Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Kopenhag ve küçük denizkızı

Kopenhag ve küçük denizkızı
 

Geçen yıl Temmuz ayının ilk haftası... Sıcaklar henüz İstanbul’da fazla hissedilmiyor, ama biz yine de tatil için daha serin bir yerde olmak istedik ve dünyanın kuzey yarım küresine gitmek için yollara düştük. Bu kez üç kız arkadaşız.

Abartıp Greenland’a gitmek de vardı ama, Danimarka-Norveç ve İşveç’in fiyortlarıyla yetineceğiz. Şansımız varsa buzul da görebilirmişiz! Oysa biz orada küresel ısınmanın ne boyutta olduğuna yakından tanık olduk. Bir haftada, bütün kuzeyliler gibi biz de güneşten nar gibi kızardık. Danimarka’nın başkenti Kopenhag’dayız. Şehrin buz gibi görünümüne karşın hava oldukça sıcak. Galiba kalın giysilerimize hiç ihtiyacımız olmayacak. Otelimiz kanalların üstüne kurulmuş şehir merkezinde. Island Hotel yeni ve pırıl pırıl. Akşam ünlü Tivoli bahçeleri turumuz var.

Sokaklar çeşitli müzisyenler ve pandomim yapanlarla dolu. Bu sokak gösterisi işini biraz fazla abartmışlar galiba! İki adımda biri bir şeyler yapıyor. Dünya Kupası maçları heyecanı, sokaklara taşan taraftar sesleri sokak gösterilerine rakip olmuş...Kopenhag’ta eğlencenin merkezi olan Tivoli bahçeleri her keseye uygun restoran, cafe, konser salonu ve lunaparklardan oluşuyor. Bahçenin içinde çok çok büyük kuklalarla hazırlanmış masalımsı gösteriyi ve canlı konserleri izlemek mümkün. “Her keseye uygun, ” dediğime bakmayın. Dünyanın en pahalı şehirlerinden birinde olduğumuzu akşam bir şeyler yemek istediğimizde anlıyoruz. Buna rağmen her yer tıkabasa dolu ve içeriye girmek için kapıda bekletiliyoruz. Sonunda içeride bir masa boşalıyor. Somon balığı kırıntısı ile siyah biralarının tadına bakıyoruz, ama doyduk mu? Hayır... Ödediğimiz parayı söylemiyorum.Ertesi gün, 6000 yıllık kenti dolaşmak için üstü açık tekne ile kanal turundayız.

Masallarıyla çocukluğumuzda tanıştığımız Hans Christian Andersen’in yaşadığı evi görüyoruz. Burası Kopenhag’ın en renkli ve canlı köşesi. Evler oyun hamurundan yapılmış gibi. Viking öykülerini dinleyerek kanallardan geçiyoruz. 17. yüzyıldan kalma tarihi evler, restore edilmiş antrepolar şehrin içinde sakin bir sayfiye yeri gibi. Evlere dönüşmüş tekneler Amsterdam’ı anımsatıyor. Şehrin en modern binası ise ünlü kütüphane “The Black Diamond”. “Kara Elmas” dedikleri bina yan yatmış kaya gibi duruyor sahilde. Kopenhag’ın simgesi “Little Mermaid” görüyoruz. Ve David heykelini de… Tabii pek çok yerde bulunan kopyalarından birini. Masal ustası Andersen’in küçük deniz kızı bir kayanın üzerinde oldukça güzel ve hüzünlü. Kopenhag hatırası için “Little Mermaid” ile yan yanayız.

Yakıcı güneşin altında muhafız alayının nöbet değişimini de izlemek doğrusu oldukça sıkıcı. Sonra öyle yemeğini sandviç yiyerek geçiştiriyoruz. Çok sayıda müzeleri var. Modern Sanatlar, Tussaud Mumya hatta Erotika müzeleri bile... Ama bizim fazla zamanımız olmadığı için hiçbirini ziyaret edemiyoruz. Kopenhag’a veda ediyoruz.

Oldukça uzun olduğu için bu yazıyı dört bölüme ayırdım.

 
Toplam blog
: 18
: 3826
Kayıt tarihi
: 07.11.06
 
 

İstanbul doğumluyum. Güzel Sanatlar'ın Grafik bölümünden mezunum. Sanatın bütün alanlarını seviyorum..