Komik şeyler ve serbest imgelem

Komik şeyler genellikle ya saklı bir hüznün gerçekliği ya da ince düşüncenin yoksunluğu üzerinde yükselir, bilmem hiç üzerinde düşündünüz mü...

Baktığınız açı da önemli elbette...

Hemen her ‘komik’ şeye detaycı bir açıdan yaklaşmak, altındaki hüznü görmek için sanırım biraz da mazoşist olmak gerekiyor.

Ve yine sanıyorum ki ben fazlasıyla mazoşistim...

Bununla övünmüyorum tabiidir ki...

Herşeyden önce gerçekten eğlenceli olanı bulmak için çok fazla ‘komik’ şey görmeniz gerekiyor.

Üstelik çoğu kez de ‘komik’le ‘eğlenceli’ bir türlü örtüşmüyor.

Eğlenceli ve komik kavramları arasındaki o gözden kaçan nüans, herşeyden önce bu ince farkın farkında olan için sıkıntı kaynağı...

Başkalarının kahkahalara boğulduğu ya da öylesine gözü takılıp güldüğü şeylere verdiğiniz tepkilerin farklı yorumlanmasına,

Bazan yalnız hissetmenize sebep oluyor.

....

Emin olun hiç kolay bir durum değil.

Tercih ettiğim bir durum hiç değil.

Türk Dil Kurumu sözlüğünde ‘mazoşist’in tam karşılığı ‘özezer’...

Düşünsenize, aklı başında kim kendi özünü ezmek ister ki?

Herşeyden önemlisi kendi aklınıza verdiğiniz ziyan...

Ama maalesef sadece aklı başındalık yetmiyor, düşünce düzleminiz üzerinde de kontrol sahibi olmanız şart...

Herkesin gülüp geçtiğinden siz dert sahibi olmak istemiyorsanız eğer...

....

Benimle aynı dertten muzdarip olanların azımsanmayacak oranda olduğuna kuşkum yok.

Yine de merak etmeden duramıyorum.

İnternette gezinirken örneğin,

Hani şu ‘çok tıklanan’ fotoğraflara bakarken,

Başında eprimiş bir kasket,

Dişlerinin neredeyse tamamı dökülmüş,

Güneşten derisi kavrulmuş,

Ağzı kulaklarında objektife gülen bir adamın fotoğrafına baktığında,

Işığın azizliği ile parlayan önde kalmış tek altın dişe kahkahalarla gülerken birileri;

Birileri de benim gibi,

Gözlerini çevreleyen çizgilere,

Dökülen diğer dişlerin bıraktığı boşluğa,

Objektife gülümseyen gözlerdeki hüzne takılıyor mu?..

Kasketini tutan parmakların kararmış tırnaklarından,

Çatlamış, nasır tutmuş o elden başlayarak kadrajı zihninde genişletip,

Dirseğini sapına dayadığı tırmığı,

Paçaların dizlere, kolların dirseğe kadar sıvandığını,

O altın dişi parlatan kızgın güneşin altında çalışmak zorunda olmayı hayal ediyor mu?

....

Ya da şu bebek videoları...

Sırf yüzündeki o absürt ifadeyi görüntüleyip gülebilmek adına limon yedirilen,

Korku tüneline sokulan,

Ardına boyundan büyük bir ördek takılmış kovalarken, altında bağlı koca bir bez, yüzünde tam bir dehşet ifadesiyle kaçan,

Yanlış telaffuz ettiği sözcük sürekli tekrar ettirilerek alay edilen minicik bebekler...

Paranoyalı, özgüvensiz bir birey yaratma ihtimalinin bütünüyle gözardı edildiği ‘komiklik’ler bana göre...

“Eğlenceli değil mi?” derseniz, bana göre hiç değil...

....

Çoğunun yaptığı gibi yukarıda verdiğim örneklere,

Ya da ne bileyim,

Örneğin asimetrik paralelde performansını sergilerken dengesini kaybedip alttaki bara çarparak düşen sporcuya şöyle ağız dolusu gülemiyorum ben...

Görüntü komik oluyor genelde, kabul

Ama aylarca hazırlandığını, kurduğu madalya hayalini ve bu başkalarına komik gelen olay sonunda yaşadığı hayal kırıklığını imgeleyiveriyor zihnim,

‘Eğlenemiyorum’ o yüzden...

....

Son derece şık bir kıyafetle, bir plazanın kapısından içeri girmek üzere iken düşüp orası burası açılan, zor durumda kalan genç ve alımlı bir kadın da görüntü itibarı ile ‘komik’, evet...

Ama önemli bir iş görüşmesine gittiğini imgeliyor zihnim o anda...

Kırılmış bir topuk, yırtılmış bir ceketle mesela,

Nasıl bir etki bırakabilirsiniz ki ilk kez karşılaştığınız olası işvereninizde, ne kadar önyargıdan uzak olsa da...

....

Dedim ya, normal sayılmayabilirim çoklarına göre...

Ama eminim düşünce düzlemi benimki ile yer yer paralellik gösteren de çok insan var...

Yanılıyorsam eğer;

Bugün kendi kendini kandırarak,

Diğerlerini de kandırdığını sanarak,

Birşeyler başarmış gibi görünenlerin ‘komedi’sini eğlenemeden izlerken de yalnızım demektir...