Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mayıs '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Konuyu açarak “ Emekli Paşa, Edip Paşa ”

Konuyu açarak “ Emekli Paşa, Edip Paşa ”
 

Son yazım “Emekli Paşa, Edip Paşa” başlığını taşıyor…

Hükümetin hiç de “Şık” olmayan bir şekilde “Terörle mücadele özel temsilcisi” olarak atadığı bir Orgeneral’i görevden almasını bir tarafa bırakalım…

Bu tartışılır. Bana göre “Şekil” olarak yanlıştır, bir başkasına göre doğrudur. Göreve atayanın, elbette görevden alma yetkisi vardır. O yetkiye sahip olana “Neden atadın” diye soramayacağınız gibi “Neden aldın” diye de soramazsınız.

Blog yazan arkadaşımız, kardeşimiz Sayın Ahmet YILMAZ, aşağıdaki yorumunu “Emekli Paşa, Edip Paşa” başlıklı yazıma göndermiş. Evvela onu buraya aynen almak istiyorum…

“İbrahim Bey, hepimiz kendimize göre doğru ve yanlış bulduğumuz şeyleri yazmaya anlatmaya çalışıyoruz. Bu gayet doğal. Edip Paşa'nın görevden alınması da size göre yanlış. Neden? Çünkü Edip Paşa doğrusunu yapıyor. Nedir doğrusu? Hükümetin uyguladığı dış politikayı bir kenara bırakıp kendi bildiğini yapmak, kendi düşüncesini söylemek, bir başka deyişle verilen görevi verildiği gibi yapmamak... Onu görevden alanlar yanlış yapıyorlar, neden Edip Paşa'nın kendi istediği gibi at oynatmasına izin vermiyorlar. Böyle bir mantık olur mu, böyle bir bakış açısıyla yol alınabilir mi? Seçimler niye yapılır, hükümetler niye değişir? Farklı siyasetçiler ülkeyi yönetsin diye. Yönetimden memnun değilseniz seçimde oyunuzu başka partiye verirsiniz. Ama hükümetin emrinde görevliyken bu benim aklıma yatmıyor deyip kendi bildiğinizi yapamazsınız. Düşünsenize, devletin yüz binlerce memuru var. Hepsi farklı siyasi görüşte. İktidar partisine karşıyız diye hepsi kendi bildiğini okursa ne olur? Biraz insaf lütfen.”

Yazı yazmaya başladığım saatlerde ortaya çıkan bu haberi, yeni yetme habercilerin “Flaş… Flaş…” diye sundukları biçimde ele aldım ve duyurdum. O dakikada da olaya “Derinlemesine” inmedim. Ancak, yapılan işin hem “Şık” olmadığını hem de “Hatalı” olduğunu da düşünerek yazımı yazdım ve bitirdim. Öylece de “Yayına” alındı.

Şimdi Sayın YILMAZın yorumundan da yola çıkarak olayı daha bir irdeleyelim…

Öncelikle “Terörle mücadele özel temsilcisi” adı altında ABD, Türkiye ve sonradan eklenen Irak’lının PKK konusunda ne yapacağını, ne yarar sağlayacağını başından beri anlamadık. Ben, Milliyet Gazetesinde “Blog” yazmaya 28 Ocak 2007 tarihinde başladım. Ama kırk küsur senedir “Köşe” yazan ve basın camiasının içinden biri olarak, Edip BAŞER Paşa’nın o görev atandığı gün de bunun Türkiye önüne konulmuş “Oyalama kâğıdı” olduğunu savunmuş, nedenlerini de (O bölgeleri çok iyi bilen ve olayların da içinde yaşayan biri olarak) bu işin tutmayacağını yazmıştım. Bu gün yazdıklarımızın hepsi bire bir ortaya çıkmaktadır.

Gerçi Sayın Ahmet YILMAZ kardeşimiz de “Meslekten” basın-yayın sektörünün içinde olan birisi. O da mutlaka “Gündemi” çok iyi takip eden birisi. Ancak, yineleyerek söylemem gerekirse, 15 yıldan bu yana o bölgede ve olayları bire bir yaşayan biri olarak söylüyor ve tekrarlıyorum ki bu iş tutmaz ve önümüze konulmuş oyalama kâğıdından başka bir şey değil.

Diğer taraftan göreve atama ve alma yetkisinin kullanılmasının ötesinde, iktidarın Irak politikasını eleştiriyoruz. Yani “Seçilmiş” olunca “eleştirilemez” olmaz. Onlar, yani milletin oyu ile iktidara gelenler icraat yapacaklar biz de o icraatın içinde “Uygun bulmadıklarımızı” veya “Suç” bulduklarımızı ortaya koyacağız ve fikirlerimizi savunacağız.

Sayın YILMAZ kardeşimiz “…Seçimler niye yapılır, hükümetler niye değişir? Farklı siyasetçiler ülkeyi yönetsin diye. Yönetimden memnun değilseniz seçimde oyunuzu başka partiye verirsiniz…” diyor.

Elbette yönetimden memnun değilsek ilk seçimde tercihimizi ona göre kullanacağız. Bu hakkımız… Diğer taraftan, süresi içinde de beğenmediğimiz veya yanlış bulduğumuz, ülkemizin yararında olmadığını düşündüğümüz ne kadar icraatı varsa, onları da eleştireceğiz. Bu da hakkımız.

Bir tek şey hiç kimsenin hakkı da değildir, haddi de değildir. İnsanların “Kişilik haklarına” alenen ve pervasızca saldırmak…

Onun dışında kuralına ve adabına uygun her türlü olumlu veya olumsuz eleştiri, herkesin hakkıdır ve bu hakkı da kullanmalıdır.

Yorumun bir tarafı da şöyle; “…Ama hükümetin emrinde görevliyken bu benim aklıma yatmıyor deyip kendi bildiğinizi yapamazsınız…”

Böylesi görevlere gelenler, tam yetki ile gelirler…

Fikirlerini söylerler, siyasi iktidar “Yetkisini” kullanır, kararını verir ve icraatını da yapar. Bu sırada da görev yapan (Edip Paşa gibi) kişiler, akılları yatmazsa, istifa ederler. Bu görevlerin icrası “Memurluk” kapsamı içinde değerlendirilemez… Kaldı ki “Memur” bile yasaya aykırı emri dinlemekle “Suç” işlemiş ya da “Aykırı” hareket etmiş, bildiğini yapan olmaz. Eğer kanaati “Suç” olacağı yönündeyse, emir verene döner “Emrinizi yazılı verin” der ve bu da onun “Yasal” hakkıdır.

Edip Paşa da zaten bu görevlendirmenin “Yürümeyeceğini” birkaç gün önce belirtmiş ve “Bir konu daha var, olmazsa süreç tamamlanmış olur” diyerek de istifa edeceğini söylemiştir.

Sonuç olarak Edip BAŞER paşanın görevden alınması değildir konu…

Konunun esası, hükümetin PKK politikasının yanlış olmasıdır. Eleştirmenin esası da budur.

Ha…

Görevden alma “Şık” olmamıştır, o ayrı konudur. Onun altında da bir buzağı ararsak ki var, o daha da tehlikeli bir hadise.

Siyasi iktidar “Öküz altına buza” sürerek ateşle oynamaktadır. Ama o ateşi yakmasına millet olarak izin vermeyiz diye umuyorum…

22 MAYIS 2007

Not: Yazılarıma gelen tüm yorumları cevaplamada özen gösteriyorum. Ayrıca içinde bu yazıma konu olan yorumlar gibi “Özel değerlendirmeye” alınması gerekenler olursa, onları da böyle değerlendirmemde bir sakınca olmadığını düşünüyor ve bir kez daha Sayın Ahmet YILMAZ kardeşimize teşekkürü borç biliyorum…

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..