Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Nisan '18

 
Kategori
Kültürler
 

Komşuluk

Komşuluk
 

Sabahları kuşların seslerini duyduğumda, yağmurlu akşamları pencereye dokunan yağmur damlalarını duyduğumda köyümü hatırlarım hemen. Hayat geçiyor her insanın hayatı nerede olsa da geçer. Ancak köyüm ve köy komşularımız yarım kalmış bir resim ya da türkü gibi geliyor bana. Özellikle köydeki komşularımızla birlikte yaşadıklarımızı bir nedenle hatırladığımda her şey birden canlanıyor, dün gibi... Capcanlı.

Ne zaman bir yazı yazmaya kalksam! Haydi, git köyümle ilgili geçmişi yokla, sorgulamadan yazma diye bir güç dürtüveriyor. Eskiden… Eşyamız azdı ama komşu çocuklarıyla her şeyimizi paylaşırdık biz. Bisikletimizden-oyuncağımızı, yemeğimizden-paramızı hatta elbiselerimizi bile paylaşırdık.

Umurumuzda değildi yoksulluk. Komşu çocuklarıyla bir arada bulduğumuz zaman tarhana aşını birlikte kaşıklardık, aynı tastan zevkle. Hele varsa bir de, tereyağlı bulgur pilavı, keyfimize diyecek olmazdı. Komşu çocuklarla birlikte çelik çomak oynadığım günleri hiç unutmam. Sokakta, bahçede ne oyunlar oynardık. Güneşin bulutların arasından kah görünüp kah kaybolduğu işlerin azaldığı sonbahar da birlikte gezerdik. Yoncalıklar içinde saklambaç oynadığımızı, söğüt dallarının en uç dallarına çıkıp köyü izlediğim günleri dün gibi hatırlıyorum.

Söğüt deyince aklıma geldi, biz çocukluğumuzda söğüt dallarından düdük yapardık. Söğüt dallarından şimdiki çocuklar düdük yapıyorlar mı? acaba! Söğüt dallarına bıçağın sapını vururken, arada tekerleme söylerdik. “Kav kav kavladı samanlıkta............ " diye tam hatırlayamadığım tekerleme söylerdik. İnsanın bütün güzellikleriyle içinde yaşattığı, geçmişte içinde yaşadığı, gelecekte hep içinde yaşamayı düşlediği bir köyü olması ne güzel değil mi…?

“Komşu komşunun külüne muhtaçtır” demiş atalarımız. Komşuluk bağlarının samimi bağlarını biz köyde gördük yaşadık. Komşularımızla yiyip içtiğimiz ayrı gitmezdi. Onlarla paylaşılırdı en güzel ve samimi sohbet ortamları, muhabbetlerin tadını onlarla varırdık. Dertler, sevinçler hep beraber yaşanırdı. Köy düğünleri onlarla şekillenir. Kız ne istediniz!, kız ne verdiniz!, ne aldınız!, neler yapacaksınız!... Komşuluk, dayanışmadır. Düğün yapanlar; KOMŞU Ah Komşu, başladın bizi izlemeye derler. Ben öyle komşuları herşeyime karışan komşulara tercih ederim. Bennnnnn ben köyümdeki eski komşulukları özlüyorum…

Köyde bir ihtiyacımız varsa komşudan isterdik. En önemlisi komşudan kız almak kalaylı kaptan su içmek gibidir. Komşu komşunun külüne muhtaçtı. Komşusu açken tok yatmak olmazdı. Gülme komşuna gelir başına denir komşuya karşı dilimiz daha ahlaklıydı. Köylerde yeri gelir komşuluk akrabalıktan da önde gelir. Hatta akrabalıktan da güçlü olabiliyordu. Bu nedenle komşularımızın değerlerini iyi bilirdik. Komşularımızı candan severdik soframızda olanı beraber yerdik. Aleyhlerinde hiç kötü söz etmezdik. Sıkıntılarında koşar birlikte ağlardık, kendimizden sayar, gönül bağlardık. Ne verirsen ver, azını çok sayardık.

Aileden sonra hukukuna en çok riayet etmemiz gerekenler, yan yana bir arada yaşadığımız komşularımızdır. Sabah-akşam yüz yüze geldiğimiz, her zaman görüştüğümüz insanlar, komşularımız olur. Bir atasözümüzde “Ev alma, komşu al” şeklinde ifade edilmiştir. Çünkü komşu evden daha önemlidir. Komşular kötü ise en güzel evde bile insan rahat edemez, huzuru kaçar. Nasıl bir kasa elmanın içinde mutlaka bir çürük elma oluyorsa komşulardan da kötü olanı oluyor. İsterseniz biz onu kötü demeyelim de, geçimsiz komşu diyelim.

Komşuluk ilişkilerindeki hoşnutsuzluk; insanlarda rahatsızlık, güvensizlik ve yalnızlık duygusu uyandırır! Kültürümüzdeki “Ev alma, komşu al.” atasözü, geçmişte deneyime dayanan bir saptamadır. Sık gelip gitmeleri anlatmak üzere, “Komşu kapısına çevirmek”  sözleri ve deyimleri aslında komşuluk ilişkilerini anlatmayı yeter.

Gelin görün ki şehirlerde birbirimizi yaklaştıkça uzaklaşıyorsunuz. Hadi apartman balkonlarının, insanların tokalaşacağı kadar birbirlerine yakın olmasını bir kenara bırakalım! Birçoğunun pencere manzaralarının birbirlerini seyretmekten ibaret olduğunu da! Şehirde, iç içe bir hayat. Altlı üstlü oturuluyor. Eskiden bahçe duvarları sınırdı, şimdi odaların duvarları ortak. Dairenin kapısını açtın mı? Önce komşu kapısını görüyorsun.

Şehirlerde bir arada ve yan yana yaşamak durumunda olan ev veya iş komşuları hemen hemen her gün karşılaşırlar, hatta günde birkaç defa yüz yüze gelebilirler. Özellikle apartman dairelerinde ama aynı apartmanı paylaşmamıza rağmen ne alt, ne üst, ne de yan kapı komşumuzun kim olduğunu bile bilemez olduk. Rastlantılar sonucu sadece bir “merhaba” dan ibaret aramızdaki bağlar. Herkes kendi içinde, kendi derdiyle mustarip, kendi sevinciyle mesrur. Oysa bu durum, ne inancımıza, ne de örfümüze uymakta.

Komşuluk olmayınca da; karşılıklı sevgi, saygı, güven, iyi duygu ve temiz düşünce olmuyor. Böyle olunca huzur da olmuyor. Sıkıntı ve keder, bu samimiyetsizlik atmosferde bir bir kayboluverirdi. Dev apartman yaşantısı, birçok insanın “birbirine katlanmak zorunda olduğu” bir yaşam tarzına dönüşmesi birçok güzel hasletimizi aldı götürdü aramızdan. Komşular da, komşuluklar da unutulup gitti.

Bana sorarsanız köylerde komşuluk ilişkileri daha sıcak ve daha güvenli. İnsanlar birbirini iyi şekilde tanır ve birbirine güvenirler. Yeri geldiğinde evinin anahtarını bırakırlar, yeri geldiğinde çocuklarını birbirine bırakırlar.

Şehirlerde komşuluk ilişkileri böyle değil. Köydeki komşunu hatta köyünün tamını tanırsın, bilirsin. Ama şehirdeki komşularını fazla tanımadığın için arada çok fazla samimiyet olmaz ve doğal olarak güven de olmaz. Çünkü herkes farklı bir yerlerden gelmiştir, kimse kimsenin huyunu, suyunu bilmez. Ama yine de köydeki kadar da olmasa güzel samimi komşuluk ilişkileri kuruluyor.

Şehirlerde en büyük sorun güven. Çünkü günümüzde en yakın komşum dediğin bile senin canını yakacak işler yapıyor, bundan dolayı şehirde insanlar en yakın komşusuna bile güvenemiyor. İnsanlar birbirinden daha da uzaklaşıyor ve kimseye güvenemiyor ve herkes daha çok ailesi ile vakit geçiriyor.

Şehirlerde komşuluk genelde bayanlar arasında daha yaygındır. Çünkü evdedir tüm gün. Erkek ise işe gider akşam gelir. Çok şükür bizim komşularımız çok çok iyi. İyi ve kötü zamanlarımızda yanımızda oluruz. Birbirimizi yalnız bırakmayız. Bir aile gibiyiz. Yani bizim buralarda; daha komşuluklar ölmedi. Dolu dolu yaşayabiliyoruz. Bütün mahalle herkes birbirini tanır. Her sabah selamlaşmadan ve akşam vedalaşmadan evlerine çekilmezler. Daha ne olsun ki… Ben eve girmeden önce karşılaştığım komşularımla en azından bir beş dakika dahi olsa laflama yaparım. İnanın o kısa sürede yaptığım çene çalmam bana çok iyi geliyor.

Şehirde olsun köyde olsun sen iyiysen, sen istersen sağlam ve daha kalıcı komşuluklar kuruluyor. Tek mesele komşularımızı iyi tanımalı ve onlara güvenmesini bilmeliyiz. Güvenmediğimiz bir komşumuza hemen her şeyimiz hakkında bilgi vermemeliyiz. Çünkü kötü ve dedikoducu komşular başımıza bela açabilir. Böyle komşulara da dikkat etmeliyiz.  Çünkü kötü komşu ev bile değiştir insanı. O yüzdende ev alma komşu al demişler.

Ne olursa olsun köydeki komşuluklar başka. Köylerde komşuluklar sağlam ve dayanışma içinde. Köy kadınları birçok dert, sıkıntı ve sevincini komşusuyla birlikte yufka ekmeği yaparken paylaşır. Düğünlerde, cenazelerde, bayramlarda, ayaküstü sokak sohbetlerinde kadınlar arası kaynaşma olur. Kadınlar yufka yaparken birbirleriyle konuşarak dertleştiği için iş yaparken yorulmazlar. Birliktelikle sevgiyle açılan hamurları 'yufka' deyip 'katmer' deyip geçmeyelim, bunlar hep bir elden, hep bir gönülden yapılan paylaşımdır. Birçok dert, sıkıntı ve keder yufka ekmek yaparken yok olur gider. Geriye sevinçler kalır.

Köydeki komşuluklar yufka ekmeğiyle bitmez. Komşusu hastaysa onun için bir çorba pişirmiştir.

- Guuuuuuvvvvv hacca gelin!!!, Guuuuuuvvvvv aşa bılla!!! Öldün mü? Galdınmı gız sen!... Seni çorba getirivedim, bundan yede canlanıve bakem yatıp durma derler.

- Komşulardan birinin kızı evleniyorsa, evlilik hazırlıklarına yardım eder (dikiş, nakış, alış-veriş vb. konularda), konum komş suz düğün olmaz.

- Harman komşusuz dövülmez. Zahire ambara komşusuz konmaz.

Eski komşuluklar köyümüzde böyleydi. Komşular arasında samimiyet yakınlık vardı. Şimdi devir değişti köyümüzde eski komşuluklar var mı? Bilmiyorum!...

Çok şükür komşunun külüne de muhtaç değilsiniz artık. Gardırobunuz, buzdolabınız tıka basa dolu. Hem zaten dört bir taraf çarşı pazar. Eskisinden fazla komşularımız var. Fakat komşuluk yok. Muhabbet yok, sevgi saygı yok, paylaşım yok, yardımlaşma yok. İnsanlarda yalnızlık ve kimi zaman çaresizlik var. İnsanlığın içi boşaldı farkındaysanız...

Ben eskiyi özlüyorum dostlarım. Güzel günler ve samimi komşuluklarla dolu hayat temennisiyle.

Recep ASLAN

 
Toplam blog
: 30
: 411
Kayıt tarihi
: 18.01.18
 
 

Denizli Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğünden emekli. Denizli'de Merkezde Yaşıyor. ..