Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Temmuz '08

 
Kategori
Güncel
 

Konuşana değil, konuşturana bakmak lazım

Konuşana değil, konuşturana bakmak lazım
 

Talabani’nin partisinin Ankara Temsilcisi Bahroz Galali, DTP’nin AKP konusundaki tavrını eleştirdi. Galali, “Şimdiye kadar Türkiye’deki Kemalist ilkeleri kim sarstı? Kuşkusuz ki AKP… Ve Türkiye’de Kemalizm, hep Kürtlere karşı oldu” iddiasında bulunmuş. Adamlar öyle hız aldılar ki artık bizim iç işlerimize dahi müdahale eder hale geldiler.

Eeee, sen zayıf olursan, sen aklını kullanmazsan, sen onları silahı olan duygusallığı kullanmaya kalkarsan tabi ki bu hallere düşersin. Konuşana değil, konuşturana bakmak lazım yani… Türkiye Cumhuriyeti akıl ve de aydınlık üzerine kurulmuştur ve bu temel üzerine Osmanlı duygusallığını inşa etmeye kalkarsan bina yıkılır. Bunu BOP eş başkanlığı için dahi yapma saflığında bulunmak ise gerçekleri göremezliğin en açık durumudur bence…

Ahmet Türk de diyor ki, Baykal’ın İspanya’yı örnek göstererek “terörü lanetleyen sessiz bir yürüyüş yapalım. Ama bunu biz organize etmeyelim, siyalaştırılmasını istemeyiz” teklifi karşısında, “bu toplumsal ayrışmayı daha da artırır”…

Anlamadığım nokta, terörü tek vücut halinde lanetlemek toplumsal ayrışmayı neden artırsın, olsa olsa, siz bir cephe daha kaybedersiniz o kadar… Bu ülke insanını yıllardan bu yana, oyaladığınız, kandırdığınız ve kuru kuru kardeşlik ve güya ezilenin yanında olan sosyalist söylemlerinizle kandırdığınız yetmedi mi de, hâlâ konuşuyorsunuz. Bu coğrafyanın ve coğrafyanın gerçek sahibi olan insanlarımızın, sizin kökü dışarıda olan ve oradan idare edilen siyasi felsefenizi kabul etmeyeceğini daha ne zamana kadar kabul etmeyeceksiniz… İnsanda biraz gerçekleri görebilecek kadar zihin açıklığı ve aydınlanmışlık olur…

Osmanlı’dan kalma alışkanlığıyla, sürekli masa üzerinde kaybeden bizlerin etrafında oynanan oyunu, tamamen yansıtan ifadeler bunlar. Sürekli masa üzerinde kaybeden derken, büyük deha Mustafa Kemal Atatürk dönemini hariç tutuyoruz tabii ki. Çünkü o dönem, duyguların akıla mağlup olduğu, devlet-millet meselelerinin akıl ile çözüldüğü bir süreci yaşatmıştır bizlere. Zaten sırf bu nedenden dolayı, akılcılık üzerine inşa edilmiş ve bazılarının travma olarak adlandırdığı değişimler o dönemde yaşanmış ve biz Türkleri uygarlığa daha bir sıkı bağlamıştır. Artık kabul edin bunu, sırf, sorun yumağı olan ve çok yakın gelecekte iç çatışmalar yaşaması kaçınılmaz olan Ortadoğu’da hâkimiyet kurmak için onların frekansında hareket etmeye çalışmak, bizleri onlar yanında zayıf düşürmekte ve hiç de hak etmediğimiz aşağılanmalara maruz kalmamıza yol açmaktadır. Az ya da çok aklını kullanarak sorunlarına çözüm bulmaya alışmış milletimizi, duygusallık batağı içerisinde daha zayıf bir duruma sokmaktadır.

Osmanlı’daki Türkçülük akımlarına kadar, kendisini Türk olarak dahi görmeyen genetik olarak Avrupalı, kafa yapısı olarak da Ortadoğulu olan bir imparatorluğun mirasçısı olduğunu söyleyen bir topluluk tarafından yönetilmenin sıkıntılarını yaşıyoruz bugünlerde. Ancak bugünlerin de geçeceğinden hiç kimsenin kuşkusu olmasın, atalarımızın dediği gibi “su akacak, yatağını bulacak”.

Kendi dünyamızı, batılıların yazdıkları ve yaşamamızı istedikleri tarihle ve onlar tarafından çizilen sınırlarla değil, bilimsel olarak kendimizin araştırdığı, iç sesimizi dinleyerek ulaştığımız tarihi gerçeklerle ve kendimiz tarafından çizilmiş sınırlarımızla yaşamak zorunda olduğumuzu anladığımız en yakın yarınlarda buluşmak umuduyla…

 
Toplam blog
: 128
: 898
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

Kimim? Nereden gelir, nereye giderim?29 Kasım 1970 tarihinde Türkiye'nin Doğu-Batı geçiş yolunun en ..