Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '09

 
Kategori
Tarım / Hayvancılık
 

Kolzadan kanolaya

Kolzadan kanolaya
 

Ülkemizde yağlı tohum üretimi yetersiz olduğu için (yaklaşık 1 milyon ton), her yıl yaklaşık 1 milyon ton ham ve rafine yağ, 1.5 milyon ton civarında da yağlı tohum ithalatı yapılmaktadır. Bu ithalatlar için yurtdışına çok büyük miktarlarda döviz ödemek zorunda kalınmaktadır. Ancak son yıllarda kanola bitkisinin tanınması ve benimsenmesi ile ülkemizin yağ açığı kapatılacak ve döviz harcaması durdurulabilecek gibi görünmektedir.

Kanola Türkiye'ye Balkanlardan gelen göçmenler tarafından kolza adı ile 1960’lı yıllarda getirilmiş ve Trakya'da geniş ekim alanı bulmuştur. Rapiska, rapitsa, kolza isimleriyle de bilinir. Ancak zamanla tohumlardaki genetik özellikler korunamayınca, Kolza yağındaki insan sağlığına zararlı olan erüsik asit ile küspesindeki hayvan sağlığına zararlı olan glukosinalat oranları yükselmiş ve 1979 yılında üretimi yasaklanmıştır. Kolzanın % 45-50 oranındaki erüsik asit içeriğinin, ıslah çalışmaları ile % 0 düzeyine düşürülmesi ile kolzadan bitkisel yağ üretimi yeniden başlamıştır. Kolza’nın özellikle Kanada’da ileri düzey ıslah çalışmaları sonucunda erusik asit ve glukosinalat ihtiva etmeyen yeni bir türü elde edilmiş, adına da, İngilizce “Canadian Oil Low Acid” (düşük asitli Kanada yağı) sözcüklerinin kısaltması olan “Kanola” denmiştir. Yani kanola, kolzanın ıslahı sonucu elde edilmiş, erüsik asit ve glukosinolat ihtiva etmeyen bir bitki türüdür.

Kanola (Brassica napus Kanola Oleifera sp.) tanesinde bulunan % 40-50 yağ ve % 16-24 protein ile önemli bir yağ ve yem bitkisidir. Kanola küspesi, %38-40 oranındaki zengin protein içeriği ile kanatlıların ve büyükbaş hayvanların yem rasyonlarında batı ülkelerinde önemli bir yer tutmaktadır. Kanola erken baharda açan bol çiçekli bir bitki olduğundan aynı zamanda arıcılık yönünden de büyük önem taşır. Kanola ayrıca çiçeklenmesi öncesi biçilerek kuru ot olarak veya silaj olarak da değerlendirilmektedir.

Kanola bitkisi hem kışlık hem de yazlık olarak yetiştirilebilmektedir. Türkiye’de genellikle kanola kışlık olarak ekilmektedir. Kışlık kanola kar altında -15 dereceye kadar dayanabilmektedir. Ancak kışa girerken rozetleşmesini tamamlamış olması gerekmektedir. Bunun için Ekim ayının başında tavlı toprağa ekilmeli ve çıkışı sağlanmalıdır. Kışa rozet dönemi oluşmadan giren kanola bitkileri sıfırın altındaki sıcaklıklardan zarar görmektedirler. Yazlık kanola daha çok ılıman iklim bölgeleri olan Ege ve Akdeniz'de yetiştirilmektedir. Kanola bitkisi kumlu ve hafif topraklar dışında hemen hemen her toprakta yetişmektedir. En iyi yetiştiği toprak humuslu, derin yapılı, nötr veya hafif alkali ve hafif asit topraklardır (pH: 4.2-7.2). Kanola yetiştiriciliğinden yüksek verim alabilmek için mutlaka münavebe yapılması gerekmektedir. Kanolanın girebileceği bazı münavebe modelleri şu şekilde olabilir; ( Ayçiçeği + Kanola + Buğday + Mısır), (Buğday + Kanola + Baklagil + Ayçiçeği), (Buğday + Kanola + Şekerpancarı + Kavun-Karpuz), (Ayçiçeği + Kanola + Buğday)

Kanola, havaların sıcak veya yağışlı gitmesine ve çeşidin erkenciliğine bağlı olarak çiçeklenmeden 40 ile 50 gün sonra hasada gelir. Trakya'da 10 Haziran, Akdeniz'de 10 Mayıstan itibaren kanola hasadı yapılabilmektedir. Kanola hasat durumuna geldiğinde bitkilerin sap, yaprak ve kapsülleri tamamen kuruyup sararır. Kırmızımsı sarı bir renk oluşur. Hasat zamanının geldiği tohumun kahverengiye dönüşmesinden anlaşılabilir. Kanola bitkisinin olgunlaşması aşağıdan yukarıya doğrudur. Hasatta bitkilerin tam olgunlaşması beklenirse alt kapsüllerde çatlama ve dökülmeler görülür. Erken hasatta ise üst kapsüller tam olgunlaşmadığından hasat kaybı olur. Kanola taneleri çok küçük olduğundan hasada başlamadan önce biçerdöverin ayarları çok iyi yapılmalıdır. Dekardan alınan verim ekilen çeşide, toprak verimliliğine ve iklim koşullarına bağlı olarak 250-350 kg arasındadır. Emniyetli bir depolama için tanelerin rutubetinin %9’u geçmemesi gereklidir. Kuru ambarlarda depolanmalıdır. Aksi halde çok çabuk kızışma olur ve küflenir.

Bitkisel yağ kaynağı olarak yağlı tohumlu bitkiler olan ayçiçeği, soya, pamuk ve yer fıstığı arasında üretim açısından üçüncü sırayı alan kanola, son 5-6 yıldır dünyada soya’dan sonra ikinci yağ bitkisi konumuna gelmiştir.

USDA (United States Department of Agriculture) verilerine göre 1980’ lerde yapılan Kanola ekiminden dünyada 11 milyon ton, 2002'de 12 milyon ton civarında ürün alınırken, 2008'de 20 milyon ton, 2009 yılında 55 milyon ton Kanola ürünü hasat edilmiş ve bu üründen 22 milyon ton yağ elde edilmiştir. En çok kanola üreten ülkelerden Çin 4.5, Hindistan 4.4, Kanada 2.8, Polonya 0.5, Fransa 0.47, Pakistan 0.4, Almanya 0.4, İngiltere 0.3 milyon ha ekim alanına sahiptir.

Türkiye’de 2000 yılında 82 ha alanda 187 ton kanola üretimi yapılırken, 2009 yılında 22 bin ha alanda yaklaşık 60 bin ton ürün alınmıştır. Kanola bitkisinin 2009 yılındaki üretimi, bir önceki seneye oranla yüzde 300, tüketiminin ise yüzde 500 artması Kanolanın önümüzdeki yılardaki üretimi hakkında bir fikir verebilir. Türkiye'de 1998–2008 arası 10 yıllık dönemde ayçiçeği yağı tüketimi yüzde 22 artmış iken, kanola tüketimi yüzde 5 bin 200 artmış. 2008'de kanola yağı tüketimi ilk kez mısır yağı tüketimini geçmiş ve 2008’de kanola tüketimi 20 bin ton iken 2009’da 104 bin tona yükselmiştir. Sadece Trakya bölgesinde 10 bin ha alanda kanola tarımı yapılmaktadır.

Ülkemizde yağ ve yem bitkileri üretiminde Hibrit Mısır ve Hibrit Ayçiçeği çeşitleri yıllar önce kullanılmaya başlanmış, ancak Kanola’da düşük tane ve yağ verimi olan standart çeşitler ekilmeye devam etmiştir. Hibrit Kanola çeşitleri, iklim, toprak ve yetiştirme koşullarına iyi adaptasyon, tane dökmeme, glukosinolat ve erüsik asit içermeme, hastalıklara dayanıklılık gibi özellikleri sayesinde daha yüksek oran ve kalitede yağ ve tane verimi sağlamaktadır.

Hibrit Kanola tohumları Türkiye’de de üretilmeye başlanmıştır. Bu sayede ülkemizin tohum ithalatıyla dışa bağımlığı nispeten azaltılarak çiftçimizin kaliteli tohuma daha uygun şartlarda ulaşmasına imkan sağlanmıştır.

Kanola’nın olumlu özellikleri olarak, Türkiye'nin her yöresinde, her türlü iklim şartında yetişebilmesi, Buğday, Ayçiçeği, Şekerpancarı gibi bitkilerle münavebeye girerek kendinden sonra yapılan ekimlerde de verim artışlarına sebep olması, çiftçilere alternatif yaratarak daha fazla kazanç sağlaması, yazlık ekildiğinde Temmuz, kışlık ekildiğinde ise Haziran ayında hasat olgunluğuna gelmesi (bu aylarda hiç bir yağ bitkisinin hasadı söz konusu olmadığı için atıl kapasite çalışan yağ ve yem fabrikalarının hammadde gereksinimini karşılayarak tam kapasiteyle çalışmalarına olanak vermesi), Ekim'den hasadına kadar mekanizasyona uygun olması, birim alandan birçok yağ bitkisine göre daha yüksek küspe ve yağ vermesini sayabiliriz.

Kanola bitkisinin çok önemli bir özelliği de yağının çok kaliteli olmasıdır. Kanola yağı tekli doymamış yağlar yönünden zengin olup, kötü kolesterolü engelleme özelliğine sahiptir. Kanola yağı ideal yağ oranlarına sahip bir bitkisel yağdır. Tekli doymamış yağ oranı zeytinyağında yüzde 73, Kanola yağında ise yüzde 63’tür. Bu özelliğinin yanında ciddi miktarda A, D, E ve K vitaminleri ile Omega-3 ve Omega-6 içermektedir. A vitamini antioksidandır, D vitamini ise kalsiyumun kemiklere taşınmasında baş faktördür. Kanola yağı Türk Kalp Vakfı tarafından da desteklenmektedir. Bütün bu vitaminleri içeriğinde bulunduran Kanola yağının yanma derecesi 238 santigrat olup, yüksek ısıya ayçiçeği yağından daha iyi dayanır. Bu özelliği ile özellikle kızartmalarda, endüstride ve bio yakıt üretiminde tercih edilmektedir.

ABD’de tüketilen yemeklik yağlarda soya ilk sırada yer alırken Avrupa’da Kanola yağı ilk sırada yer almaktadır. Ayrıca Avrupa’da üretilen bio-dizelin yüzde 80’lik kısmı Kanola yağından sağlanmaktadır.

Tüm dünyada yükselen değer olan Kanola tarımının Türkiye’deki gelişimi sevindirici yönde ilerlemektedir. Türkiye'de bitkisel yağ açığını kapatmak amacıyla kanola tarımının yaygınlaşması için çalışmalar sürmektedir. Her bölgesi Kanola tarımına uygun olan Türkiye’nin yağ açığının bu bitki sayesinde kapanması mümkün görünmektedir. Yeter ki çiftçilerimiz ve ilgili kamu kuruluşları koordineli ve uzun vadeli bir plan dahilinde çalışsınlar. Bunun için diğer yağ bitkilerini de içerecek şekilde ve çiftçinin uygulayabileceği en iyi yöntemlerin de belirlendiği, kredi kanallarının koordine edildiği ve uygun hale getirildiği, üretim sonrası safhalarını da düzenleyen bir planlama yapılması acil bir ihtiyaç olarak görülmektedir.
 
Toplam blog
: 28
: 2362
Kayıt tarihi
: 27.05.08
 
 

Yıl 1960. Adana. Çığlık çığlığa geldim bu dünyaya, niyeyse? İlk, orta lise ve Çukurova Üniversitesi...