Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '09

 
Kategori
Müzik
 

Konjonktür ve müzik

1998 Yılında, İtalya’ya en kuzeyinden girip, Garda gölünün güneyindeki bir kampa ulaşıp, kampa yerleşene kadar, pek bir şeyin farkına varamamıştım. Ancak giderek İtalya ve İtalyan’lara hiç yakışmayan bir sessizliğin hüküm sürmekte olduğunu fark ettim. Bu sessizlik bir iki gün daha sürünce, aklı başında görünen bir İtalyan’a, ülkede yas olup olmadığını sordum. Buna neden hükmettiğini sorunca da; yüzümü kızdırıp: İtalyan milletinin neş’eli, şamatacı, hatta gürültücü bir millet olmasına rağmen, hüküm süren derin sessizliği, ancak bir yas sebebi ile olabileceği şeklinde yorumladığımı, kendisine söyledim. Çok manidar bir şekilde gülüp, “- Aslında çok uzun sürecek bir yas var. Bildiğiniz gibi biz Avrupa Birliğine girdik. Ve de bittik!..” dedi. Sonra tüm İtalya gezimizde, bu durum çok bariz bir şekilde dikkatimizi çekti. Gerçekten İtalyan’lar değişmişlerdi. Tabii bu durum, zaman içinde, tüm İtalyan kültürüne de nüfuz edecek bir gelişme şeklini aldı. Esas meselem bu konu olmamakla birlikte; hazır yeri gelmişken, bizim için de ilâve edeyim ki, Türkiye Avrupa Birliğine girdiği gün, ülkemizde de çok uzun sürecek, maddi bir yas dönemi başlayacaktır. Ezcümle bu birlik, kişisel haklar, hukuk devleti ve demokrasi bağlamında, çok iyi olmakla birlikte; ekonomik yönden ziyadesi ile sıkıntı getirecek bir birlikteliktir.

İtalyan’ların bu sıkıntısı, acaba sanatlarına ne kadar yansımıştır? Tabii bunu burada oturarak bilmek, pek mümkün değildir. Ancak, hayata yansıyan her şeyin, sanata da yansıyacak olması çok kesindir. Bu sebeple de konjonktürel sanat, dikkate değer bir sanat meselesidir. Dünya’nın bugün içinde bulunduğu ekonomik konjonktür, herkesin her tarafından ateşler çıkartan ve insanların etini kopartan, canını çok ciddi şekilde yakan bir konjonktürdür. Hâl böyle olunca, müziğe de yansıyan konjonktürel sesler, Eurovizyon yarışmasında Birinci gelen eserdeki, keman partisinde duyduğumuz sesler ile fazlası ile müsavî değerde, akor ve akortta sesler olmuştur. Bu sebeple de o eser, açık ara birinci gelmekle; yerini ve zaferini fazlası ile hak etmiş konjonktürel bir eserdir...

Düm tek tek Hadise ile birlikte, hadise yaratabilecek bir eserken, bestekârının günü ve konjonktürü doğru okuyamaması sonucunda, iyi bir son ucu, yani zaferi yakalayamamıştır. Belki ritmi ya da genel esprisi sebebi ile önümüzdeki günlerde, Dünya’daki bazı radyolarda bu şarkı, daha çok çalınacaktır. Buna rağmen, bu eser ile bizden başka kimsenin göbek atmayacağı da kesindir. Ancak bundan böyle, bu işlere soyunan bestekârların, Dünya ortamını daha iyi okumalarında, çok büyük yararlar vardır. Zîra bu tür yarışmalarda, giderek konjonktürel eserlerin, daha revaçta olacağı sanki ortada gibidir... Bu arada ülkemizi güzel bir şekilde temsil ettikleri için, Hadise ve arkadaşlarına, teşekkürü borç bilir, başarılarının devamını temenni ederim...

Haydar Volkan

Çiftehavızlar: 18.05.2009
 
Toplam blog
: 148
: 492
Kayıt tarihi
: 04.02.09
 
 

Haydar Volkan: 21.05.944 Rebabi bestekar Sabahaddin Volkan ve Piyanist Mukadder Volkanın oğlu olar..