Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ocak '11

 
Kategori
Psikoloji
 

Konuşmak...

Konuşmak...
 

Konuşmak bir sanattır; 

Konuşmak vardır gönüller yapar,  

Konuşmak vardır gönüller yıkar,  

Konuşmak vardır, açılmayan kapıları açar,  

Konuşmak vardır, açık kapıları kapar, (kapatır) 

Konuşmak vardır, gönüllere taht kurduran,  

Konuşmak vardır, güzellikleri bozduran,  

Konuşmak vardır yaraları sarmalayan,  

Konuşmak vardır insanları karalayan,  

Konuşmak vardır yılanı deliğinden çıkaran,  

Konuşmak vardır, kişiyi zıvanadan çıkaran... 

&&&&& 

Gerçekten konuşmak bir sanattır. Nerde, ne zaman ne biçimde konuşulacağı kişinin bilincinde oluşur. 

Düşünmeden ağızdan çıkan sözler, yaydan fırlatılan ok misali, geri alınamaz. "Bıçak yarası geçer de, dil yarası geçmez" demiş atalarımız... Onun için acıtan, inciten, yaralayan sözlerden kaçınmak gerekir. 

Ağzından çıkan sözlerin nereye varacağını kestiremeden ve düşünmeden konuşanlar, dilleri yüzünden kendilerini sıkıntılardan kurtaramazlar. Her zaman için tatsızlıklarla karşılaşırlar... 

Oysa ne güzel demiş atalarımız: tatlı ye, tatlı konuş...Tatlı tatlı konuşmanın, sohbetin tadı, varmıdır bir başka şeyde...Hele bu sohbete güleryüz de hakimse... 

Biz hanımlar sohbeti çok severiz. Sohbette, konuşmada bir "içerik" olmalıdır. Havadan-sudan amaçsız konuşmayı, havanda su dövmeye benzetirim. Saatlarce konuş, dinleyenine bir mesaj vermiyorsa neye yarar? 

Konuşurken hayaller de gündemde yerini alır. Eyleme geçirilmeyen hayaller, boşa çekilen kürek misalidir...Lafla peynir gemisini yürüten görülmüş mü?... 

Karşıdaki kişinin kültür seviyesine göre konuşmak da dikkat edilecek önemli hususlardandır. Unutmamak gerekir ki, ne söylediğimiz değil, karşımızdakinin "ne anladığı" önemlidir. 

Bir toplulukta veya iki kişi kendi aralarında, üçüncü bir kişinin arkasından konuşmamalıdır. Bu, dedikoduya girer ki ayıp hareketlerdendir. 

Karşılıklı konuşmalarda gerektiği yerde susmasını bilmek gerekir. Kritik bir konuşmanın hararetini kesmek beceridir.. Tıpkı, "söz gümüşse, sükût altındır" diyen atasözünde olduğu gibi... 

Bazen sessizliğin de bir dili vardır, sessizlik çok şey anlatır, sessizliğin sesi de güzeldir.(psikolog Suna Tanaltay) 

Konuşmak sadece "ağız ve dil" ile mi oluyor? Bir düşünelim...Gözler konuşmaz mı? Gözlerin dilinden gözler anlamaz mı? Işıldayan bir çift göz mutluluğu, buğulu ve ıslak gözler hüznü yansıtmaz mı? 

İletişimlerde altıncı hissin de rolünü görmekteyiz. İlginçtir, oğlumla ben, bir anne yaşı farkıyla, aynı yirmidört saatin içinde doğmuşuz. Birlikte olduğumuzda kısa süren sessizliğimizde ben O'nun, O da benim ne düşündüğümüzü biliriz. Bu yüzdendir ki, benimle ilgili her şeyi bilir... 

Kısaca demek istiyorum ki, Gönüllere hitabeder şekilde az ve öz konuşmalıdır. 

Gönül köprüleri, tatlı bir ses tonuyla kurulur. Hayran olduğumuz şiir gibi konuşmalar vardır dinlediğimiz ve uzun zaman belleklerimizden atamadığımız... 

Yazı dilinde, yine gönül köprüleri "güzel, naif" kelimelerle kurulur...Gönül kelimelerinin hangi kelimelerle yıkıldığını henüz öğrenmedim... 

Gönül o kadar narin ki, şu an "amman dikkat!" demekten başka bir şey gelmiyor elimden...(Klavyemin tuşlarından ve parmaklarımdan :-)) ) 

Bu blogumun da sonuna geldik :( 

Gönüller dolusu selam ve sevgilerimle... 

Yurdagül Alkan. 

 
Toplam blog
: 344
: 1671
Kayıt tarihi
: 09.04.09
 
 

Özel bir finans kuruluşundan emekliyim. Hayatın her aşamasını acısıyla tatlısıyla yaşamış biri ol..