Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Köpekbalıkları ile yüzerken

Köpekbalıkları ile yüzerken
 

Bugünlerde, usta gazeteci Cüneyt Arcayürek’in “Derin Devlet” isimli kitabını okumaktayım. Ve kitapta yazılmış olan bir ifade var ki beni çok farklı düşüncelere sevk etti. Bu, çok net hüküm cümlesi aynen şöyle: “<ı>Köpekbalıkları ile yüzerken insan; kaygısını ve kuşkusunu asla belli etmemeli.”*


Buna benzer bir yaklaşım da köpeklerle ilgili vardır, bilirsiniz. Karşınızdaki azgın köpekten korktuğunuzu belli ederseniz, köpeğin size saldırma ihtimali daha kuvvetlenir. Hatta bilimsel yaklaşımla, insan vücudunun istem dışı olarak salgıladığı korku hormonunu algılayan köpek, daha da bir saldırganlaşacaktır.


Şöyle bir düşündüm de bizim kadar; kendi eksiklerini, açık taraflarını, zaaf noktalarını, zayıf ve riske hassas yönlerini; böylesine uluorta, aleni, dostla-düşmanla birlikte, cümbür cemaat; tartışan, tartışmaktan da geçtim kendi artı değerlerini ve kuvvetli yanlarını dahi alaşağı etme gaflet ya da hıyanetini sergilemekten imtina etmeyen bir toplum sanırım yeryüzünde yoktur, bugüne dek gelmemiştir, bundan sonra da beklenmemelidir. Bu çok da normal bir durum değildir çünkü.


Bu ülkenin düşmanlarının, dibini oyan, kanını emenlerinin kendi motivasyonlarını sağlamaları için ekstra bir gayret göstermelerine inanın gerek yoktur. Tek yapmaları gereken şey, her akşam oturup televizyon başına geçmeleri, tartışma ve haber programlarını izlemeleri, Türk gazete ve dergilerini okumaları; siyasetçilerimizin, yazar-çizerlerimizin, yüz mumluk aydınlarımızın, acayip sivil, sivil toplum kuruluşu önderlerimizin; bu ülke ve artı değerlerini nasıl da aşağıladıklarını, bizleri zavallı konumuna düşürmedeki maharetlerini, yenilgiye ve tepesine binilmeye mahkum psikolojilerinin yansıması, çok ışıltılı zavallılık edebiyatlarını dinlemeleridir. Bu etki dahi, boylarına poslarına bakmadan, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve toplumuna ucuz efelik yapmalarına yetecektir.


Yukarıdaki satırlarımı okuyan bu yazının okurları, eminim ki; “<ı>e, o zaman, ölçmeden biçmeden, planlamadan, risk analizleri yapmadan, gerekli altyapı açılımlarını sağlamadan, kelle koltukta, kılıç kalkan ekipleri ve mehter marşları eşliğinde atak mı yapacağız?” sorusunu bana sormayacak kadar yetkindirler. Bundan şüphem yok.


Tabi ki bu tür çalışmalar yapılmalıdır. Ayaklar yerden kesilmemelidir. Ucuz ve ham kahramanlıklardan şiddetle kaçınılmalı, hamaset edebiyatından medet ve rant umulmamaldır. Tüm dünyayı karşısına alanların feci sonları ile doludur tarih kitapları. Ölçülmeli, biçilmeli, akılcı ve gerçekçi yaklaşımlarla konular, enine boyuna değerlendirilmeli, şartlar oluştuğunda ancak, atılabilecek adımlar atılmalıdır.


Benim itirazım, kendimizi aşağılamaktaki ve işin daha da kötüsü bu işi davulla zurnayla yapmamızdaki eblehliğedir. Yok bu eblehlik değil ise o zaman adı hıyanet olur.


Ülkemin, ülkesini gerçekten seven milyonlarca insanı ve bu güzel insanları, şu ya da bu şekilde temsil eden temsilcileri,


Köpekbalıkları ile aynı sularda kulaç atıyoruz değil mi? O halde ne olursunuz, bu, lanet olası aşağılık komplekslerinizden kurtulunuz. Bunlar hepimize zarar vermektedir. Kol kırılır yen içinde kalır. Tartışınız, dövüşünüz, ağlayınız, gülünüz ama bunu dört duvarınızın içinde yapınız. Sonra çıkınız ve büyüklüğünüzü kol kola gösteriniz. Birilerinin ekmeğine yağ sürmeyiniz.


İnanın ki bu toplumun iradesi ve kudreti, bıçak kemiğine dayandığında, o birilerinin hayallerine dahi sığmayacak büyüklük ve azamette tezahür eder. Bugüne dek etmiştir, bundan sonra da edecektir.


Kan emici, aşağılık emperyalizm; şu dünya üzerindeki yemiş olduğu en son ve şaşkına çevirici darbeyi bu milletin elinden almıştır. Ve o yedikleri tokadın izi hala yanaklarındadır. Bunca Atatürk düşmanlığının, bunca Türk fobisinin, bunca Anadolu antipatisinin yegane çıkış noktası, işte bu tokadın izlerinde saklıdır.


Çok değil daha seksen beş sene öncesinde olmuştur olanlar. Onlar nasıl unutmuyor, unutamıyor ise bizler de unutmamalı, unutturmamalıyız.


*Cüneyt Arcayürek, Derin Devlet, Detay Yayıncılık, 6.Baskı, sayfa 272.


@Geçen sene bugün “Aşkı Aşk Gibi Yaşayanlara Aşk Olsun!”: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=13873


@Geçen sene bugün “İzmir’in Teleferik’inde Mahsur Kaldık”: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=13894

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..