Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '15

 
Kategori
Deneme
 

Konyaaltı Türklerin Ganj’ı olma yolunda hızla ilerliyor

Konyaaltı Türklerin Ganj’ı olma yolunda hızla ilerliyor
 

Gerçi Ganj nehrinin Hinduizmdeki anlamı, tanrıça Ganga ‘nın görünür şeklidir, formudur… Ganj kendi tanrıçasını bile üretmiştir… Suyundan içeni bilmem ama içmeyen cennete giremez… Hindular ölü ya da dirilerinin günahlarını Ganj’da temizlerler… Şimdilerde ise yaktıkları ölülerin külleri bu işe yarıyor…

Kıyaslamaya gerek var mı bilmem, tüm dinlerde benzer ritüel ve kutsallar vardır… Mesela  deniz tanrısı Poseidon… Mesela zemzem suyu… Mesela yüzlerce arınma şekilleri… Günah çıkarma, kutsal yerler ya da mekanlar vs vs…

Konyaaltı örneği ile anlatacağım, sahillerdeki insanlar ile deniz arasındaki ilişkide bir kutsallık yok… (Belki de göksel/sözel kutsallığın sona erdiği nesnel / kişisel kutsallığın öne çıktığı bir sınır, başladığı bir yer…) Ancak bu ilişkide kesinlikle mistik bir yan var… Mistik demekle kastettiğim manevi, tinsel bir yan var diyorum… İnsanlar kesinlikle evrenle, kendi düşünsel ya da duygusal yanıyla, içine denizi de katıp bağ kuruyorlar… En iyisi ben anlatayım sizde katılın bu tartışmama:

Özellikle tatil günleri öğle vakti sahile/plaja gittiğinizde, sadece gözünüzün görebildiği alanda en az 2-3 bin kişi oluyor… Bu kalabalık akşam geç saatlere kadar kalıyor kıyıda…

Bu 2-3 bin kişi içinde toplumun her kesiminden insanlar var… Hatta yabancılar bile… Bikinili mayolu, şortlu olanlar… Tesettür mayolular… Tesettürleri ve çarşafları içinde oturanlar… Yerel kıyafetleri ile gelenler, köylüler… Kısaca toplumun tam bir aynası sahil… Üstelik müthiş bir hoş görü var… Kimse kimseye gözleriyle küfür etmiyor…

Bu kadar ayrı görünen toplumun ortak özelliği ne biliyor musunuz?  Denizde çimmek… Binlerce insandan en fazla on kişi denizde yüzüyor. Gerisi kıyıda en fazla 2-3 metrede çimiyor… İnsanlar bir şekilde denizle buluşuyor… Denize dokunuyorlar… Komik, trajik görüntülere fazla takılmayın derim… Omuz omuza yapılan bir tören sanki… Çoluk çocuk, yaşlı genç, çıplak ya da giysili… Çok fazla sesli ama, çığlık çığlığa…

u görüntü nedense aklıma hep Ganj nehrinde çekilmiş resimleri getiriyor… Mutlaka ortak bir yan var diyorum… Ortak bir ruhta buluşuyor insanlar… Kendi aralarında değil bu ortak ruh… Denizle, suyla, arınmayla ilgili…

Denize yüzmek için gelenler sabah gelir ve yüzer giderler… Güneşte yanmaya gelenler, soyunur filan… Serinlemek desen o kıyafetlerle oturmak işkence… Ormanlar daha çekici… Hayır bu insanların ortak özelliği denizde çimmek… Eğlenirken arınmak…  Denize kendini göstermek… Denizi görmek… Dokunmak, içine girmek, içine almak, koklamak…

Kutsala dönüşüyor, türbeleşiyor galiba deniz… Ne dersiniz?

 
Toplam blog
: 615
: 948
Kayıt tarihi
: 25.06.10
 
 

1959 Denizli doğumluyum.. İ.Ü. İktisat Mezunuyum.. Emekliyim ve hala çalışıyorum.. Yaşam bizden önce..