Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '09

 
Kategori
Siyaset
 

Kör Liboşlar

Kör Liboşlar
 

www.fotosearch.com


Türkiye'nin gündemine düşen son telekulak skandalı, bu ülkede oynanan oyunun ne kadar da vahim olduğunu bir kere daha gözler önüne sermiştir. İmzası yaş mı, kuru mu belli olmayan pırıl pırıl bir asker, yandaş basının sevinç naraları ile hapishaneye yollanmakta ve bunu da demokrasi adına yaptıklarını söylemekteler.

Soruyorum, öncelikle de yurtdışında demokrasinin içinde multlu mesut yaşayan ve ikide bir, eğer bu Almanya'da (ülke ismi özellikle seçilmemiştir) olsaydı şöyle olurdu, böyle olurdu diye ahkam kesenlere. Türkiye'de yaşanan ve adalet bakanının isteğiyle gerçekleşen böyle bir skandal sonunda, o adalet bakanı, hatta hükümet bir saniye bile görevde kalabilirmiydi? Genç kuşakların artık pek hatırlamadığı, Watergate skandalında ABD Başkanı hemen istifa etmişti. Türkiye'de de olanların Watergate'den ne farkı var? Orada da muhalefet hakkında, FBI ile bilgi toplanmaya çalışılmış ve kendilerine karşı olanları zor duruma sokabilecek bilgilere ulaşılmaya çalışılmıştı.

Ülkemiz penceresinden baktığımızda, görülen şudur: kendilerine muhalif olanları yok etmek için her yolu mübah sayan bir iktidar var; biliyorlar ki kendilerine karşı olanların başında asker, yargının önemli bir kısmı, ADD, ÇYDD gibi sivil toplum kuruluşları, dini bir vicdan meselesi olarak kabul eden ve yaşayan önemli miktarda aydın kesim var. İktidar nasıl bir oyun oynuyor peki? Nasıl bir oyun oynandığını kör liboşlar dışında herkes görüyor. Ancak bu oyunu oynayanların gözden kaçırdıkları en önemli nokta oyunun sahibi olmadıklarının farkında olmamaları ve iplerin dışarlarda, özellikle de ABD'yi mesken tutmuş bir takım oluşumların elinde olduğunu görememeleri. Oyun sonuçlandığında kendilerinin de, oyunun asıl sahipleri tarafından yok edileceklerini bile göremiyorlar.

Asıl sorun ise, kendilerini liberal olarak öne süren bir takım kişiler, liberalliğin ne olduğunu bilmeden böyle bir oyunu körlemesine alkışlamalarıdır. Bakın, liberaller bireyi toplumun dışında ele alırlar ve liberaller kurumlarda cinsiyet ve dinlerden bahsedilmez. Özellikle MB'de boy gösteren liberaller din konusunda ve cinsiyet konusunda çok hassastırlar. Benim dinle ilgili yazdığım yazılara en büyük eleştiri bu kesimden gelmiştir. Gerçek liberaller bireyin ontolojisini kaldırmaya çalışırlar ve bir bakıma onların anlayışında birey tarihsiz ve toplumsuz kalır. Bu eleştiriyi antropolojik bağlamda ele alabiliriz. Liberal kuram bireyleri birbirine yabancı kılan bir sistem kurmaya çalışır. Hobbes'un deyişiyle: siyaset bir güç işidir ve bu bağlamda, liberal siyasette ahlak yoktur. Günümüz postmodern ve liberal yaklaşımların sonunda "everything is permitted, anything goes" yaklaşımı ortaya çıkar. Yani bırakın isteyen istediği herşeyi yapsın, herşeye izin var. Halbuki tarafsız devlet bireyleri ortak iyi çerçevesinde barışçıl bir şekilde bir arada tutmaya çalışır.

İşte, şimdi benim neden sık sık, birilerini çok kızdıran liboş kelimesini kullandığımı daha iyi anlayabilirsiniz. Ben bu kelimeyi kendilerinin ne olduğunu bilmeyen ve sırf adından özgürlük gibi bir çağrışım çıkardıkları için, körlemesine sağa sola ahkam kesen vatandaşlar için kullanıyorum. Daha ne kadar kör olarak yaşayacaklar, bilemiyorum. Tek bildiğim meydanı bunlara bırakmamak.

Bir başka yazıda da "özgürlük"ün ne olduğu üzerine beyin fırtınası yaparız.

 
Toplam blog
: 116
: 1883
Kayıt tarihi
: 24.10.06
 
 

Emekli Deniz Öğretmen Subayım. Felsefe ve yabancı dil eğitimi üzerine çalışmaktayım. Yazmak ise b..