Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '13

 
Kategori
Magazin
 

Köleliğin ‘Zincirsiz’ anlatımı…

Köleliğin ‘Zincirsiz’ anlatımı…
 

Özellikle ‘Rezervuar Köpekleri’ ve ‘Pulp Fiction/Ucuz Roman’da "nigger" (zenci) sözcüğü gibi ırkçı hitapları fazlaca kullanarak tepki çeken Quentin Tarantino’nun günah çıkarımı gibi algılanabilecek olan, ilhamını da 1966 Spagetti Western klasiği Django’dan alan ‘Django-Zincirsiz’ adlı yapımı, en iyi film dâhil beş dalda Oscar’a aday. Yönetmenlik dalında Oscar adaylığına layık bulunmayan yapımın kritiğine geçmeden köleliğin geçmişine kısaca bir göz atalım.

En basit tanımıyla ‘kölelik’, bir insanın başka birinin malı olması demek.

Osmanlı’da Fatih Sultan Mehmet döneminde ortaya çıkan Harem’deki cariyeleri de kadın köle sayan kul-efendi sistemi, kökü çok eskilere dayanan bir sömürü trajedisi. Savaşta esir düşenler, borcunu ödeyemeyenler, korsanlara yakalananlar bu trajedinin mağdurları.

Kökeni Mezopotamya’ya, Mısır’a dayanan ve Osmanlı’da Sultan Abdülmecid’in 1847’deki fermanıyla kaldırılan kölelik, tarıma dayalı ekonomisini Afrika’dan getirilen siyahîlerin işgücüyle geliştiren Amerika’nın güney kesimlerinde 1860’ta başlayan iç savaşın bitimine dek tüm hızıyla sürmüş.

16. yüzyılda İngiltere, Hollanda, Portekiz, Danimarka, Fransa tarafından başlatılan Afrika’dan Amerika’ya köle transferi 19. yüzyıla kadar gayet kazançlı bir iş olarak görülmüş. 1926’da Milletler Cemiyeti tarafından bütün dünyada yasaklandığı güne kadar varlığını koruyan ‘kölelik’, en acımasız haliyle Amerika’da yaşanmış.

İnsanın insana kulluğunun yasalarla kaldırılmasına karşın modern dünyada halen farklı şekillerde kendini gösteren kölelik, hem dramatik yönüyle hem de tüm insanlığı kucaklayan geniş yelpazesiyle işlenmeye fazlasıyla müsait bir konu olarak sinemada da sıkça yer bulmuş.

Gerçek bir olaya dayanan ve gemideki zenci isyanını işleyen ‘Amistad’, İngiltere’de köleliğin yasaklanması için verilen mücadelenin anlatıldığı ‘Amazing Grace’, Marlon Brando’nun başrolünde Portekiz sömürgesindeki özgürlük öyküsü Queimada’, babası Ku Klux Klan tarafından öldürülen bir zencinin başkaldırısı olan ‘Malcolm X’ ve niceleri köleliği farklı ortamlarda, farklı yorumlarla ele almış.

Bu bağlamda keyifli bir örnek de, tüm yapımlarında kendine has sinema dilini değişik filmlerden devşirme sahnelerle birleştiren Quentin Tarantino’nun yazıp yönettiği ‘Zincirsiz’

***

Amerikan İç Savaşı’nın iki yıl öncesinde geçen öyküsüyle karşımıza çıkan ve farklı yönetmenlerin çalışmalarından özellik taşıyan kesitleri kullanarak kült filmlere atıfta bulunmayı alışkanlık edinen Tarantino’nun, ayak fetişliğini de ihmal etmeden yarattığı ‘Zincirsiz’, yönetmenin suç ve suçlular takıntısını kölelikle birleştirdiği bir çalışma.

Ders verici mesajlarla süslenen öykü akışından, esprili diyaloglarına… Kanlı sahnelerinden, etkileyici gerilimine tipik bir derleme Tarantino filmi olarak karşımıza çıkan ve sırtları, kırbaçlanmaktan haritaya dönmüş kara derili insanların ayaklarındaki zincirleri çekmeye uğraşarak sürdürdükleri ağır tempo yürüyüşle seyirciyi 1858 yılının Teksas’ında bir yerlere götüren ‘Zincirsiz’, farklı karakterleriyle çok yönlü bir niteliğe sahip.

Ku Klux Klan dâhil köle sahiplerinin zavallılığıyla dalgasını geçen ve kendisi gibi ilginç arabasıyla yolculuk eden Alman dişçinin ortaya çıkmasıyla bir anda açılışın dramatikliğinden sıyrılan yapım, ilerleyen dakikalarda ince espriler ve mesajlarla yüklü bir intikam hikâyesine dönüşmekte.

Ödül avcısı Doktor Schultz (Christoph Waltz) sayesinde kendini zincirlerin acımasızlığından kurtulmuş ve beyazlarla eşdeğer konumda bulan Django (Jamie Foxx), başına konan talih kuşuyla bir anlaşma yapar. Çok iyi dost olan ikilinin Django’nun ayrı düştüğü eşi Broomhilda’ya (Kerry Washington) ulaşma yolundaki tek engel, Candyland Çiftliği’nin efendisi olan Calvin Candie’dir (Leonardo DiCaprio)... Ki, rolünün hakkını veren DiCaprio da bu mirasyedi kişiliğin zaaflarını ve bağımlılıklarını layıkıyla canlandırmakta.

***

Zencilerin hayvan gibi görülüp Tanrı adına cezalandırıldığı güney çiftliklerindeki kötülük ve acıyla yoğrulmuş yaşam tarzını, kabalıktan ve şiddetten kaçınmadan seyirciye aktaran filmde, acımasızlık çok doğal bir olgu olarak yansıtılmakta.  Alabildiğine cool bir karakter olarak boy gösteren Django’nun, ‘Zencilerin kafataslarında teslimiyetçilikle ilgili bölüm daha fazla olduğundan hizmet etmeye müsaitler’ derken bile baba yadigârı siyahî kâhyası Stephen’dan(Samuel L. Jackson) destek alan Candie’yle dövüşçü köleler üstüne sohbetleri, duygusuzluğun had safhada olduğu anlardan…

Kendi ırkından birini at üstünde görmeye dayanamayacak kadar haset olan ve ırkdaşlarına karşı ‘kraldan çok kralcı’ bir tavır sergileyen Stephen karakterinin yalakalığıyla ‘baş mesaj’ olduğu filmde, ellerini kirleterek beyazların dünyasına ayak uyduran Django’nun kovboyvari intikamı dışında, yüz yıl kadar sonra Almanların yapacağı vahşetle tezat teşkil edecek biçimde köleliğe karşı gayet insani yaklaşım sergileyen sevimli Alman Doktor’un hak savunuculuğu da dikkate değer ayrıntılar!

Tarantino’nun oluk oluk akan kan ve vahşet alışkanlığından fazlaca nasiplenen filmin en önemli kırılma noktası ise Doktor Schultz ile Candie arasında yaşanan diyalog.

Anlamsız bir kibrin hâkimiyetiyle yön değiştiren akışı sorgulamamak mümkün değil. Olayı, kölelikten kurtuluş kurgusundan çıkartıp western’e dönüştüren ve Tarantino’nun ‘İyi, Kötü ve Çirkin’ hayranlığını fazlaca hissettiren bu kırılmadan sonrası, filmin frenli giden aksiyonuna da tavan yaptıran bir popülerlik içermekte.

Her şeyin tıkır tıkır işlediği kurguda çözüm noktasına da fazlaca pratik bir örgüyle ulaşan ‘Zincirsiz’; suçu, özgürlüğü ve esareti kabulleniş çıkarcılığını, kökü Alman mitolojisine dayanan efsanevi aşk, espri ve çocuğun yanında babayı vurma pervasızlığındaki kafatası avcılığının incelikleriyle sorgulayan içeriğiyle her zevke hitap edecek bir kalitede! Kanlı şiddet içeren görselliğini yumuşatmayı, kendine özgü biçimde beceren Tarantino’nun, alışıldığı üzere coşkulu müziği de ihmal etmemesi filmi güçlendiren ayrıntılardan.

Uzun süresine rağmen sıkmayan bir akıcılığa sahip yapımda Franco Nero ise orijinal ‘Django’dan yadigâr! Bunca özelliği bir araya getiren ‘Zincirsiz’i izlememek kayıp olur diyerek koyalım noktayı.

 

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal

 

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..