Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '13

 
Kategori
Aile
 

Kolay yolu seçiyoruz

Hayatta, en kolay olan, başkasını eleştirmektir. Kendimizdeki, kusurları bilip bunu gizlemenin, yolunun, başkasının kusurlarını, eleştirerek, kendi eksiğimizin kapanacağını sanmaktır. Aslında, olumlu eleştiriler, insana şevk verirken, yıkıcı eleştirilerde insanın psikolojisinde, ciddi tahribatlara neden olur. Eleştiri yaparken, önyargıyı bir tarafa bırakmamız gerekir. Eleştirmek, yermek, karalamak, değildir. Yapacağımız eleştiride bilgi dâhilinde olmalıdır. Bilmediğimiz bir konuda yapılan her eleştiri, karşıya zarar verecektir.

 Çocukluk, yıllarımıza dönecek olursak eğer, şu sözlere aşinalığımızı da hatırlarız belki.”Bu çocuk adam olmaz”.Eminim bu satırları okurken birçoğumuzun yüzünde bir tebessüm oluşmuştur. Sorunun, kaynağını, araştırıp, çözüm bulmak yerine, aile büyüklerinden birçoğumuz, böyle eleştiri almışızdır. Bunun yerine, benim çocuğum, çalışırsa daha başarılı olacak, sözü, daha çok yakışmıyor mu sizce. Nedense, olumlu konuşmak yerine, olumsuz konuşmak, bizleri mutlumu ediyor acaba? Eleştiriye, maruz kalan çocukların, zaman içinde aynı şeyleri tekrarladıkları bir gerçektir.

Bu konuda, arkadaşımın anlattığı bir olay, beni oldukça etkilemişti. Çocukluğunda yaptığı hiçbir şeyi beğenmeyen bir babasının olduğunu anlatmıştı. Onun gözüne girebilmek için, her yolu denese de, babasını mutlu edemiyordu. Okulda yazılılardan yüksek notlar aldığı halde”Babası

O notlar önemli değil, önemli olan bilgileri kafanda toplamaktır dediğini anlatmıştı. Arkadaşım zaman içinde içine kapanmış. Okuduğu, okulları birincilikle bitirse bile babasının karşısında, sanki sınıfta kalmış gibi davranmak, onun için alışkanlığa dönüşmüş. Eleştirilmek, sanki onun üzerine uymuş gibi sessizce kabullenmiş. Zamanlada, başarısız olduğuna kendide inanmaya başlamış. Tıp okumak için, üniversiteyi burslu olarak yurt dışında, kazanınca tek başına yaşamaya başlamış. Babasının baskısından, orada zorla kurtulduğunu ve onun için tedavi gördüğünü anlatmıştı. Şimdi, başarılı bir doktor olmasına rağmen, geçmişini anlatırken üzüntüsünü, gözlerindeki hüzünden anlamak mümkün. Bir tek kelimenin, insanın yüreğinde, açtığı derin yaraları yıllar bile kapatamıyordu.

Yıllar sonra karşılaştığımızda, babasına neden böyle davrandığını sorduğunu onunda “şımarmayasın diye” dediğini söylediğinde çok şaşırmıştım. Bizlere, taltif edilmenin şımarıklığa yol açacağını öğretiliyor ne yazık ki.

İnsanlar olumlu konuşmayı daha zor olumsuzu daha kolay yapıyorlar. İnsanların başarılarını övmek yerine eleştirmek daha kolay geliyor. Yani bardağın dolu tarafından değil boş tarafından bakmak işimize geliyor.

Olumlu eleştirilerin, geri dönüşümü, olumlu olacaktır. Bu işi yapabilirim, diye başlanan her işte, başarılı olunduğu bilinmektedir. Eleştirmeden önce, kendimize bakmayı öğrenirsek eğer, düşüneceğimiz birçok şeyin olcagıda muhakkaktır. Her insan, olumlu eleştiri duymaktan mutlu olur. Fakat nedense, karşı tarafa aynı şeyi yaşatmayı düşünmez. Ön yargıyla ilgili küçük bir öykü anlatmak isterim sizlere.

Seksen yaşında, yaşlı çift boşanmak için mahkemeye gelirler. Hâkim önce teyzeye sorar. Neden bu yaştan sonra boşanmak istiyorsun der. Kadın “50 yıldır bıktırdı bu adam beni hâkim bey der. Bana, yıllar önce bir sedef çiçeği verdi. Bende onu büyüttüm, çocuğumuzda olmayınca, ona daha bir itinayla bakar oldum. Çiçeğim bir gün kurumaya başladı. Bizim bey, her gün güneş doğmadan, bunu sularsan iyi gelir dedi. Ben, 50 yıldır her gün, güneş doğmadan kalkar, bu çiçeği sularım. Bir gün, kalkıp bana yardımcı olmadı. Kendi sulamadı. Ben artık, bu adamdan ayrılmak istiyorum der. Hâkim döner yaşlı amcaya sorar. Sen ne diyorsun der.

-Hâkim bey ilk evlendiğimiz yıllarda, boynu ağrıyor diye hekime götürdüm fadimemi. Hekim, uzun zaman hareketsiz kalırsa, boynunun, çok kötü olacağını söyledi. Ben sedef çiçeği getirdim ona. Sabaha karşı, sulanacağı hikâyesini uydurdum. O her gün sabah kalktı, çiçegi sulamak için. Ben kadınımı seyrettim gizlice. O hasta olmayacak diye, için için sevinerek. Bu arada, sedef çiçeği sabah suyunu sevmez. Hanım yatınca, her gece kalkıp onun suyunu süzdüm. Bu sözlerden sonra mahkeme sesiz lige büründü Bu hikâyenin üzerine söylenecek bir söz kalmadı sanırım. Bin düşünüp bir konuşmak ve mümkünse olumlu konuşmak, önemli olan bu.  

 
Toplam blog
: 47
: 402
Kayıt tarihi
: 06.11.12
 
 

İzmir'de doğdum.  Adana!da yaşıyorum. Evli ve iki çocuk annesiyim. Uzun zaman bir gazetede köşe y..