Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '12

 
Kategori
Sivil Toplum
 

Kooperatifçilik ve demokrasi

Kooperatifçilik ve demokrasi
 

Dünya Birleşmiş Milletler kararını dikkate alarak kooperatifçilik yılını kutlarken, bizde ülkemizde kooperatiflerin bağlı olduğu bakanlıkların yaptığı organizasyonlar çerçevesinde kutlamalar yapıyoruz.  Salon toplantıları yaparken şehrin caddelerini neredeyse her direği afişlerle donatıyoruz. Kutlamaları gerçekten güzel organizasyonlarla gerçekleştiriyoruz. Buraya kadar her şey güzelde!

Biz kooperatifçilikten gerçekten ne anlıyoruz? Neden BM’ce bu yılın Uluslararası Kooperatifler yılı ilan edildiğinin bilincinde miyiz? Birim kooperatiflerin, bunların bölge birliklerinin ve hepsinin de üstünde olan Merkez Birliklerinin ne olduğunu biliyor muyuz? Dünyada hangi örgütlenme modelinde kooperatifler gibi bir uluslararası kriteri var düşünüyor muyuz? Yoksa hala kooperatif adı yabancı kelime bize yabancıdır diye mi düşünüyoruz? Bugün ülkemizde toplam olarak 26 çeşit kooperatif ve 84 bin kooperatif ve bunların 8 milyon ortağı bulunmaktadır.  Sadece kırsalda 13.000 birim kooperatifi, 3 milyon ortağın ve bunların 20’i aşan merkez birliği ve birlik olarak örgütlenmiş üst örgüt bulunmaktadır. Diğer örgütleri de katarsak bu sayı daha da yükselmektedir. Bu rakamlar karşısında biz hala örgütlenemediğimizi mi zannediyoruz? Hala biz adam olamayız, demokrasi adına örgütlere üyelik zorla olmalı yoksa örgütler yaşamaz diye mi düşünüyoruz? Lütfen düşündüklerimiz ile ilgili dünyada veya ülkemizde yapılan uygulamaları ve araştırmaları birer birer tarayalım ve çıkan dokümanlara göre sorularınızı ve kararlarınızı bir daha düşünelim.

Ülkemizde örgütleri ifade ederken birçok kişi kooperatifleri anlatırken ne yazık ki neyi ifade ettiğini karıştırmaktadır. Ülkemizde birçok örgütün birlik adını kullanması karşısında kooperatifleri de onlarla karıştırıyoruz. Bu hatayı çiftçi liderlerinde tutun, gazetecisi, bürokratı dahi yapıyor. Bu defa sokaktaki insanlar canım nasıl olsa hepsi ayni kesime hizmet ediyor. Aralarında fark yok ki diye düşünmeye başlıyor. Birliklerin Üretici birlikleri, köye hizmet götürme birlikleri, dernek statüsündeki adında birlik olan her şey kooperatiflerin bölge ve merkez birlikleri ile karıştırılıyor.  

Öncelikle kooperatifçilik gönüllü bir birlikteliktir. Bir zorunlu ortaklık söz konusu değildir. Demokratik katılımı öngören birlikteliklerdir. Bir dernek değildir. Bir köye hizmet götürme birliği değildir. Bir meslek odası değildir. Başta AB ülkeleri olmak üzere gelişmiş ülkelerde ön planda yer alan sosyal yanı ağır basan bir ticari örgütlenme biçimidir. Tüm dünyada olduğu gibi kooperatifler ticaret kanunu hükümlerine göre hareket eden sosyo ekonomik birlikteliktir ve ticaret yapabilirler. Bu ifadeyi bazı birlik ve dernek yöneticileri garipseyerek, neden bizde ticaret yapmıyoruz. Bizimde hakkımız olmalı diye düşünmektedirler. Aslında onların şirket ya da kooperatif kurarak dernek ya da birlik olarak bu hizmeti vermelerinde engel yoktur.

Ülkemizde Kooperatifler yeni bakanlık düzenlemeleri ile Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı altında, Tarım Satış Kooperatifleri ve diğer mesleki faaliyet içeren kooperatifler Gümrük ve Ticaret bakanlığı altında ve inşaat kooperatifleri de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı altındadır. Ülkemizde gerçekte bir örgütlenme sorunu yoktur. Aslında fazlası vardır. Bugün Almanya’da bile 6 konuda 7123 kooperatif ve 8 milyon ortak vardır. Sorun Kooperatiflerde sahiplenme, kapasite, finans, denetim ve mevzuat sorunlarıdır. Bunları da çözecek siyasi otoritenin yaklaşımıdır. Ortak aklın kullanılması, çok parçalı yapıya son verilmesi, güçlü kooperatifler oluşturulması ve gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bir kooperatif bankasının sisteme kazandırılmasıdır.

2012 Uluslararası Kooperatifler Yılını kutlarken bilmemiz gereken bir konu; Birleşmiş Milletler dünyada her gün artan açlık ve yoksulluk tehlikesi ve çevre sorunları nedeniyle kooperatifleri bir kurtuluş yolu olarak görmüştür. Bu kararı alırken de dünyadaki örneklerini tek tek elden geçirmiş, ulaştıkları sonuçları değerlendirmiştir. Dünyanın açlık, yoksulluk ve çevre sorunlarından kurtuluşu için bu yılda konuların iyi işlenmesini, olayların sadece görsel törenlerde değil anlamlı adımlar içermesini de öngörmüştür. Son yıllarda yaşanan kriz karşısında ülkelerde yaşanan işsizlik ve fakirlik tehlikesine karşı dünya için bir çıkış noktası göstermek için bu kararı almıştır. Bırakın geri kalmış, gelişmekte olan ülkeleri kooperatifler bugün gelişmiş ülkeler için bile kooperatifler çıkış noktasıdır.

Lider ülkeler dahi kooperatifçilikte önemli adımlar atmaya ve global şirketlerin ülkede yarattığı ekonomik kaos ortamının yaralarını sarmaya çalışmaktadırlar. ABD’nin en büyük işçi kooperatifleri sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak üzere kooperatifleşmeye önem vermeye başlamışlardır. Almanya’da kooperatif bankaları en iyi gelişmeyi kriz döneminde sağlamışlar, ülkedeki finans yapısının en güçlü direği olmuşlardır. Japonya’da yaşanan doğal afetin ardından kooperatifler ülkede şehirde ve kırsalda yeniden yapılaşma ve üretime katılma sürecinde en önemli hareket noktası olmuşlardır. Bırakınız kooperatifleri kapitalist dünyanın en büyük zenginlerinde Billy Gates fakir ülkelere yönelik sosyal projelerinde daha yararlı sonuçlar almak için kooperatiflerle çalışmayı tercih etmiştir. Almanya’da kooperatif bankaları en iyi performansı gösteren bankalar olmuştur. Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkündür.  

İşin en üzücü yanı da bazı platformlarda kooperatifçiliğin bize yabancı bir uygulama olduğunun dillendirilmesidir. Başarısızlıkların nedeni olarak bu sözler kamuoyunda açıklanmaktadır. Ülkemizin Osmanlı döneminden başlayarak dünyanın en eski kooperatifçilik hareketinin başladığı bir coğrafya olduğu gerçeğini görmeden bu sözler söylenmektedir. Ülkemizdeki gerek imece gerekse ahilik gerçeğini görmeden, bu konuda İngilizlerin ülkelerine yaptıkları raporlamalarda bu konuları vurguladıklarını bilmeden söylüyoruz bütün bunları. En acısı da Mithat Paşanın emeğini, yaratıcılığını dikkate almadan bu sözleri sarf ediyoruz. İngiltere’de bu hareket 1895’de başladı. Ama Osmanlı’daki bu tür örgütlenmeler 13 yüzyılda ahilik ile ortaya çıktı. 20 yüzyılda kooperatifçilik hareketine dönüştü.

2008 yılında Mustafa Kemal Üniversitesinden Necdet Bilgin ve Şaban Tanıyıcı’nın Türkiye’de Kooperatif ve Devlet İlişkilerinin Tarihi Gelişimi konulu çalışmasında bugüne adar gelinen süreci çok iyi özetlenmiştir. Bu çalışmada da detaylı anlatıldığı üzere; dünyada birçok ülke yok iken, bugünün gelişmiş ülkelerinden birçoğu yoksulluğun pençesinde sıkıntı çekerken Ahilik Birlikleri 13.yüzyılda Anadolu Selçukluları Devletinin sonlarına doğru kendini göstermiştir.

Ahi Evran tarafından ticaret ahlakını ön plana alan manevi ve vicdani değerleri dikkate alarak kooperatifçilik kurallarına benzer kurallar çerçevesinde kurulan model Anadolu’da mesleki eğitimin, sanat eserlerinin ve kültürel hayatın gelişmesine büyük katkılar sağlamıştır. 18 yüzyıla kadar süren sistem, 20 yüzyılın başlarında gedik ve lonca adıyla esnaf teşkilatlarının yürütülmesini sağlamıştır. Ahi Birlikleri devlet otoritesi dışında kurulup gelişmesine rağmen gerek Selçuklu gerekse Osmanlı devletinin kuruluşunda büyük roller üstlenmiş ve bu nedenle devletle olan ilişkileri oldukça yüksek olmuştur.

Ancak Osmanlının son dönemlerine devlet otoritesinin sisteme müdahalesi ile bağımsız yapı bozulmuş, sisteme zarar verilmiştir. 1727 yılında Ahi Birlikleri Gedik ve Loncalara dönüşmüş, 1913 yılında da kaldırılmıştır. Osmanlı’nın çöküş dönemlerinde yabancı tüccarların etkisi ile Osmanlıdan dış ticaretini yönlendiren yabancı firmaların etkisi Ticaret ve Ziraat Odaları kurulmaya başlamıştır. Kooperatif kurulması ile ilgili çalışmalar ağırlık kazanmaya başlamıştır.Diğer taraftan ülkemizde şehirlerdeki bu örgütlenme yapısı yanında de kırsalda kooperatiflere benzer bir model ise yüzyıllardan beri uygulanan “imece” uygulamasıdır. Ortaklaşa çalışma ve işbirliğini öngören bu birliktelik üretimden, pazarlamaya, günlük yaşamın her alanında uygulanmaktadır.  Köylerde ortak süthaneler, çamaşırhaneleri, ortak otlatma ve çoban tutma uygulaması, köy bekçisi tutma uygulaması, yol yapımı, köye su getirme, sulama tesisi kurma, okul yapma, cami yapma, çocukları ya da eşleri askere giden ailelere keşik denilen yardımlaşma ve işbirliği gibi çeşitli faaliyetler yürütülmüş ve yürütülmektedir. Her ne kadar bunun adı kooperatif olarak adlandırılmasa da kooperatif benzeri bu yapı yüzyıllardan beri yaşam tarzımız olarak toplumun geleneklerinde almıştır. Daha kolay bir uygulama olarak hiçbir yasal mevzuata bile gerek kalmadan işlemiş ve yüzyıllardan beri de uygulanmaktadır.

Tabii Osmanlıdan beri topraklarımızda yer alan bu uygulamalar yabancı elçiler tarafından, bilim adamları tarafından raporlanmış ve değerlendirilmiştir. Diğer taraftan Osmanlı topraklarında kopan ülkelerdeki kooperatifçilik tarihi içinde Osmanlı dönemindeki bu çalışmalara bir ölçüde yer verilmekte ve o dönemde yapılan çalışmalar tümüyle açıklanmasa da Osmanlı kanunları altında çalışmalara başlandığı çok açık görülmektedir.

Ahilik sisteminin kaldırılması ve ortaya çıkan boşluğun doldurulma ihtiyacı çerçevesinde meslek odaları kurulması yanında Osmanlı topraklarında bugünkü tanımı ile ilk kooperatifçilik çalışmaları 19. yüzyılda başlamıştır. Ayrıca göz ardı edilmemesi gereken bir konuda Mithat Paşanın 1858 yılında bazı incelemelerde bulunmak üzere Avrupa’ya gönderilmesidir. Nitekim bu geziden sonra Niş’e vali olarak atanmıştır. İngiltere’deki kooperatifçilik uygulamasının başlaması ve dünyaya yayılması ile birlikte 1863 yılında Almanya’daki kredi kooperatifçiliğiyle ayni tarihlerde Osmanlı İmparatorluğu’nda kooperatifler kurulmaya başlamıştır.

İlk olarak 1863 yılında Mithat Paşa Niş Valisi iken bugünkü Sırbistan’ın Pirot kasabasında deneme mahiyetinde Memleket Sandığı kurmuştur. Böylece kırsal çiftçinin kredi ihtiyaçları karşılanmaya başlamıştır. Mithat Paşa bir ölçüde üretim kooperatifçiliğini kredi kooperatifçiliği ile birleştirmiştir. Devlet öncülüğündeki bu hareket zaman içinde ulaştığı ekonomik ölçeğin etkisi ile 1888 yılında Ziraat Bankasına dönüşmüştür.Bugünkü anlamda kooperatifçilik 1900 yılında İzmir Valisi Kamil Paşa’nın önderliğinde köylüleri tüccar ve gezici esnafın elinden kurtarmak amacıyla köylülerin kendi kaynakları ve güçleri ile bir tür tüketim kooperatifi olan köy bakkalları kurulması girişimidir.

Diğer bir önemli konu da II. Meşrutiyet döneminde Ethem Nejat’ın kooperatifçilik üzerine yazdığı yazılardır. Bu yazılarda modelin Osmanlı İmparatorluğunun ekonomik sistemine uygunluğunu ele alınmıştır. 1912 yılında ise Ahmet Cevat Emre fakirleşme karşısında sorunların çözümü için tüketim kooperatiflerini önermiş, bu konuya öğretmenlik yaparken kooperatifçiği 1913 yılında yayınladığı “İktisatta İnkılâp: Tüketim Yardımlaşma Şirketleri” adlı eserinde ele almıştır. Onun etkisi ve çabaları ile çabaları sonucunda İstanbul?da 11 tane tüketim kooperatifi kurulmuştur. Savaş yıllarında başarılı hizmetler vermiş, hatta Beslenme Bakanlığı tarafından dağıtılan şeker, gazyağı ve benzerlerinin halka dağıtılmasında katkı sağlamıştır. Fakat savaş yıllarının etkisi ile 1919’a kadar ayakta kalabilmiştir. 1921 yılında İstanbul’da Maliye Bakanı Nazırı Faik Nüzhet Bey’in öncülüğünde bir tüketim kooperatifi kurulmuştur.

Ege Bölgesinde de 1910 yılında kooperatifçilik hareketi görülmektedir. 1911 yılında incir tröstüne karşı 1913 yılında Kazım Nuri ve Topçuoğlu Nazmi önderliğinde Aydın İncir Üreticileri Kooperatifi kurulmuştur. Bu kooperatifte birinci dünya savaşının yarattığı ekonomik buhran karşısında etkili çalışamamış, Cumhuriyetin kurulmasından sonra faaliyetlerine yeniden başlamıştır. Cumhuriyet döneminde de Mustafa Kemal Atatürk kooperatifçiliğin toplumsal kalkınmada taşıdığı önemini görmüş, cumhuriyet döneminin ilk kooperatifine bizzat ortak olarak ne kadar öncelik ve değer verdiğini göstermiştir.

Söyleyin bu tarihsel geçmiş içinde biz nasıl kooperatifçilik bize ve yapımıza yabancı diyebiliriz. Nasıl topraklarımızda ortaya çıkan 13. yüzyıldan beri olan örgütlenmeleri görmezlikten geliriz. Bugüne kadar birçok devlet kuran bilince sahip bir milletin çocukları olarak birlikte iş yapmaya hiç de yabancı değiliz. Tabii Atatürk’ün dediği gibi bu birliktelikten rahatsız olanlar her zaman olacaktır. Ama bu birliktelikten ülke ve toplum kazanacaktır. Yeter ki yanlış politikalar izlemeyelim.

Tarihten ve uygulamalardan ders alalım. Günlük siyasi çekişmelerin içinde kooperatifleri kurban etmeyelim. Sorunları hep birlikte zamanında çözelim. Kooperatiflere gelişmiş ülkelerde olduğu gibi örgütlenme ve çalışma fırsatı verelim.Unutmayalım ki demokrasi de bize kelime olarak yabancıdır. Demokrasiyi bize uymuyor diye değerlendirmek nasıl yanlış ise kooperatifçiliği de bu ülke insanına yabancı görmek yanlıştır.  http://iibfdergi.kmu.edu.tr/userfiles/file/aralik2008/136-159.pdf

 
Toplam blog
: 416
: 790
Kayıt tarihi
: 19.02.10
 
 

Tarım, Gıda, Ormancılık, Çevre, Örgütlenme ve Proje konularında çalışmalarda bulunmaktayım. Öncel..