Konya'daki ikinci facia

Türkiye için rutin bir olay. Daha önce de apartmanların durup dururken göçtüğünü biliyoruz.

Basından öğrendiğimiz bilgilere göre, bir gaz patlaması neticesinde bina yıkılıyor.

Bu binanın büyük ihtimal, zemin etüdü yapılmadı, bir mühendislik mimarlık projesi yok, kaçak yapılmış, rüşvet verilerek ruhsatı alınmış ya da ruhsatı filan da yok, doğrudan getirip diktiler oraya.

Görünüşte kendisi bina ama sağlam temellerde bina edilmemiş bir yapı. Küçük bir darbe ile çöktü. Pek çok aileyi de çökertti, bu ülkede yaşayan insanlar olarak, insanlık onurumuzu da çökertti. Ölmek bu kadar kolay mı, bu kadar hak mı bize?

Çöken bir yandan briket, tuğla, çelik, kiremit filan ama bir yandan da çağdaş akılla ve bilgiyle donanmamış kurumlar, kişiler ve yaşam standartlarımız.

Çağdaş akıldan bilimden uzak yapılmış bu binanın ortaya çıkarttığı başka bir facia daha yok mu?

O faciada, 06-16 yaş arası çocuklara yapılan dinsel sömürü ortaya çıkmadı mı? Hangi çağdaş akıl ve bilimsel bulgu, bu yaş grubundaki çocukları dilini dahi bilmedikleri bir kitabı ezberlemeye ve kafalarını tek taraflı olarak bunlarla doldurmaya izin verir?

Bu geleneksel kültürel bir şey gibi sunuluyor, çocuk dinini öğrensin diye. Burada ailelerin naifliğini ve bunun altında yatan iyi niyeti bir kenarda tutarsak, bu yapılan ilerde bu insanların ruhsal olarak 'çökmesine' yol açacak temeli sağlam olmayan bir bina ediş değil midir? Bunları kim yönlendiriyor, nasıl izin veriliyor, hangi hakla bunu yapıyorlar?

Aklını kendi başına kullanma yaşına gelmemiş bir çocuğa ne siyaset, ne din, ne inanç ne de başka bir şey dikte edilebilir. Bunu yapan, benim gözümde, çocuk istismarcısıdır. Bir insan için manevi bir faciadır.

Binasını doğru düzgün yapamayan bir ülkenin insanını doğru düzgün yetiştireceğini düşünemeyiz.
Binayı doğru düzgün yapabilmek ise insanını doğru düzgün yetiştirmekten geçiyor.