- Kategori
- Dil Eğitimi
Konuşma Dili, Yazı Dili
Konuşma; duygu, düşünce ve dilekleri sözle karşılıklı ortaya koymaktır. Konuşma, düşüncelerin / duyguların doğal akışına göre biçimlenir. Bu eylem, çoğu kez, durup düşünmeye, söyleneceklere çekidüzen vermeye elverişli değildir. Konuşma sürekli akar.
Konuşmanın üstünlüğü, bu eylemde dilin, sesli olmasıyla yüz yüze kullanılmasındadır. Ayrıca konuşmada doğal dil öğelerinden ( yüzsel imler vb .) yararlanılır.
Yazılı anlaşma, “sözün saptanıp saklanması” gereksiniminden doğmuştur. Yazma eylemi, durup düşünmeye, söyleneceklere çekidüzen vermeye elverişli bir ortamda gerçekleşir. Yazılı anlatımda kişi, sözcüklerini özenle seçer, dilediği gibi tümceleştirir. Gerek duyarsa, düşüncesini tam yansıtmayan sözcükleri değiştirir; en iyi anlatıma ulaşıncaya dek çaba gösterir.
Yazılı anlatımın üstünlüğü, dilbilgisi kurallarına göre oluşmasındadır. Gerçekten okurun, metni doğru kavrayıp seslendirmesi için, yazar, düşüncelerini, dil kurallarına uygun olarak yazıya geçirir.
İşte kısaca belirtilen bu nitelik ayrılığından, “konuşma dili” ile “ yazı dili” birleşemez; ama, birbirine yaklaşabilir. Nitekim Osmanlıca döneminde konuşma dili ile yazı dili arasında uçurum vardı. Bugün, bu iki dil, birbirine oldukça yakındır. Bunu da, bir yandan eğitimin yaygınlaşması, öte yandan da konuşmanın, roman, öykü ... gibi türlere girmesi sağlamıştır.
Konuşma dili – yazı dili ayrılığı her dilde vardır