Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '07

 
Kategori
Anılar
 

Kömür taşıyarak vatani görev (3)

Kömür taşıyarak vatani görev (3)
 

Yamyam bölüğündeki ikinci haftamızda takımlara ayrıldık. Ben boru-trampet takımının çavuşu oldum ki; onlara da apaçiler diyorlar. Geceleri naralara atarak koğuşa girmek, herkes uyurken içeride radyo dinlemek, tartışırken arkadaşını ranzadan aşağı atmak onlara çok normal geliyordu. Bütün bunların o kadar da normal olmadığını anlatmaya çalıştım bir müddet; gördüm ki nafile. Bir de gece, herkes uyuduktan sonra şafaklarını milletin suratına yazma huyları var, bir sabah herkes yüzünde 21 sayısıyla uyandı. Askerliği bitmek üzere olan genç adam belli ki gururluydu.

Yine de kısa dönemlere saygı duyuyorlar ve bu beni biraz olsun rahatlatıyor. Nezir Uzman diye akıllara zarar bir komutan var. Türkçe’deki herhangi bir kelimeyi layıkıyla telaffuz edemediğinden onun verdiği eğitim, psikolojik baskı ve sabır testine dönüşüyor. Küfürlerinden yakındık. ‘Tamam, hocalar sizin yanınızda dikkat edeyim’ dedi. Sağolsun, kendini zorluyor ama pek becerdiği söylenemez. Geçen hafta, Cumhurbaşkanı Maraş’taydı. Bu sevinçli durumun bize etkisi, bol bol mıntıka temizliği yapmak, ot yolmak ve yolunan otları kamyonlara doldurmak oldu. Kendisi tugaydayken de, bizi mümkün olan en uzak noktaya sakladılar ki kontrol dışı bir durum olmasın. Daha sonra bizim bölüğün önüne askeri bir helikopter indi. Gece burada konaklayacakları için başına nöbetçiler diktiler. Meğerse, tugayımızın aklıevvel nöbetçileri meraktan helikoptere el atmış. Aletin önemli kısımlarına bir kimyasal madde sürülürmüş ki, parmak izinden anlaşılsın kimin ne yaptığı. Sabah içtimasında bütün tugay karıştı. Nöbetçilerin parmak izleri alındı, biz de bütün gün nutuk dinledik. Ertesi gün başak bir sansasyonel durum daha vardı. Ziyaretçisinin getirdiği cola şişesinde içeri votka sokan cengaver, nöbet yerinde kusarken bulunuyordu. Eh, haliyle onu da biraz yıpratacaklar. Sohbet ettik. ‘Abi’, dedi, herşey üstüme üstüme geliyordu. Nil’in şu şarkısı dilime dolandı, ben de içtikçe içtim: ‘Gel, her gün aynı işi yap, git her gün aynı yola sap, sonra gelince hesap, ben manyak mıyım?...’ İyi ve akıllı bir çocuk ama askerliği sanırım biraz uzayacak. Burada herkes farklı bir şekilde iç geçiriyor; mesela bu sabah kahvaltıdan önce şunu duydum: ‘Ah, ulan ah, şimdi evde olsam, ineklere yem verir, anamın mubarek ellerinden ayranımı içer, ekmeğime yumulurdum.’ Eh, herkesin özlediği hayat farklı, yalnız özlenen şeyin yarattığı tahribat aynı.

Düzenli yürümemiz için burada yürüyüş kararı saydırıyorlar: ‘Ne/Mutlu/Türküm/Diyene... Yanımdaki Mardinli çocuk gayet safça; ‘Ama abey, ben Kürdüm, nasıl olacak bu iş? Ama, Türkiye’nin ekmeğini yiyorum’ gibi bir kimlik sorgulaması geçirdi, ben de yorum yapmadan gülümsedim. Oradan intikal için askeri çadırları kurmaya gittik. Güneşin alnında olsak da, birlikte legolarla oynuyormuşuz gibi geldi, birileri çıtaları takarken, birileri brandayı çekiyor, ötekiler kum torbalarını temele koyuyordu, kaytaranlar uzak ağaç gölgesindeydi. Güzel bir takım çalışmasıydı vesselam.

Dün öğleden sonra, hem 25 metreden hem de 200 metreden atış yaptık. Hergün yanımda taşıdığım 71 model emektar G-3 piyade tüfeğimin böyle bir marifeti olduğu pek aklıma gelmiyordu ama gerçekten mermi atabiliyormuş. Çıkardığı sesin ve barut kokusunun beni strese soktuğunu kabul etmeliyim ama yine de 200 metre ötedeki hedefi vurdum, tabi bu başarıysa... Dün gece ilk değişim/devriye nöbetim vardı, artık her gece varmış. Nöbetçileri kontrol ediyor ve değiştiriyoruz. Alarm Kapı diye bir mekan var, kışlanın en tehlikeli bölgesi ama oradaki nöbetçi namaz kılarken yakalanmış. Akşam yemeğinden önce, hepimizi askeri lojmanların olduğu bölgeye topladılar. Komutanlarımızın kışlık kömürünü taşırken vatana hizmetimiz zirve yapmış olmalı. 05.10.2005
 
Toplam blog
: 37
: 1055
Kayıt tarihi
: 25.12.06
 
 

Bosphorus Investments, Atiye Residence, Gayrimenkul İçin Strateji Platformu (GİSP),  ODTÜ Şehir P..