Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mart '07

 
Kategori
Komşuluk
 

Komşu açken, havyar yemek..

Komşu açken, havyar yemek..
 

Pazar sabahı gazete sayfaları arasında kaybolmuşken okuduğum bir haber,

Kemal Yalçının yıllar önce okuduğum bir kitabını getirdi aklıma..

Emanet Çeyiz.

Türkiye ile Yunanistan arasında 1923 yılında Lozan’da imzalanan protokol, Türkiye’de yaşayan Rum Ortodokslarla Yunanistan’da yaşayan Müslümanların zorunlu mübadelesini ön görüyordu. 1912’de Balkan harbiyle başlayan on yıllık savaş dönemi boyunca, yerini yurdunu terk etmek zorunda kalan insanlarla birlikte, yaklaşık iki milyon insan karşılıklı olarak göç etmek zorunda kaldı…

Neden bilmem İstanbul’da yaşayan Rumlar bu protokolden muaf tutuldu.

Emanet Çeyiz Denizlinin Honaz köyünde yaşayan Minoğlu ailesinin sürgüne gönderilirken, Müslüman komşularına

“Abacığım, biz gidiyoruz. Amma döneceğiz, amma dönmeyeceğiz! Ne olacağımız belli değil. Bunlar kızlarımızın çeyizleri! Size emanet! Gidip gelmemek, gelip görememek var! Gelirsek verirsin kızlarıma. Dönemezsek ver bir fukaraya, hayrımız olsun! Yeyip içtik birlikte. Çok yardım ettin bize. Hakkını helal et!" deyip bıraktığı Eleni ve Safiye’nin çeyizlerinin seksen yıl sonra aileye geri veriliş öyküsüdür..

Amacım kitabı uzun uzadıya anlatmak değil...

Benim burada dikkat çekmek istediğim konu komşuluk, komşuluk ilişkileri…

Sen komşunun kızlarının çeyizini al.Seksen yıl boyunca sakla sonra Yunanistan’a götür.. Kalanları bul.. Teslim et.

Olacak şey değil…

Şimdilerde olmuyor zaten..

Şimdilerde kalabalık apartmanlarda modern yaşamın gereği!!

Kimse komşusunu tanımıyor…Tanımak da istemiyor..

İnsanımız artık karşı dairede kalkan cenazeye, kapının gözetleme deliğinden bakıyor, dışarıya bile çıkmıyor…

Diyanet işleri Başkanlığının bir web sayfası var.. Takıldığım konular olursa giriyor, sorularıma cevaplar bulmaya çalışıyorum..

Bu sayfada komşuların birbirlerine olan sorumlulukları şöyle sıralanmış.

- Hastalandığında geçmiş olsun ziyaretine gitmek

- Öldüğünde cenazesinin kaldırılmasında bulunmak

- Borç istediğinde vermek

- Darda kaldığında yardımına koşmak

- Bir nimete kavuştuğunda tebrik etmek

- Başına bir musibet geldiğinde teselli etmek

- Evi onun rüzgarını, (güneşini manzarasını) engelliyecek şekilde yüksek yapmamak

- Ne pişirdiğini ona belli etmemek, belli edildiğinde pişirdiğinden ona da vermek…..

Bunlardan kaç tanesini yapıyoruz?

Hepimiz zamana uyduk…

Kendi bacağından asılan koyunları seyreder, etliye sütlüye karışmaz!

Gemisini kurtaran kaptanlar olduk..

Bunları bana yazdıran Milliyet Gazetesinin haberine gelince.

“BALIKESİR'in Ayvalık İlçesi'nde, kendisinden yaklaşık 2 yıldır haber alınamayan 82 yaşındaki Ömer Faruk Darcan'nın, evinde, pijamaları ve ayağında çoraplarıyla iskeleti bulundu.
Hayrettinpaşa Mahallesi'nde meydana gelen olayda, ‘Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ görevlileri, ilçede ‘Şekerci Faruk’ olarak tanınan ve uzun süredir kendisinden haber alınamayan Ömer Faruk Darcan'ın evine gitti. Darcan'ın evinde bulunamaması üzerine görevliler Mahalle Muhtarı Vedat Sevindik'e bildirdi. Muhtar Sevindik de Darcan'ın komşularından yardım istedi. Komşuları ise Darcan'ın yaklaşık 2 yıldan beri İzmir'deki bir huzurevinde olduğunu belirtti. Muhtar Sevindik, bölgedeki tüm huzurevlerini araştırdı, ancak bir sonuç alamadı. Bunun üzerine Sevindik, durumu polise bildirdi. Olay yerine gelen polis ekipleri, kapıyı açarak içeri girdiklerinde, evin ikinci katında yaşlı adamın pijamalı olarak ve ayağında yün çoraplı iskeletiyle karşılaştı. Ne zaman ve nasıl öldüğü henüz belirlenemeyen Ömer Faruk Darcan'ın iskeleti incelenmek üzere Bursa Adli Tıp Kurumu morguna gönderildi.
Polis olayla ilgili soruşturma başlattı.”

Yazımı Yüce Peygamberimizin bir sözü bitirmek istiyorum

Komşusu açken tok yatan, bizden değildir

Foto: www.milliyet.com.tr

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..