Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '10

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Koltuk, Hamburger ve Tembellik

Koltuk, Hamburger ve Tembellik
 

Kaynak: Web


Çok uzun yıllar boyunca masa başında, ekran karşısında oturmakla yaşlanan bir nesiliz biz. Bizden sonra da birkaç kuşak böyle yaşlanmaya devam edecekler gibi görünüyor. Hatta bizden sonraki nesillerin vücut biçimleri ile ilgili farklılaşmalar bile olabilir.

Evrak dolapları, arşivler yerlerini büyük bilgisayarlara bıraktıkça sağlık sorunlarımız da değişecek.

Kalp ve damar sağlığı karnesi zayıf olan bir toplumda zayıf kalmak, formunu korumak çok önemli bir konu. Bilinçsiz diyetler ile uygulandığında ise beslenme düzeninin geçici olarak bozulmasından ibaret.

Düzen değişince yine kilolar acilen geriye geliyor. Hele de hazır gıda ürünlerinin içindeki katkı maddeleri, genetik faktörler işin içine girdiğinde, yaz boz tahtası gibi bir türlü ibre istenilen yerde durmuyor. Tam kurtuldum diyorsunuz, hop tekrar geri gelmişler.

Kilolar bir şekilde alınıyor, yaşam defolarımız nedeniyle de onlardan kurtulmamız çok zor.

Bilmiyorum siz de fazla kilolarını spor yaparak yakmaya çalışanlardan mısınız? Hani başlarda bunu yaşam tarzı haline getirmekte azimlisinizdir de, sonrasında hemencecik aynı tembel rutininize dönüp olabildiğince zararlı, lezzetli şeyler ile hayatını sürdürmeye adarsınız kendinizi. Evet, öylesiniz. Çünkü, bu yeni yaşam tarzımızın doğasında var. Kent yaşamının en güzel tembelliklerinden biri kafelerde günün yorgunluğunu atmak, çok çalıştım bunu hak ettim diye bol köpüklü içecekler yudumlamak. Hem bu anlar da olmasa ne anlamı var ki çalışmanın, didinmenin?

Bütün bunlar arasında koş, çalış, sonra tembelliğe zaman kalsın düzeni sürer gider iken...

Kent insanı son zamanlarda haftanın beş günü çalışmak yerine yeni bir rutin yakaladı: her gün bir miktar iş, toplantılar vs, sonrasında kalan zamanda da iş bağlantıları, artı yeni projeler için araştırmalar ve son olarak da bu günceyi sosyal ağlardaki paylaşımlar ile eşe dosta bildiren bir döngü. Lakin dikkatinizi itinayla çekerim; bütün bunlar sırasındaki tek aktivite: el parmaklarının klavyedeki salınımı ve gözlerin biraz açı değiştirmesinden ibaret. Zaten “parmağımızın ucunda” olduğu için her şey, daha yumuşak tuşlar olsun bize yeter. Koltuğumuz da rahat ise, masamıza oturur, akşama kadar hiç başından kalkmayız. Öyle ya da böyle akşama televizyonda izleyecek bir şeyler de bulunur elbet, zihnimizi yormasın yeter. İşte bilgi işçilerinin, kent yaşamı emekçilerinin hazin sonunu hazırlayan yeşil yol da bu zaten. Koltuğumuzdayken dünya var, kalkmak istediğimizde ise acı. Birgün geliyor, belimize binen fazla yük, zihnimize binen fazla yükü yeniyor.

Yaşamımızın biricik, formda yüzleri bütün gün gözlerimizin önünde salınır iken, nasıl olacak da biz bu tembel vücutlarımızı formda tutacağız. Belki de formda olmak ile kastımız, besin haplarını alıp tok durmaya razı olarak ekranın karşısında oturmak olacak bir gün. Kim bilir, bu zafiyet istikrar gösterir ise göz bebeğimiz “fast food” sektörü bize lezzetten de sağlıktan fedakarlıkta bulunmadan bir çare sunar, biz de hayatımızdaki ekranlarla bir ömür boyu mutlu yaşar gideriz.


Esen kalınız.

Seval Özbalcı

sevalozbalci@gmail.com

 
Toplam blog
: 149
: 652
Kayıt tarihi
: 07.04.10
 
 

Sazsız söze ezgiler diziyoruz, birer birer. "Kim" olduğumuzun belli olmadığı bu dünyada K..