Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '12

 
Kategori
Çevre Bilinci
 

Kör olam kimse bilelim?!.

Kadı mı kör? Kadı-kör’ün köylüleri mi kör?!

Bu yazın ortalarında, bir gece yarısı, yaklaşık Bir haftadır dışarı çıkmadığım evden sokağa çıkmam gerekti. Kestirme yoldan ihtiyacımı temin edip, trafik yönünün gereği veçhile, ana yoldan eve dönerken, bir anda yolun ortalık yerinde, müteselsilen dikilmiş, oranj renkli kazıklar, çıkmaz mı önüme?! Allah’tan sağım solum ve karşım boştu. Ani bir hareketle, direklere çarpmadan kurtardım ama az daha aklımı kaçıracaktım. Dünya’nın hiçbir yerinde görmediğim, yol ortasına dikilmiş bu acayip direkler, hayatımda ilk gez, bir gece yarısı, hem de AltıYüz senedir eşrafı olduğum bir şehrin, göbeğinde, karşıma çıkıyordu. Büyük bir tecessüsle, sabah bir daha sokağa çıktım ki; bütün çevre yollarının ortalık yerlerini, oranj renkli direklerin istilâ ettiğini gördüm. İlk aklıma gelen en sıkıntılı durum, ecnebî misafirlerimin suallerine mukabil, bu geriliğimiz hakkında, ne cevap verebileceğim oldu? Çünkü yıllarca ve halâ,  küt diye karşınıza çıkan, yollardaki hız limiteri  kümbetleri, ecnebilere anlatmak için, ter döküyorum. Şimdi rezil bahse, bir de direkler girdi. Tabiî Onlara bütün gerçeği söyleyemezdim ama bu direkler, Kadıköy Belediyesine göre, esasen ne demekti? Gelin bu geriliği birlikte yorumlayalım. “-Bizim Kadıköy Belediyesi olarak, Kadıköy’ün dışında hiçbir yerle, hele Dünya ile hiçbir ilgimiz, ilişiğimiz ve bilgimiz olmadığı için, Kadıköy’deki tüm apartmanlar yapılırken, çok önemli İki hususu, tamamen ıskaladık. Ve bu ıskalamadan da, halâ utanmadık. Bunlardan Birincisi, İstanbul’un Birinci derecede deprem kuşağı üzerine oturuyor olmasıydı!.. Dolayısı ile bu vahim geleceğe göre, hiçbir şartname hazırlamadık. Ve de binaların inşaatları esnasında, hiçbir denetim de yapmadık. Sırtımızı İstanbul Büyük Şehir Belediyesine dayadık. Tırnağımızı bile kımıldatmadık. Bu sebeple de, Beş On yıl içinde, bütün bu binalar yıkılıp, baştan yapılacak. İkinci ıskaladığımız konu ise, o güzelim köşkler, evler yıkılıp, yerlerine mimarî özürlü, bu sakat apartmanlar dikilirken, bu apartmanların altlarına, ya da arka bahçelerine, garaj yapılması şartını getirmedik. Ve fakat aracını yollarda park edecekler için, inşaat yapan mükelleflerden, kapalı otopark yerleri inşâ etmek için, külliyatlı miktarda paralar aldık. Ancak Kadıköy çiftliği bizim olduğu için, bu otoparkları da yapmadık. Şehirde arabalar çoğalınca, bu arabalar da, dar yollara sağlı sollu, hatta üstüste park edince, çaresiz kalarak, yol ortalarına kazık dikmek suretiyle, şimdilerde yollara sağlı sollu park etmeyi, önlemeye çalıştık. Dünya vatandaşlarını hiç umursamadan, bütün zamanlar tahtında ve bütün zamanlar için, hiçbir programımız da olmadığından, daha sonra ne (saçmalıklar) yaparız, şimdilik bunu bilemiyoruz ama, Sizce bu fikir, şu an için, gerçekten dahice bir çözüm değil midir?!” demekti... Her tarafı çözüm çözüm çözülen ve de dökülen dehanıza, belediyecilik anlayışınıza ve aklınıza turp suyu sıkayım. Yetmiş senede, Kadıköy trafiği ve park imkânı için, akıl edilene bakın. Adam Dünya milletlerinden arlanır da, bunca hatayı ardarda yapmaz. Hatayı yapmaz da; bunca yılda Kadıköy yakası için, acaba neler yapar ya da yapmıştır? Şimdi gelin, yarısı Devlet, diğer yarısı İstanbul Büyük Şehir Belediyesi, çok azı da Kadıköy Belediyesi tarafından yapılanlara bir göz atalım.

01.E5 oto yolu ile Bağdat caddesi, yaklaşık aynı yıllarda açıldı. Bağdat caddesini İstanbul Büyük Şehir Belediyesi, sonradan İkiBuçuk kerre baştan sona düzenledi. Söz konusu Buçuk, düzenlenmeyen ve lâmba direkleri bile, çok eksik olan, Göztepe Kızıltoprak arasındaki bölümdür. Kaldı ki; Bağdat caddesi dahil olmak üzere, Anadolu ve Avrupa yakasının tüm cadde ve sokaklarının alt yapıları da berbat bir haldedir. Bu zamana kadar harcanan, yaz boz paraları ile, Tüm İstanbul ve Kadıköy’ün cadde/sokak altlarına, Paris ve benzeri medeni şehirlerde olduğu gibi, her türlü fonksiyona havî, içinde ekiplerin çalışabileceği, kanal yollar da yapılabilir, her tadilâtta, herkes birbirine, rezil de olamaya bilirdi. 02.Yüksekliği sebebi ile tehlike arz eden, Altıyol kaldırımları ile yolları müsait seviyede düzenlendi. Ancak, sonradan Kadıköy’ün bazı kaldırımlarına, tekerlekli sandalyeler için, ilâve olunan meyillerin açıları, standart dışı yapıldığından; bu meyiller özürlüler için işkence hâlini aldı. 03.Önce minibüs yolunun başındaki, eski Kurbağalı dere köprüsünün yerine, yeni köprü inşâ edildi. Sonra Stat yanındaki Kurbağalı dere köprüsü, genişletildi. 04.Çok uzun bir zaman zarfında,Kurbağalı dere ve Bostancı dereleri ıslâh edilebildi. Turşucu deresi ise yok edildi. 05.Şehremaneti binası yenilendi. Ve önündeki, bu bina ile uyumlu olan boğa heykeli, “dişi boğa” bulunmadığından, boğanın tabî hâli, bazı bağnazlar nezdinde, utanç vesilesi olduğun için, önce ortadan kaldırıldı. Sonra çevresi ile hiç uyumlu durmayan, Altıyol’a atandı. Bu şekilde İskele’dekiler bağnaz, Altıyol’dakiler cambaz sınıfına katılmış oldu. 06.Söğütlüçeşme’ye yeni belediye binası ve evlendirme dairesi inşâ edildi. 07.İskele-Altıyol-Bahariye-Üst Moda-Kumluk-İskele güzergâhında ring severi yapan, eski tramvaylara nazaran, şeklen ucube olan, bir reklâm tramvayı, işletime konuldu. Ve nedense, eskiden olduğu gibi, bu tramvay raylarının Moda burnuna kadar gitmesi engellendi. Oysa eski şekline ilâveten, Moda burnunu turlayan bir tramvay, çok daha hoş ve hatta turistik dahî olabilirdi. Bu iş şimdi de, bir çırpıda yapılabilir. 08.Kadıköy’ün kumluk mevkiine, yeşil saha yapılması için bağışlanmış olan bir araziye, ağır kütlesi ile bir ucube olarak, Hilton Hotel’in yapılmasına ve Kadıköy siluetinin izansız bir izinle bozulmasına, sebep teşkil edildi. Ve bu bina, o irtifaı ile bulunduğu mevkiin, herhalde bütün imar plânlarını da alt üst etti. 09. Bu ve benzeri çevre rezilliklerinin kuşbakışı seyir edilebilmesi için, İskele burnuna, insanları büyük sepetine alarak, yere bağlı şekilde göğe yaklaşan Bir “Temaşa Balonu” kondu. 10.Kadıköy sahilindeki eski çekek yerleri, kasaba yerlerinde olduğu manzarası ile çay bahçeleri tarafından işgâl edildi. 11.Genişleyen çevre dolayısı ile sahil boyunun mühim bir kısmı, minibüs durakları ile kaplanmış, ağır evsaflı bir çergi yerine dönüştü. 12.Kadıköy-Moda-Yoğurtçu-Haydarpaşa-Yeldeğirmeni gibi merkez mahallelerin bütün kaldırımlara, çevre mimarisi ile hiç bir ilgisi olmayan,  arasından ciddi bir motosikletin bile geçemeyeceği yakınlıkta, binlerce siyah direk dikildi. Ve bu çirkinlikle, otomobillerin sürekli olarak, kaldırımlara park etmesi engellendi. Ama engelliler için yeni engeller teşkil edilmiş oldu. Oysa, bu direkler dikilmeyerek tasarruf edilebilir, kuralsız park eden otomobiller sürekli çekilerek, üstüne gelir dahî elde edilebilirdi. 13.Fenerbahçe stadı yenilenirken, Lefter ile Alexs heykelleri, Yoğurtçu parkına dikildi. Ancak sağ ayağı ile topa hamle yapan Lefter’in, solak olduğu, futbol fanatiklerinin nedense gözünden kaçtı. Bu arada Yoğurtçu parkı, tarihinde ilk kez düzenlendi. Göztepe parkı ise tarihinde hep düzenlendi. Şu an dahi düzenlenmekte. 14.Sahile İSKİ pompa istasyonu kuruldu. 15.Kalamış iskelesi kalktı ama Kalamış ciddi Bir Marinaya kavuştu. 16.Senelerce uğraşılarak, Tuzlaya kadar sahil yolu yapıldı. Ancak bu arada Kartal, Süreyyapilajı, Bostancı, Caddebostan, Fenerbahçe, Moda plajları yok edildi. Caddebostan’daki çamlık da tarihe karıştı. Ancak Küçükyalı’daki çamlık korundu. Ve kilometrelerce uzunluğundaki bütün bu sahil şeridi, yazın oradan geçenlerin, duman ve et kokusundan mayhoşlaşması için, mangal sefası seven halka açıldı. 17. Bir miktar asar yıkılarak, Bahariye’ye önce bir meydan açıldı. O meydana Bir havuz yapıldı. Sonra havuz kaldırılıp, yerine oturma mahalli düzenlendi. Bu arada, bahariye çevresindeki ekalliyete özel mimari ile inşâ edilmiş evlerin, ihya edilmesine, hiç dikkat edilmedi. Evler koruma altına alınmadı. Alındıysa da halleri berbat ve Allah’a emanet kaldı. O evler ve yapılar içinde, Baklatarlası mevkiindeki, bugün Anadolu Lisesi olan, eski Kadıköy Maarif Koleji’nin, asardan sayılan ahşap binası, maalesef yıkılarak, yerine bir beton yığını inşâ edildi. Karmelit’lere (Rahibelere) ait olan bu binanın, gaye benzeri bir diğeri de, Kızıltoprak’ta mevcuttu. Karmelit’ler gidince, asardan olan, o bina da sorgusuz sualsiz yıkıldı. 18.Süreyya sineması opera oldu. Tabiî teknik imkânları her tür opera eserini sahnelemeye müsait değil. 20.Hiçbir tedbir almadan, bazı yolların taşıt trafiğine kapatılıp, yaya trafiğine açık kalması, Kadıköy trafiğinin çoğu zaman kilit haline dönüşmesine sebep teşkil etti. 21.Bulunduğu yere, Salıpazarı olarak adını veren, kadınların, gençlerin ve sosyetenin gözbebeği olan, Salı günleri kurulan meşhur pazarın, yeri değiştirildi. 22.Bostancı merkezine çevre yolu bağlandı. 23.Sahra-i cedit’e, Altıntepe’ye, Küçükyalı’ya  ve Bağlarbaşı’na alt geçitler yapıldı 24.Eskiden çok daha özgür olan, Örnek Bağı yok edilip, Özgürlük Parkı haline getirildi. 25. Nedense Kadıköy çarşısındaki İki kilisenin çanları, çan kulelerinden kaldırıldı. 26.Birinci Boğaz köprüsü, Metrobüs sistemi ve Kadıköy Kartal metrosu, peyderpey devreye alındı. 27. Halkın sevgilileri olan, Evliyalara dokunulmadığı gibi, kabirleri onarıldı. Ve bütün mezarlıklar, mamur hale getirildi. 28.Yukarıda da arz ettiğim gibi, yol ortalarına oranj kazıklar dikildi. 29.Şimdi de bisiklet parkları ve yarısı kaldırımda, yarısı sahilde, önemli bir mesafesi de Bağdat caddesinde olan, üzerine otomobillerin park edildiği, bisiklet yolları açılmakta. Not olarak da: Geçtiğimiz yaklaşık bir asırlık süreçte, Haydarpaşa’da vinç kopunca, yere düşen bir mühimmat sandığı patladı. Yine Haydarpaşa önünde aylarca bir tanker yandı. Ve bu tankerin İstanbul’a verdiği zararın, tek kuruşluk tazminatı dahî ilgili ülkeden alınmadı. Son seferinde de ehliyetsiz işçiler elinde, Haydarpaşa’nın damı yandı. Ümit edelim ki; Haydarpaşa’da, raylar arasında metfun olan, Haydar Baba Türbesine, bir saygısızlık yapılmamış ve ileride de yapılmayacak olsun. Zîra, kendisi hormete mugayir davranışları hiç karşılıksız bırakmaz. Göztepe ile Erenköy çevresine, Tütüncü Mehmet Efendi ile Mazhar Beyin, Amerika’dan getirterek diktirmiş oldukları çamlar üzerinde, vicdansız müteahhitler sayesinde, ziyadesi ile katliâm yapıldı.Bu arada, Moda burnundaki Deniz Kulübü, Fenerbahçe’deki askerî mıntıka ve ordu evi sebebi ile sahil yolu, Kadıköy’den Caddebostan’a kadar  açılamadı.. Bu sayede Rıhtım-Moda-Bahariye-Yoğurtçu-Kızıltoprak tarikini takip eden vasıtalar için, bazı saatlerde trafik, bir işkence hâlini alır oldu. Kadıköy’de, Altıyol merkezli olarak, yoğunluklu trafik, yer altına alınmadığı için, Kadıköy merkezinde yeni bir görünüm ve rahatlama temin olunamadı. Tabiî Kadıköy Belediyesi AKP yönetimine geçtiği ilk gün, muhtemelen İskele-Yoğurtçu, arası, Moda-Bahariye kotu da müsait olduğu için, tünel ile birleştirilecektir. Keza, Söğütlüçeşme-Yoğurtçu-Altıyol-Bahariye-İskele-Rıhtım yolları da, tüneller ile birleştirilip, üst kısmı, yaya trafiğine bırakılacaktır.

Hükümet el değiştirip, iş başına AKP, hükümetin de başına başbakan olarak, Tayyip Erdoğan geçtiği gün, ne yalan söyleyeyim ki; başta İstanbul olmak üzere, Yurdumun bütün şehirleri ve şehirciliği, artık bayram edeceği için, çok sevinmiştim. Böyle düşünmekte, ne denli haklı olduğum da, en azından Van depreminden sonra, 15.000 konutu, bir sene içinde, halka teslim eden, TOKİ sayesinde, ortaya çıkmış oldu. AKP belediyelerinin, iş başında olduğu her şehir, neredeyse yüz değiştirdi. Yeni bir kişilik kazandı. Ya da mevcut kişiliğini daha da pekiştirdi. Bundan Yirmi yıl sonra, Türkiye’yi içinde yaşayanlar dahî tanıyamayacaktır. Pardon bir farkla ki; fanatik endişeli modernler tarafından, Kadıköy Bakırköy gibi CHP belediyelerine mahkûm bırakılmış olan ilçeler ise, daha senelerce nal toplayacak, ileriye doğru tek adım dahî atamayacak ve herkes bu çöplükleri, bu çöplük hâlleri ile yıllarca tanıyabilecektir. Doksan senede Kadıköy’de Devlet ve İstanbul Büyük Şehir Belediyesi ve kenardan da Kadıköy Belediyesi ile yapılanları, yukarıda saydım. Koca Kadıköy ve çevresinde, toplam Üç düzine iş dahî ortada yoksa, herkes külâhını önüne koyup, iyice düşünmelidir. Ve bu insanlar, kendi siyasî çıkmazlarını değil; yarınlarını, evlâtlarını düşünmelidir. Ve en azından, Belediye konusunda, seçtiğine dikkat etmeli, çalışanı iş ve netice üreteni seçmeli, o belediyecilere de yardım etmelidir. Aksi hâlde, sürekli kayıp ettiren, hiç ilerlemeyen, kendinden gayrısını düşünmeyenleri seçen, endişeli modernlerin aklına da, turp suyu sıkmak gerekecektir.

Tabiî AKP de sütten çıkma ak kaşık değildir. Nedense AKP de bazen hatalı işler yapmaya bayılmaktadır? Tek farkla ki; AKP arada bir, CHP ise sürekli hata yapmaktadır. Ya da CHP hiçbir iş yapmadığı için, hata da yapmamaktadır. Kaldı ki, her fırsatta AKP’nin, üzerlerine fazla ve yersiz gidilmesinden, artık bıkmış ve yorulmuş da olabilirler. Buna göre: Çevresinde fazla cemaati olmayan, Selâmiçeşme, Erenköy, Göztepe, Feneryolu, Fenerbahçe, camileri de varken, Göztepe parkına selâtin cami yapmaya kalkmak, gerçekten abesti. Endişeli elitleri bir yana koyalım. Bu fikir fuzuli ile iştigâl olması babında, beni bile rahatsız etmişti. Keza, yerli cemaati olmayan Çamlıca’ya, cami yapmak da, abesle iştigâldir. Ve İslâm’da yeri olmayan, ciddi bir israftan ibarettir. Mimarisi de, Sultan Ahmet camiinin bir benzeri olmakla: Yapılacak olan cami hata ötesidir. Çünkü bu tür anıt eserler, mimarî açıdan, göz hizasında olunca güzeldir. Dağ başında, tepe üstünde olunca, dağ/tepe kendi kitlesi ile o eseri yer ve yok eder ki; bu yapıtın neticesi hiç de beklendiği gibi olmaz.  Bu açıdan bakıldığında: Sümelâ Manastırı dağa gömülmüş, dağ ile bütünleşmiş olan, mimari bir şaheserdir. Ama cami mimarisine örnek teşkil etmez. Ve fakat bu riske girilecekse, camiin Çamlıca tepesi ile bütünleştirilmesi gereği vardır. Madem derdin büyüklük ve de tam cephe azametli bir iddiadır; o zaman yap da göreyim, Çamlıca’ya Sekiz minareli, YirmiDört şerefeli, Çağın en geniş kubbeli, Çamlıca tepesinin kütlesini, camiye kaide teşkil edecek mahiyette, kale şeklinde ama piramitsel bir alt yapı ile kaplayıp yücelterek, alışılmış dışı ve alışılmış karşısı, abideleşmiş bir cami-i muazzama da, önce boyunu posunu göreyim. Sonra da  Seni alnından öpeyim. Dediğim yapılamaz mı? Para deha, bilgi ve ehliyet sahibiysen, yapılır tabiî. Ancak çağın her türlü teknik imkânına, Türk’ün maddi gücüne rağmen, bahis ettiğimiz deha, halâ Sinan’ın torunu olamayan, bizim mimarlarımızda gelişememiştir. Halice yapılan metro köprüsünün “çok zor olan mimari ve teknik/statik çözümü” konusunda da, bu dediğim zaafiyet, apaçık ortadadır. Ancak esas mesele daha başkadır. AKP’li belediyeler ve tabiî Devlet ve Hükümet siyaseti, her yerde olmasa da; bazı yerlerde, iş bitirmek adına, sadece işleve dikkat ederken, işleme esnasında, maalesef estetik özürlü davranabiliyor. Ve bu durumdan, aklı başında olan herkes de, ciddi şekilde şikâyet ediyor. Kaldı ki, yapılan masraf yanında estetik, istenirse bilgili ellerde, çok ucuza elde edilebilen Bir değerdir. Madem iktidarsın; o zaman yok edilmiş Güzel Sanatlar Akademisi’ne itibarını iade eder, onu üniversite bünyesinden ayırırsın. Sonra Bir İki akademi daha açarsın; Ve akademiler ile üniversiteler arasında, Türk mimarî üslubu ve şehirciliği için yarışmalar, tartışmalar, sempozyumlar, çalıştaylar, karıştaylar yaparsın. Bu şekilde hem şehirlerin yanlış yerlerine, yanlış ve şekilsiz binalar yapılmaz. Hem İstanbul’un o muhteşem silueti bozulmaz. Hem de gördüğümüz her bina, beton yığını olmaktan ziyade, içimizi aydınlatan. gözümüzü nurlandıran, Türk’ün hatlarını da bünyesinde bulunduran, birer çağdaş eser niteliği taşır. Aksi halde şehirlerimiz, yeni yüzlü ama ucube görünüşlü olmaya doğru gidiyor ve de gider ki; bu durum, hiç de övünülecek bir durum hiç değildir. Medenî milletler, tarihî yarım adanın siluetini bozanların alayını, cami minarelerine mahya diye asar da buna kimsenin sesi bile çıkmaz..

Ben doğma büyüme Anadolu yakasının bir ferdiyim. Elhamdülillah Avrupalı olamadım. Harem sırtından izlenebilen İstanbul siluetine, aşık bir insanım. (Ancak bu sülivyeti rezil eden ve camilerin ardına dikilen o ucubeyi, kim ve ne zaman, ortadan kaldırırsa, elini de öpeceğim. Kaldı ki, o binada oturan, çalışan, herkese, o binaların bu hâlinin hiç hayır etmeyeceği de kesindir.) Ben, Kadıköy’e isim olan “Kadı-kör’ün” yandaşıyım.  Gönül kardeşiyim. Kadı dert etmesin. Çünkü CHP Belediyelerine oy verenler, daha da kör. Bağdat caddesine bisiklet yolu yapanlar da kör. Esas işini yapmadığı için, yolların ortasına oranj plâstik direkler dikenler de, kaldırımları siyah siyah direkleyenler de kör. Ve bu körlük kadının körlüğünden de beter bir körlük. Oysa gönül arzu ederdi ki; her belediye, kendi beldesi için, arı gibi gece gündüz çalışsın. Bizler de parti falan demeden, çalışan belediye reislerine, severek oy verelim ve de kendilerine yardımcı olalım. Ama bu öngörü ve bu akıl, ne gezer, futbol ve takım ahlâkı ile bezenmiş, andıçlarla yıkanmış beyinlerde?!.

Haydar Volkan

haydarvolkan@hotmail.com

www.haydarvolkan.com

Çiftehavızlar:24.11.2012 

 
Toplam blog
: 148
: 492
Kayıt tarihi
: 04.02.09
 
 

Haydar Volkan: 21.05.944 Rebabi bestekar Sabahaddin Volkan ve Piyanist Mukadder Volkanın oğlu olar..