlaşma imzalayacaksın; hem de "üniter devlet" savunuculuğunu üstleneceksin! Kaldı ki "üniterlik" sadece "misakı milli" sınırlarını tanımlayan bir kavram değildir ve daha geniş perspektifde değerlendirmek gerekir.

Avrupa Birliği üyeliğine karşı olmak elbette demokratik bir haktır! Ama "Üye olalım fakat onurumuzla olalım" feryatları da pek bir şey ifade etmez.

Gün; ölmeyi ve öldürmeyi kutsama günü değildir!

Gün; yaşamayı ve yaşatmayı yüceltme günüdür!

* * *

Ne diyorduk efendim?

Haa evet; çeyrek ekmeğin arasında çıtır çıtır kokoreç diyorduk.

Olsa da yesek değil mi?

Kimyonu unutmadan tabii.
 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..