Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '11

 
Kategori
Kitap
 

Köprü

Köprü
 

Galata Köprüsü- Ata Kemal Şahin


Ben…
Ben Murat’ı tanıdım ilkin… Bir dost yüreğin, elleriyle gönderdiği bir pakete sarılmış “Ben Olmanın Issızlığında” ile; “hayatımı öğrendiğim” ve aynı zamanda “hayattan öğrendiklerimi” “öğretmeye uğraştığım” hayat okulunun küçük ama gerçekçi maketi olan okulumda karşılaştığımda…

Ben de…
İşte tam da, ben de beni arıyordum… Yıllar önce benliğimin en can alıcı parçasını Ankara’da bıraktığımı, yıllar yıllar sonra Anadolu’nun bir köşesinde “bir akşam vakti” fark edecek ve “hayatın, ben istemeden bana sunduğu, gizemlerden biriyle” benliğimi bir anda Ankara’mda bulacaktım… Ya da, bu şehre adım attığım gibi, “buldum” sanacaktım benimi… Eylüldü Ankara’ya geldiğim ay… Evet, benliğimin şehrindeydim… Aradığım “ben” buradaydı; biliyordum! Ama hayır; içimin sıkıntısı bana her attığım adımda hatırlatıyordu: “Benini bulamadın daha Hocanım!.. Çevrene iyi bak ve onu iyi ara…” Bir zaman sonra yüreğimin bir yarısı sıkıntı dolu iken diğer yarısı tarifsiz bir heyecan-neşe yumağına gark oldu. İşte yine aynı şey oluyordu; bu hissi iyi tanıyordum, “ben”. Sıkıntıdan patlayacak ve “ben”den giderek uzaklaşacak hale gelen yürek; “Gizemlere ve işaretlere inan!” diye beni tatlı tatlı uyarmaya başladı, yeniden… Bu uyarıyla silkelendim; gizemleri ya da işaretleri dört gözle bekler oldum…

Ben Kitabı…
Benliğimin kitabına kılavuzluk edecek ilk ben kitabı; “Ben Olmanın Issızlığında” 17 Kasım’da kapımı çaldı. Bu kitaba kavuşma serüvenimi ve kitabın bende bıraktığı izleri sizlerle paylaştım.
Yalnızca, bir yarım günde yalayıp yutmuştum, benin “ıssızlığını” anlatan kitabı… Muratla tanışmıştım o kitapta. Issızlığına sahip çıkan kahramandı, O. “Ben”i, yalnızca beni değil; kendisini, yazarını, Yegah Elif Mirza’yı, seni, onu, bizi, sizi, onları anlatabilen cesur kahraman… ”Issızlığını” yüreklice başkaları ile paylaşabilen kahraman…”Sevgiyi ararken; aradığını almaktan vazgeçip de; eline geçirdiği ân’da, bulduğunu yüreğinde çoğaltmasını bilerek, elindekinden fazlasını sevdiklerine dağıtandı o…”

Düşündüm “Issızlıkta”…
Issızlığı düşündüm…


“Murat bizi, kendinden yadigar kalanlarla baş başa bırakma yüreği gösterdiğinde, aslında “ne”leri ve “kim”leri var etti?” diye…

Benliğimi aradan çekemedim bir zaman… Diyemedim ki yüreklice: “Kim ya da ne Murat’ı hak ediyor?”…Kızdım, kitabı yazan Yazar’a… Sessizce kızdım… Sorasım geldi, tam aksine: ”Murat, kimi ya da neyi hak ediyor, ey Yazar?”… Ben kitabını elime ilk aldığımda; benliğimin, başımın hızlı dönmesiyle beliren sarhoşluğundan olacak, bir çırpıda okudum da kitabı; sonradan sükût bulan “benliğim titreyince”, Murat’ın alıp başını kitaptan çıkarak bizi “ıssız” bırakmasına içerledim…Hiç eksik parça kalmamalıydı ruhumda.İşte bu arzuyla; tekrar okudum, ilk ben kitabını… ”Kim”leri, “ne”leri, “yer”leri, “zaman”ları”, ”kavram”ları, ”ben”likleri ve “gizem”leri döne döne okudum; yüreğime notlar aldım usulca… Ne Murat’ı unuttum bu sefer, ne kendimi, ne de Yazar’ı…

Kahraman bir Murat’tı, bana kılavuzluk eden… Ve bir gün şimşek çaktı “BEN”de… Sorum yanlıştı… Soru şu olmalıydı, hakikatte: ”Kim (ya da ne) Murat’ı hak ediyor?”
Ve cevap tüm aydınlığıyla karşımda belirdi:
Murat”ı hak eden üç şeye ulaştım: “Ağaçlı”, “Christy” ve “Gizem”…


“Varlıktı”…
Varlıktı, 26 Ocak’ta gökyüzüme yağan …
Var olmaya, ağladım…

Öyle bir ben yolculuğuna tanık oluyordum ki, "Ben Olmanın Varlığında”da… Var olduğumu duyumsadım o ân… Kitabın daha ilk bölümünde, “Issızlık” kitabında ağlamadığım kadar çok ağladım. Ama her gözyaşımda, yüreğimin pası silindi, hep yeniden… Murat, sonunda “Ben Varım” demişti. Sadece “ben” mi vardı, “orada”? Neler yoktu ki, benliğin ikinci kitabında: Dostluk vardı… Arkadaşlık vardı. Aile vardı… Babalar, kardeşler, dayılar, evlatlar vardı. Bir köprü ile birbirine bağlanmış evler vardı. Sözler, evlilikler vardı. Bağlılık, vefa, aşk vardı… Sessizliği okumak vardı. Hatta konuşan kayalar, kolyeler, güller, şehirler, ülkeler vardı… Sevindim ve de şaşırdım: İzini sürdüğüm Christy vardı, her şeyden önce… Ve Christy ile Murat vardı; birbirleriyle el ele…Ve onları var eden, Yazar vardı. Hepsini bir arada görünce öylesine büyüdüm ki; ben de varlığımla tanıştım, o demde.
Elbette, yine “Varlık”ta da, bizi adım adım takip eden ya da bizim adım adım takip edeceğimiz “gizem”ler, ”şifreler”, ”can”lar vardı… Tüm kitapta Murat’ın damgası varken, bir ân’da onu kaybettiğimi sandığımda (yani, kitabın bitimine yakın bölümlerde); tıpkı başlangıçta yaptığım gibi, önüne geçilemez bir sağanak yağmura kapıldım… Kendimi topladığımda aldığım bir kararla; kitabın “son bölümünü”, kitaptan ayrı defalarca okudum…Ve bir gün, “asıl Varlık”ı anladım… O günden beri de, Christy ve Murat için asla üzülmüyorum… Çünkü biliyorum artık… Bedene hayat veren “ruh” var… Ve ruhun yaşadığı muazzam bir kader var…

26 Nisan…
“Sonsuzluğun ilk sayfası”…

26 Nisan’da Yazar arkadaşım Ata Bey, bize "Ben Olmanın Sonsuzluğunda” kitabının ilk sayfasını açtı… O sayfayla beraber, bizi bir kez daha gizemli bir yola sokmayı da başardı doğrusu. Anladık ki; “ben” yolculuğu daha bitmemiş. Anladık ki; güçlü ve görünür bir yüreğin kaleminden damlayanlar daha dinmemiş. Ve bitmeyecek de hiçbir zaman. Çünkü “ben olabilmek”, “sonsuzluğu” bulmakta… Yazar bize şunları fısıldıyor gibi: “Sonsuzluğa bir köprü kurabilmeli ruhlar…Ve ruhların aşkı, kaderden doğar… İnsan benliğine damga vuran gizlerini ruhuyla takip ederse, kavuşur sonsuzluğa…”

Yazarın, “26 Nisan, Ben Olmanın Sonsuzluğunda” blog’unun gizemine ve “benleri sonsuzluğa taşıyabilen işaretlerine” ermek için dostlar; hem kendi “ben yolculuğunuza” Murat’ın ve Christy’nin beraberce gösterdiği azim ve asaletle çıkmalısınız; hem de “Ben Olmanın Issızlığında”, “Ben Olmanın Varlığında”, “Ben Olmanın Sonsuzluğunda” “benlik serisini” kendi benliğinizle, hayatla, ruhla, kaderle, gizemle ve hakikatle yüzleşme cesareti göstererek okumalısınız… İnanın, hayatın bu renklerini yakaladığınızda, benliğiniz sonsuzluğa kanat açacak…

İşte o zaman, bir iki blog’dan, bir iki yazıdan, bir iki sözden, bir iki gizemden ya da bir iki resimden, bir iki candan çok daha fazlasını “göreceksiniz” bu anlamlı hayat ışığında…Benliğiniz sonsuzluğa ermek için cesur ve sağlam “köprü”ler kuracak, inanın…

Ben derim ki; bizi benliğe taşıyan “Ben Simyacısı” Yazarımız ise; ruhlarımız arasında “köprü” kuran, Christy ile Murat oldu…
Teşekkürler Christy ve Murat…
Şiirim, bizi sonsuzlukla tanıştıran size küçük bir armağandır…
Siz ki, ruhlar arasında örnek ve sağlam bir köprüsünüz… Hiç şüphe etmeyin, sizi izleyeceğim!


KÖPRÜ

Sen kapıyı arala ben ışığı sereyim
Yüreğinde yer aç da yüreğimi vereyim

Ömrümde senden başka bir rengi dermeyeyim
Sessizliğin içinde sesini dinleyeyim

Bir adım sen gel bana ben on adım geleyim
Gülüşün kıymetini gelişinden bileyim

Gurûba şahit et ki zamanda eriyeyim
Tan yerini durdur da ben sabahı öreyim

Seherin melteminde elini hissedeyim
Köprü ol yolumuza hep bizi dileyeyim

Yegâh Elif Mirzâde


( “Ben” Kitaplarının Yazarı, arkadaşım Ata Kemal Şahin’e…Yeni kitabınız “Ben Olmanın Sonsuzluğunda” hayırlı olsun. "Kitabı" merakla bekliyoruz. Ayrıca, blog’umun içeriğini bilmeden, isteğimi kırmayarak, blog’uma destek olmak üzere vermiş olduğunuz fotoğrafınız için de, teşekkür ederim. Fotoğrafınızın blog’larla ve sonsuzlukla örtüştüğünü düşünüyorum.R.İ.D ) 

İlgili Blog'lara Bakınız: 

"26 Nisan, Ben Olmanın Sonsuzluğunda" - Ata Kemal Şahin 

"Aşk Kaderden Doğar" - Ata Kemal Şahin 

 

 
Toplam blog
: 191
: 769
Kayıt tarihi
: 21.07.09
 
 

“Yazı yazmak” bir Yürek Yolculuğudur. Okumak ve yazmak bana Edebiyat alanının kapılarını açtı… Ed..