Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '17

 
Kategori
Edebiyat
 

Köpeğin Adı Badi-49

Köpeğin Adı Badi-49
 

 
Gece az sonra yerini sabaha bırakacaktı. Üzerine örtülü yorganın yarısı karyoladan aşağıya sarkıyordu, kalkıp yatakta oturup yorganın kalanını eliyle itince hepsi aşağıya düştü. Karyoladan indi, açık olan oda kapısından çıktı, koridoru geçti, dairenin dış kapısını açtı. Merdivenleri inerken otomatik olarak yanan lambalar ortalığı aydınlattı; aslında bu aydınlığa ihtiyacı yoktu, o karanlıkta da nasıl olsa yolunu bulabiliyordu.
Küçük kız Cahide üzerinde geceliği, yalınayak yavaş adımlarla ana caddeye doğru ilerliyordu. Cahide on yaşını bitireli bir ay olmuştu. Bu küçük kız uyurgezerdi. Çok sık olmasa da uyurken bazen yatağından kalkar odasının içinde dolaşır, sonra yatardı. Bazen evlerinin dışına çıktığı da olurdu. Annesi bir kere tam evlerinin kapısından çıkarken bir kere de sokakta kızını uyurgezerken yakalamış ve eve getirmişti. Uyandığında neden böyle yaptığını sorduğunda cevap vermemiş; bu soruya şaşırmış gibi annesinin yüzüne bakmıştı. Ne cevap verebilirdi ki? O ne yaptığını ve neden yaptığını hatırlamıyor ve bilmiyordu. Bu nedenle annesi hep tetikte bekliyordu. Endişeliydi. Ya haberi olmadan dışarı çıkar da başına bir iş gelirse!
Bu gece, annesi çok yorucu bir günün ardından derin bir uykuya daldığından, kızının evden çıktığını duymamıştı. Cahide ara sokaktan ana caddeye çıktı. Okula giderken takip ettiği yoldu burası. Trafik ışıklarının olduğu kavşakta durdu. Kırmızı ışık devamlı yanıp sönüyordu. Etrafta hiç araba yoktu. Sağına soluna bakmadan karşıya geçti, caddenin sağ tarafındaki kaldırımdan okula gider gibi yürümeye başladı. Hava rüzgarlıydı ve geceliğinin etekleri az da olsa savruluyordu. Az ilerisinde iki köpek oynaşıyordu; Cahide onların farkında değildi.
Biraz sonra bir araba hızla geçti caddeden. İçinde alkollü iki kişi vardı. Biri:
-Bak şu kadın tek başına. Dur da arkadaşlık teklif edelim, bu saatte dışarılarda dolaştığına göre teklifimizi kabul edebilir, dedi.
Sürücü fren yaptı. Cahide'nin otuz metre kadar ilerisinde durdu. Cahide yanlarına gelince ön koltuktaki camı açıp kafasını dışarı çıkardı, kıza baktı ve arkadaşına:
-Devam et, bu küçük bir kızmış. Başımızı belaya sokmayalım, dedi. Araba uzaklaştı.
Cahide yürümeye devam ediyordu. Işıkları yanıp yanıp sönen bir başka kavşağa daha geldiğinde hemen yanında beyaz renkli bir otomobil durdu. Sürücü tarafından uzun boylu, cüsseli, biraz kilolu bir adam indi. Ön sağdaki kapıyı açıp kızın elinden tuttu ve arabaya bindirdi. Sürücü yerine geçti, araba hareket etti.
Üç gün sonra
Emniyet Müdürü gene  çok sinirliydi. 
-Beyler, tereddüte mahal yok. Bu son cinayet de gösteriyor ki bir seri katille karşı karşıyayız. Gene savunmasız bir kurban. Çünkü on yaşında uyurgezer bir kız çocuğu seçilmiş. Gene cinayet bıçakla işlenmiş, gene maktulün sağ şah damarı kesilmiş ve karnından bıçaklanmış. Ve tabii gene  sırtına bıçakla çizilmiş ne olduğunu bilemediğimiz bir işaret bırakılmış.
Birinci dedektif:
-Müdürüm, jandarma ile de irtibata geçtik, oradan elde ettiğimiz bilgileri bizdekilerle birleştirdik. Otopsi raporlarında maktüllerin hepsinin kollarında iğne izi bulunduğu ve kanlarında anestezide kullanılan uyutucu ilaçlara rastlanıldığı belirtiliyor. Büyük bir ihtimalle cinayetlerin tümü aynı kişi ya da kişiler tarafından işlenmiş. Müdür:
-Evet öyle, aynı kişi ya da kişiler; bana kalırsa katil tek kişi ve maalesef biz bir seri katille karşı karşıyayız. Onun için işimiz çok zorlaşacak. Bu caninin tıp bilgisine sahip olduğu, kullandığı yöntem ve ilaçlardan anlaşılıyor. Kurbanlarına acı çektirme, işkence yapma gibi bir amacı yok, uygulaması adeta eski kültürlerde rastlanan insan kurban etme ritüellerinin bir benzeri... Bununla faili meçhul cinayet sayısı dörde çıktı. Artık bu cinayetleri daha fazla gizleyemeyiz.  Basına açıklama yapın, önceki cinayetler hakkında da bilgi verin. Öncekilerin açıklanmamasının nedenini de anlatın. Bu cinayetlerin seri bir katil ihtimalini çağrıştırdığını da vurgulayın. Vatandaş ona göre tedbirli olsun. Hoş, vatandaşın böyle bir tehlike karşısında alabileceği tedbir ne olabilir, o da belli değil ya, neyse!
Dedektifler başları önlerinde müdürlerini dinliyorlardı. Suskundular. Konuşacak bir konu bulamıyorlardı. Bir an önce odayı terk etmek için can atıyorlardı. Oysa müdürün onları hemen göndermeye niyeti yoktu. Konuşmasını sürdürdü:
-Yaptığım araştırmalardan elde ettiğim bilgileri sizinle paylaşayım: Seri katiller bir anlık kızgınlıkla cinayet işleyen insanlar değildirler. Önceden hazırlanmış detaylı bir kurguları vardır. Planlarını bu kurgu çerçevesinde adım adım gerçekleştirirler.  Soğukkanlıdırlar, nedamet yani pişmanlık onların lügatinde yazmaz, yüksek bir zekaya sahiptirler. Öylesine zekice kurgular hazırlarlar ki etraflarındaki birçok kişiyi sağlıklı bir kişilik pofilleri varmışçasına yanıltabilirler. Durumun böyle olmadığı ancak davranış bozuklukları üzerinde çalışma yapan uzmanlar tarafından anlaşılabilir. Son derece kibar davranabilirler, eğitimli bir insan izlenimi yaratabilirler. Çoğunun bastırılmış öfkeleri vardır. Bazıları cinsel tecavüze uğradıklarından bazıları da dramatik bir olay yaşadıklarından dolayı davranış bozukluğu göstermiş olabilrler. Ölümü yani kendi yokoluşlarını arzularlar. Ancak bazı uzmanlar seri katillerin ölümden korktuklarını da iddia ederler, çünkü ölürlerse cinayet işleyemeyeceklerdir, korkularu bu yüzden, derler.  Önemli bir kişi olduklarını düşündüklerinden, insanların onlarla uğraşmaları hoşlarına gider, o yüzden de ses getirecek cinayetler işlerler. İşledikleri her cinayetten sonra gazete almaya koşarlar, kendilerinden bahsedildiğini okuyunca da çok mutlu olurlar. Yakalanmaktan korkanları olduğu gibi az da görülse yakalanmak isteyenleri de olmuştur. Hem erkek hem de kadın seri katiller var; tabii erkekler daha fazla.
İkinci dedektif:
-Haklısınız, artık iyice anlaşıldı ki bizim de bir seri katilimiz oldu. Bir ipucu yakalamak için daha çok çaba harcıyacağız. Müdür:
-Bana kalırsa, bu katil için için bizimle alay ediyordur. Mutlaka bir delil, bir ipucu bırakmıştır; hem de bilerek bunu yapmıştır. Bizim zekamızla alay etmek için... Şimdi gidebilirsiniz!
Kenan Baba henüz uyanmamıştı, az önce getirdiğim gazeteye bir göz atayım dedim. Büyük puntolarla manşetten verilen haber hemen dikkatimi çekti: Şehrimizde seri katil mi var? Haberin devamında bugüne kadar katilin işlediği cinayetler ayrıntılı verilmiş. Dört kişiyi öldürmüş ve hâlâ yakalanamamış. Doğrusu fazla üzülmedim. Biz hayvanları acımadan öldüren insanlar, şimdi birbirlerini öldürüyorlardı, olacağı zaten buydu. Daha sonra düşündüm de “seri katil bizim şehrimizde olduğuna göre ya buraya da gelirse, ya Kenan Baba'yı da öldürürse!” Bu ihtimal canımı sıktı. 
Kenan Baba uyanıp aşağıya inince sanki onu yıllardır görmediğim birini karşılar gibi havalara sıçrayarak karşıladım. O da şaşırdı böyle davranmama, bana güldü ve başımı okşadı.
(Devam edecek...)
 
Toplam blog
: 1081
: 980
Kayıt tarihi
: 30.07.10
 
 

Uzun yıllar çeşitli sitelerde Oruç Yıldırım adı ile yazı yazdım. Dört tane romanım ve çokca da de..