Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '12

 
Kategori
Deneme
 

Köprüaltı

Köprüaltı
 

Bir masam yoktu, bir sandalyem de yoktu. Bir kırtasiyede satılan hiçbir şeye de sahip değildim, her ders öğretmenimden ödünç aldığım kalem ve tüm yaz çalışarak alabildiğim tek ciltlik defterim sayılmazsa. Bir tek öğrenme isteğim vardı benim ve öğretmen konuşmak için ağzını her açtığında sonuna kadar açılan gözlerim.

Öğretmenim çok zor şartlarda okuduğunu anlatırdı bize. Daha çok çalışmamızı istediği için anlatırdı bunu ama bana anlatmasına gerek yoktu çünkü ben görürdüm onun ne kadar zor şartlardan geldiğini. Anlattığına göre onun okula gitmeye zamanı bile olmazmış. Evin tek erkeği olarak çalışması gerekirmiş. Okuldan ne öğrendiyse küçük kız kardeşinin defterlerinden öğrenmiş. Gece işten geldikten sonra bir yandan defteri okurken bir yandan da anlattırırmış kardeşine, böylece kardeşinin anlamadığı yerleri de o, ona anlatabilirmiş. Okul yüzü görmeden öğretmen olmuş sonunda. Öğretmen dediysem öyle aklınıza sınıfta oturan, geçmişini unutmuş bir adam gelmesin. Gündüz tüm gün okulda dersler anlatıp öğrencilerin sorunlarıyla tek tek ilgilen, elinden geldiğince onlara maddi manevi destek olan ve en önemlisi de hepsine inanan bir adam benim öğretmenim. Okul çıkışı bisikletine biner. Tüm şehri geçer, gerçekten uzun mesafelerden bahsediyorum, ve benim okuluma gelir. Ben ve benim gibilerin. Şehrin en uzak köşesinde eski kullanılmayan bir köprüaltı burası. Buradan yıllar yıllar önce nehir geçermiş ama artık kurumuş. Yağmur yağdığında ki buralara çok sık yağar, su almayan tek yer burası.  Burada okula dair tek şey belki de duvarın siyaha boyanmış kare bölgeleri. Öğretmenim ve diğer öğrencilerin öğretmeni bu siyah kare bölgelere beyaz tebeşirle yazar, orayı tahta gibi kullanırlar. Tahta gibi derken öğretmenimin söylediğine göre okulda bunlar tahtadan oluyormuş. Evet, belki biz zor şartlarda okuduk, okuyoruz ama öğretmenimin hakkını vermek lazım o hâlâ zor şartlarda ders anlatıyor. Bunu severek yapıyor, yapmak zorunda değil. Hayır, hiç değil. Okuldan aldığı parayla kendine araba bile alabilirdi ama o bize kütüphane açacağına söz verdi. Açacağını da biliyorum.

Bu okulda her yaştan insan var hatta benden 50 yaş büyük biri bile benimle aynı sınıfta. Sınıfa katılmak için tek bir şart var: öğrenme isteğiniz. Zaten onu da öğretmen ya da başka birisi sınamıyor; yağan yağmur sınıyor, esen ve iliklere işleyen rüzgâr sınıyor, oturduğunuzda batan taşlar, çömeldiğinizde uyuşan ayaklarınız sınıyor, yerden yediğiniz soğuk, yazarken iki büklüm olmaktan tutulan sırtınız sınıyor öğrenme istediğinizi. Peki, ben neden mi bu kadar öğrenmek istiyorum? Öğretmen olup benim gibi kimsesiz kimselere, öğrenmek isteyenlere ne biliyorsam öğretebilmek için.

 
Toplam blog
: 14
: 147
Kayıt tarihi
: 26.10.12
 
 

Kimya mezunu, radyo tv öğrencisiyim. Çok gezdim, çok gördüm, şiştim anlatıcam ..