Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '18

 
Kategori
Öykü
 

Kontrollü Çay Kıraathanesi Muhabbetleri-1

Kontrollü Çay Kıraathanesi Muhabbetleri-1
 

Kıraathane işleten bir halk ozanının aşkı...
**
-Bi çay, Hamlet! Demli ve üç şekerli olsun.
-Ne biçim tiryakisin be Hamza? Hem demli, hem de bol şekerli…
-Hadi, uzatma da çayı getir. Zaten keyfim yok, bir de sen limon sıkma işin içine. Hem, biraz acele et. Öyle Haymana öküzü gibi sallanıp durma.
-Bu Hamza da Dudukuşu mübarek, laf yetiştirmek ne mümkün?
-Osurukla boya boyanmaz Hamlet, elini çabuk tutacaksın. Yani laf değil, iş yapacaksın. Cafer Ağanın abdest suyu gibi bir çay verirsen senin kafandan aşağı boca ederim o şeyi. Zaten moralim bozuk, sinirimi senden çıkarmayayım.
-Ne oldu be Hamza?
-Daha ne olsun Marsık Rıza? Bak anlatayım: Abicim, geçen akşam Agop’un kazı gibi yutuyorum yemekleri. Çünkü bütün gün koşuşturmaktan karnımı doyurmayı unutmuşum. Dışarıdan sesler geliyordu bu arada, ama aldırmadım. Sesler giderek artınca camı açıp sokağa baktım: Birkaç tane abacı kebeci yani ne olduğu belirsiz kişi vardı. Biraz daha dikkat ettiğimde bir dilber gördüm yanlarında. Kadın onlara aşüftelik ediyordu. Bozuldum ve mahallenin namusuna halel getirenlerin ceddine okumaya başladım. Zontanın biri dayılandı oradan. Hemen aşağıya indim ve cumbadak daldım adama. Birkaç tane patlattım, ancak adam dişli çıktı; o da çekti bana iki-üç yumruk. Mahalleli gürültü patırtıyı duyunca üşüştü oraya. Hepsi de seyirci ama. Bir Allahın kulu gelip de benden yana çıkmadığı gibi, kavgayı ayırmaya çalışan da yoktu. Derken öteki heriflerle birlikte o oynak karı da bana saldırmaz mı? Birisiyle başa çıkamazken, dört herif bir de karı ile kavga etmek zorunda kaldım. Herifler neyse de o karı yok mu? Aşufteliliğinden başka bir de çaçaron mu çaçaron! Onun dilini çekmektense dayak yemek daha iyi.
-Sen faka basmazdın be deli Hamza, nasıl oldu da yanıldın?
-Sorma be Farfara Halim, oldu bi kere. Cıcığımı çıkardılar valla. Biraz da iyi oldu sayılır. Çünkü o kadar çok yemek yemişim ki, Hüt dağı gibi şişmiştim. Dayakları spordan saydım o yüzden…
-Şapa oturdum, desene şuna. Bu durumlarda tantuna gitmek işten bile değildir.
-Avcı Osman, açtın gene şom ağzını.
-Yok be Deli Hamza, ben senin ne şahbaz bir adam olduğunu, sel önünden kütük kaptığını bilmem mi? Böyle vartalar senin için çerezdir çerez… Ama gene de sen böbürlenme, atalarımızın dediği gibi “Treni hareket ettiren düdüğü değildir”
-Geç gırgırını Avcı! Ben mahallenin namusu için kendimi feda edeyim, sen ise mürailik yap. Ben senin palavralarını, korkudan yaptığın zartalosu söylüyor muyum?
-Söyledin bile. Zevahiri kurtarmaya çalışırsın, lakin boşunadır. Bana b.k atarak sıyrılmaya uğraşma. Sen de kabul et artık şunu ve ıskartaya çıktığını söyle. Benim eski hikayeleri ısıtıp ısıtıp önüme koyma.
-Ne eskisi be Atıcı! Daha geçen hafta dinledik senden bu mavraları. Istıranca ormanlarında arslan, Toroslar’da zürafa avlayan sen değil miydin?
-İstediğin kadar konuş. Yel kayadan ne alır? Beni kıskandığını açıkça söylemeyip laf ebeliğine başvuruyorsun.
-Piç ettin sohbeti Avcı. Sacayak olmuş şu tavşan boku adamlar bile senden iyidir. Hiç olmazsa sesleri çıkmıyor bana karşı.
-Bize mi dedin deli bozuk?
-He, size dedim. N’olacak?
-Sinirlenme Hamza abicim, ben onun adına senden özür dilerim.
-Baksana söylediğine.
-Boş ver be abim, sen karışma, boş ver. Bendensin, benden…
-Hössst, uyduruk dizi laflarıyla maytap geçme benimle!
-Hamlet, ortalık iyice kızıştı. Ver bi kontrollü de içelim.
-Emrin olur Rüstem dayı.
-Hamlet be kaldır artık şu duvarlardaki Anuşka şiirlerini. Duvarlarda boş yer kalmamış. Her taraf Anuşka…
-Kim bu Anuşka Rüstem dayı?
-Sen tanımazsın, çünkü yenisin burada Garip Ali. 4-5 sene önce Kapuzbaşı Şelaleleri’ne giden bir turist kafilesi uğramış bizim Kontrollü Çay Kıraathanesi’ne. Çayı çok beğenmişler. Eee, nasıl beğenmesinler ki, odun çayının tadı bir başkadır. Bu turistlerin içinden Anuşka isimli bir gavur karısı bizim Hamlet’e biraz ilgi göstermiş. Bu da umutlanmış. Kadın gittikten sonra başlamış şiirler yazıp kıraathanenin duvarlarına yapıştırmaya. Yazdıkça sevdalanmış, yazdıkça umutlanmış. Anuşka dönüşte ona uğrayacak sanmış. Ama yıllardır ne gelen ne giden olmuş. Hatta bu aşkını telefonla katıldığı bir radyo programında açıklamış. Radyonun televizyon kanalı da bu aşkı ekranına taşımış. Ben seyretmedim, ama Hamlet “Gelip burada çekim yaptılar ” diyor. Doğrudur herhalde. O günden beri de bizim Kontrollü Mehmet, olmuş mu sana Hamlet! Çünkü “Olmak ya da olmamak”ı bizimki çevirmiş “Anuşka ile olmak ya da Anuşka ile olmamak”a. Lafın kısası yani senin anlayacağın bu aşkta vuslat kıyamete kalmış.
-Desene garibim çoban kulubesinde padişah rüyası görmüş. Hamlet evli değil mi?
-Evli, ama karısı bile onun bu aşkına karşı saygılı davranıyormuş.
-Uyanık kadınmış. Nasıl olsa bunun bir Ferhat ile Şirin masalına dönüştüğünü anlamış.
-Kontrollü benden herkese çay ver, sonra ben de anlatayım başımdan geçen bir aşk hikayesini.
-Hikâyeni dinleyelim diye rüşvet mi, Hamza? Bir çaya olmaz bu iş…
-Hadi oradan fesat kumkuması!
-Hamza’dan sonra, benden de herkese birer kontrollü, ama av hikâyelerimi dinlemeniz şartıyla.
-Avcı şartını koyarak işi garantiye alıyor. O köftehor çürük tahtaya basar mı hiç? Hamlet öküz boyunduruğa bakar gibi bakma da adamlar vazgeçmeden getir şu çayları.
-Bizim çaylar bu gidişle zor gelir. Baksanıza ocağın başında dura dura Ilıca ördeğine döndü zavallı Hamlet.
 
***
 
(Devam edecek...)
 
NOT: Mekan gerçektir; Kapuzbaşı Şelalelerine giden yol üzerindedir. Sahibi Cuma Akçakoca maalesef 7 Mayıs 2017 tarihinde vefat etmiştir...
 
 
Toplam blog
: 1081
: 980
Kayıt tarihi
: 30.07.10
 
 

Uzun yıllar çeşitli sitelerde Oruç Yıldırım adı ile yazı yazdım. Dört tane romanım ve çokca da de..