Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Haziran '09

 
Kategori
Felsefe
 

Kör olan, aşkın gözü mü ? II

Kör olan, aşkın gözü mü ? II
 

Gönlün geçici hevesidir aşk.. çamurdan beslenen lotus gibi. Ancak doğa izin verdiği sürece açan.


Kör olan, aşkın gözü mü ? II

Nerde kalmıştık.. tamam hatırladım;
Her ne kadar etimolojik kökeninde, bir şeye duyulan körlemesine tutku
olarak düşünülürse de pratikte cinslerin birbirlerine duyduğu malüm içerikli ilgiyi akla getirir aşk.

Aşkı kamufle etmek için, kelime oyunlarıyla, aşk olduğu söylenen diğer kuvvetli tutkulara ise
sevgi
demek daha doğru olur ve bunlar ancak öznesiyle anlam kazanır.
Allah sevgisi, vatan sevgisi gibi.
Bunlar genellenmiş, kurumsallaşmış sevgilerdir.
Bundan dolayı sevenler suçlanmadıkları gibi her kesin de sevgili olması da arzu edilir...

Her ne kadar aşk suç ise de aşkın yan ürünleri olan öyküler, destanlar, besteler yetenekli aşıkların tezgahında dokunduğunda, diğer aşık olanlarca da benimsenir, takdir görür ve kendi aşklarını ifade etmede kullanılır..
Özellikle kavuşulamayan aşklar, ızdırapsal içeriğinin yoğun yaşanması nedeniyle çok ürün verir…
Öyle ki çoğu zaman ızdırabın lezzetine alışıp onu ön plana çıkaran mazoşişt aşıklar, ne için “mecnun” olduğunu bile unutur.

Kavuşulan aşklarda ise, aşkın ömrü “canım cicim aylarıyla” sınırlıdır..
Kaçınılmaz olarak gelecek olan, bu sınırın bitmesiyle başlayan aşkın katledilmesidir.
Dünün âşıkları, günümüzün acımasız terminatörlerine dönüşmüştür, birbirlerini yemek için.
Ayrıca kavuşmayla biten aşkların, milletin dilinde pelesenk olan şiir, şarkı, öykü gibi yan ürünleri de olmaz,
üretilen veya sürtünme kaybı olan çocuklardan başka…

Eh yaradılışın gereği insan aşksız yapamayacağına göre…
Dünün aşıkları, geçmişin vermiş olduğu alışkanlıkla başlarlar yeni arayışlara
Öyle ya adrenalini ve aşkın diğer kimyasal bileşenlerini salgılanmasını tetikleyecek yeni objeler bulmak gerekir.
“Alışmış kudurmuştan beterdir” ya…
Gerçekten de aşk acısının tek ve kesin ilacı yeni bir aşktır.
Ancak yenisini, eskisinin yerine koyamayanlar, takılır kalır sönmüş ateşin küllerinde eşinmeye.
(burası ağır mı oldu ne?)

Tabi bu tedavi amaçlı ! yerine ikame etme çabalarında yeni kıyılara yelken açma vaziyeti…
Yeni heyecanlar arama ve adrenalin bağımlılığı…. jumpingler.. üstelik edinilmiş deneyimlerin katkısıyla...
Ve bu sayede bahçeler şenlenmeye devam…… yeni türler... yeni renkler, yeni kokular, yeni tadlar...

... İyi ki yüce yaratıcı doğanın muhteşem dengesinde aşka yer vermiş… ve de çeşit çok...
dengine denk gelme seçeneği yüksek olsun diye...
Ya da... eh bu kadar arasından bula bula bunu seçtiysen, otur derdine yan, savunmasıyla,
kaçınılmaz isyana cevap olması için...
Sakın "kaderimmiş" deme. İftira olur Yaratıcıya.

Kaderin sadece aşık olmaktır senin...
Nerde, ne zaman, kiminle, kendi karar vereceğin.

Gerçek aşk diye hayal ettiğimiz şey var mıdır bilmem ama varsa “susuzluktan kavrulmak ama suya ulaşamamak” diye şamata yapsam da,
“…susuzluktan kavrulmak ve suya ulaşıldığında da suya kanamamak olmalı aşk”
Ehh bunun da örneği olmadığına göre…
Hatırlarım fermuar dikilmek istendiğini göğsüme...
Dıştan yetmedi ya, girileyim diye içime...

Bu durumda öğüdüm, boşuna yorulmamanızdır.
Yaşanan sürecin tadını çıkartın… ama asla kendinizi telef etmeyin.
Gerektiğinde yaşadığınızı kâr sayın, asla kaçan balığı büyük gösterip ardından ah vah etmeyin.
Unutmayın ah vah işe yarasaydı kimbilir ne bayramlar yaşardı Leyla ile Aslı...

"
hercai gönlün geçici hevesidir aşk.. ve ancak doğa izin verdiği sürece yaşanır”

Her ne kadar;
“Bin kez yazık olsun sevisiz yüreğe,
Aşksız geçecek günlerin faydası yok”

dese de Usta, aşk sadece doğanın izin verdiği kadar yaşattığı küçük bir hediyesidir yaşamımızın.
Geride daha çok şeyler var yaşanması gereken...

Aşık ayağında ahhh.. vahhh edenler seçeneklerini gözden geçirsinler.
Hiç kimse aşkını tek bir kişinin ipoteğine sınırsız kullanım kaydıyla vermediği gibi dünya da sadece aşktan ibaret değil.
Yaptıkları en fazla “kendi küpüne zarar vermekten” öte gitmez,
Hem de öbürünün haberi olmadığını bile bile...
Biz kanmayız da, dost gördüklerimizin kendilerini kandırmalarına da kıyamayız.
Akıllı olmak kendi yararlarınadır. (Hadi şimdi kızın bana…)

Yahu aşık olmak zorunda mısın; git gurme ol, obez ol, mangal yak, kebap ye, ressam ol, beste yap, roman yaz, blog yaz, resim çiz, turlara katıl, kaçamak yap, çocuk yap, gününü gün et... yap yap da ne yaparsan yap…

...gömleğimizi biçmiş, her gün geri saymada evren...
yaşamını eziyete çevirme, vakit varken…

Yanan mum gibisin... her gün tükenmekte olan...
Sadece bir leke olacak ardında, yanmaktan kalan...


Madem inanmadınız bana, vereyim sözü Hayyama…
Hadi ona da inanmayın.
Usta, söyle bir şey şu sevdiğini, aşık olduğunu zannedenlere
Söyle de gelsinler kendilerine..

Vefasız dünya diye yakınıp durma;
Dünya elindeyken tadını çıkarsana!
Herkese vefalı olsaydı dünya...
Sıra mı gelirdi senin yaşamana?

Nasılmış? Ben demedim mi size…… dünya elindeyken!...

Hadi bakalım... akıl da senin, yaşam da senin, gönül de senin...
Ver şimdi sevgini kime verirsen ... hatta turşu kur istersen...

Not: Bloglar, gidenin sırma saçlı, badem gözlü olduğunu rivayet eden türden ah.. vah… yazılarıyla dolu…
Yazanlar, kendilerinde zaten var olan sevme duygusunu sanki giden yaratmış gibi, övgü yarışında...
Sanki gidenin eseriymiş gibi kendilerine haksızlık edip duruyorlar.
Unutmayın “güzelliği on para bile etmezdi, sendeki bu aşk olmasa”… esas olan sensin.
Bir başkası da olsaydı aynı sevgiyi yaşayacaktın...
Sen sevmeseydin yaşanır mıydı onca şey...
Kendine haksızlık etme, bırak çakma eroslar yaratmayı…
Hakiki olaydı kalırdı yerinde...

İşte bu yazıyı yazma nedenim. (...hamlar kızsın, olgunlar yeter bana.. lütfen onlar da... peki peki... hiç değilse az kızsınlar)

Şimdi soracaklar bana, "eee ... peki ne olacak... ne yapalım diye"...
Belki devam ederim bu konuya... "Evlilik ya da sürekli birliktelik midir aşkın katili" diye...

 
Toplam blog
: 193
: 1045
Kayıt tarihi
: 01.08.07
 
 

Bilecik doğumluyum. Emekli Eğitimciyim. Ankara'da ve yazları Kuşadası'nda yaşıyorum Günlük uğraşl..