Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '17

 
Kategori
Edebiyat
 

Köpeğin Adı Badi-25

Köpeğin Adı Badi-25
 

Yedim, hepsini bitirdim. Parka doğru yürüdüm, karşıdan Nurcan geliyordu. Beni görünce elleriyle işaretler yapıp anlaşılmaz sesler çıkardı. Nurcan deyince bayan zannedilmesin, erkek. Kırktan biraz fazla yaşı var. O da Emin gibi özürlü, birkaç kelimenin dışında konuşamıyor. Fakat konuşulanları anlıyor ve uygun tepkilerde bulunuyor. 
Nurcan'ın elinden çubuk krakeri hiç eksik olmaz. Biri ısmarlarsa krakerini oraletle yemeyi çok sever. Kraker istersen katiyen vermez. “Aga, aga..” der. Yani abim kızar demek istiyor. Cebinde küçük bir oyuncak arabası çoğu zaman vardır. Bazen de tespiğ. Tabii içinde 15-20 lira parası olan cüzdanı. Cüzdanın içinde kaybolursa aranacak telefon numarasının bulunduğu bir kağıt.
Nurcan, çocukken ateşli bir hastalık geçirmiş ve ondan sonra da bu hale gelmiş. Tedavi de ettirilemediği için özürlü olarak yaşamına devam etmek zorunda kalmış. Birkaç kere yolda araba çarpmış, bir kere de köpek ısırmış. Şimdi o yüzden köpeklere düşman. Bir köpek görünce sadece çığlık atmakla kalmıyor vuracakmış gibi de yapıyor. O nedenle bu hareketini gören köpekler de benim  gibi dişlerini göstererek ona havlıyor. Böyle giderse Nurcan'ı bir gün ısırmak zorunda kalabilirim. 
Nurcan'a ailesi çok iyi bakıyor. Giysileri yeni, temiz ve ütülü. Saç-sakal traşı zamanında yapılıyor. İstediğini alabilsin diye cüzdanında daima para var, ama o sadece ya çubuk kraker ya da oyuncak bir araba alıyor.
Bu parkın özürlüleri Nurcan ve Emin'le bitmiyor. Murat var akıldan özürlü, belediyede özürlü kadrosundan çöp toplama işinde çalışıyor. Çok kilolu, şeker hastası, her gün insülin yapılıyormuş, şekeri 400-500 civarında. Gene de ekmek ve tatlıdan vaz geçemiyor. Murat, vergi kesilmediği için bir hayli yüksek maaş alıyormuş. Kendi anlattığına göre maaşından eline geçen ayda sadece yüz liraymış. Çünkü bankamatik kartına el koyan kardeşi parayı çekip harcıyormuş, ona da harçlık olarak yüz lira veriyormuş. Kardeşi Murat'ın parasını kadınlarla yiyormuş. Kartını istese de vermiyormuş, zaten verse de Murat'ın bankamatikten bu kart ile para çekmeyi becermesi imkansız...
Veli var, ayağı sakat; Rıza var, o da akıldan yana problemli, parktan ziyade çoğunlukla camii avlusunda oturan bunamış birkaç ihtiyar adam var. Daha da var. Özürlülerin hepsi erkek, bayan neden yok? Olmaz mı, vardır. Anlaşılan özürlü bayanlar dışarıya bırakılmıyorlar...
Parktan çıktım, yaya kaldırımında etrafa bakınarak gidiyorum. Caddenin karşı tarafında dükkanlar sıra sıra... Nalbur, market, berber, emlakçı, bakkal, bir berber daha, köfteci, PTT, banka şubesi, kıraathane, bir bakkal daha, kargo firması, ayakkabı mağazası, bayan kuaförü, bir emlakçı daha, lokanta...  Müşterisi olmayan esnafların bazıları dükkanlarının dışına çıkıp etrafa bakınıyorlar. Bankanın önü insan dolu, emekli maaşları ödeniyor olabilir. Kıraathane müşterilerinin çoğu da havanın güzel olmasından faydalanıp kaldırıma konulmuş masalarda oturup çay içiyorlar, sohbet ediyorlar. Caddenin her iki tarafı park etmiş arabalarla dolu. Özel araçlar, kamyonlar, servisler; içleri sebze-meyve, balık, yağ, peynir dolu müşteri bekleyen kamyonetler...  
(Devam edecek...)
 
Toplam blog
: 1081
: 980
Kayıt tarihi
: 30.07.10
 
 

Uzun yıllar çeşitli sitelerde Oruç Yıldırım adı ile yazı yazdım. Dört tane romanım ve çokca da de..