Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Aralık '07

 
Kategori
Anılar
 

Konuşmak istemiyorum!..

Konuşmak istemiyorum!..
 

Az konuşanlardanım, bazen hiç. Hani “sessiz sakin kendi halinde” diye tanımlananlardan. İyi bi şey gibi çıkmaz ağızdan, kulağıma bir küfür gibi çalınır bazen, duymam, gülümser geçerim. Duysalar, içimde gezinir söylediklerim.

Dinlerim. Boş konuşmaları bile dinler, gene güler geçerim. Söyledikleri sararsa, işte onu başımın tacı ederim.

Anılarda, konuşma, konuş(a)mama tecrübelerim;

Eski Yeşil’i bilir misiniz, Taksim’de? Hala var mı bilmiyorum. İlk ve tek gidişim yıllar önce Uğur Yücel içindi. Stand up showların ad bulmadığı dönemde, o zaman Uğur Yücel’in neyi diye gitmiştik?.. Üstünde yemek yenilmeyen masalar ve etrafında tıka basa doluşmuş insan kalabalığı bir mekan. Bizim grup sahneye pek yakın bir masada; zor sığıyoruz, nerdeyse sahneye taşıyoruz.

Ve Uğur Yücel sahnede. Başlıyor anlatmaya, Kuzguncuk, iskele bekleyişleri, çocukluk günleri, mahalle sakinleri, gidiyorsunuz ordan oraya, paylaşamadığınız bir geçmişe, yüzünüzde hüzünlü bir gülümseme, “ne güzel günlermiş”, “nerede o günler” diye diye. O konuştukça, siz dinledikçe adam büyüyor önünüzde, akordeon eşliğinde o günleri söyleyen şarkılardaki sesi, dokunuyor tam yüreğinize… seviyorsunuz onu, bir daha unutmamak üzere…

Nereden çıktıysa, var tabi bir amacı, soruyor; “çocukken ne olmak isterdiniz” diye, arkadaki tombul teyzeye, göbekli kel amcaya… bana sormaz canım, sormasın sakın; duyuyor sanki içimden söylediklerimi ve dönüyor bana; “siz”? Kaç dakika, hayır hayır saniyeler, hangisini söylesem? Manikürcü (çocukken bayılırdım oje sürmeye), sekreter (daktilonun tuşları piyano gibi mi gelirdi acaba), hostes (hep güzeller (ya da güzellerdi) ya), eczacı, (Cemile Abla’nın eczanesine az mı gitmiştim, paket yapmayı orda öğrenmiştim) veteriner (kediler, köpekler canlarımdı benim). Bi şey daha sorar da uzarsa; ı ıhh istemiyorum. Ve cevap veriyorum “konuşmak istemiyorum”. Bakıyor, eminim böyle bir cevap hiç beklemiyor, üstelemiyor dönüyor başka birine. Sonrası…

Sonrası, gülüyoruz konuşmayı istediğim arkadaşlarla, o güne gittiğimizde.

Keşke o anlatsa biz dinlesek gene, Eski Yeşil’de, yüzümüzde hüzünlü bir gülümseyişle…


http://www.wardom.org/ugur-yucel-t143537.html?p=1300367,

 
Toplam blog
: 16
: 735
Kayıt tarihi
: 29.10.07
 
 

Geceleri sever misiniz ya yıldızları; sizin için kaymayı bekleyenleri. Ben hep sevdim, çocukluğum..