Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '08

 
Kategori
Bilim
 

Kor yeteneği

Kor yeteneği
 

Büyük bir komutanın en önemli özelliği nerededir?

Orduları motive edici cesaretlendirici konuşmalar yapabilmekte mı yoksa zorlu çarpışmaları kazanmakta mı? Ekibini iyi yönlendirebilmekte mi? Silah ve teçhizatı doğru seçebilmekte ya da kullanabilmekte mi? Yoksa Kaynak Organizasyonu Yeteneğine sahip olmakta mı?

Sanırım hepsinden de olması gerekiyor ancak en önemli ve farkı yaratan özelliğin Kaynak Organizasyonu Yeteneği olduğunu düşünüyorum.

Nedir bu kısaca KOR diye nitelendirebileceğimiz yetenek? Açıkçası bu terimi ben uydurdum ancak bunun benzeri terimleri günlük hayatta sık sık kullanıyoruz. Ve bu terim de aslında diğerlerinden çok farklı değil.
Çok çabuk ve hızlı iş gören pek becerikli insanlar vardır. Bu kişilere iyi organizatörler, iş bitiriciler deriz. Hatta bazıları birçok insanı yönetir bu kişilerin. Onlara da iyi liderler, organizasyonu kuvvetli liderler deriz. Kimisi proje yöneticisi olarak çalışır kimisi subay, kimisi genel müdür kimisi ise süpermarket sahibidir. Bu kişilerin mutlaka yönetici veya patron olacakları gibi bir kural olmamasına rağmen çoğu iş hayatında oldukça başarılıdır . Bu kişilerin en çarpıcı özelliği liderlik, isteklendirme, hedefe odaklanma sayılabilir ancak beni en çok etkileyen özellikleri KOR Yetenekleridir.

Bu yeteneğin özelliği kaynakları en efektif şekilde kullanma becerisi ve bunun sonucunda da rakiplerine karşı kazandıkları amansız üstünlüktür.
Bu konunun daha iyi anlaşılması için iki tanınmış KOR Yeteneğinden bahsedeceğim. Bu yetenekleri seçerken herkes tarafından kabul görebilmesi için direk olarak kişinin fark yaratabileceği ve herkes tarafından kabullenilebileceği bir yarışma olmasına özen gösterdim. Sonuçta da yarışma değil yaşanmış gerçek savaş sonuçları örneklerimi oluşturdu... Savaş sonucundan daha gerçekçi bir rekabet sonucu bulamayız diye düşünüyorum.

Bunun dışında seçtiğim örneklerdeki kişiler şüphe götürmez bir biçimde başarılarını tekrarlıyorlar. Yani herhangi bir muharebe sonucunu değil yıllar boyu süren farklı ortamlarda cereyan eden muharebelerin özet-sonuçlarını aktaracağım.
Sizlere dünyanın gelmiş geçmiş en büyük komutanlarından ve KOR dâhilerinden iki komutanın yaşam öykülerinden kesitler sunuyorum.

İlki hepimizin ismini çok iyi bildiği ve Fransız ihtilalinden sonra Fransa’nın başına geçen imparator Napolyon Bonaparte. Maalesef Napoleon’un dilimize çevrilmiş biyografisi çok az. Rusya’da ordusunun soğukta yok olduğunu herkes biliyor ancak pek az kişi Napoleon’un ordunun başına nasıl geçtiğine dair fikir sahibi.
Napolyon’un hikâyesi oldukça vasat bir Korsikalı olarak doğmakla başlıyor. Kendisi subay olarak okulu bitirdikten sonra yavaş yavaş terfi etmeye başlıyor. İtalyan kökenli olduğu için Fransa Ordusunda yükselmekte zorluk çekiyor ancak başarıları onu zorunlu ve kaçınılmaz olarak yükseltiyor. İlk büyük zaferini İtalya’yı fethederek alıyor. Daha sonra Fransız ihtilalinde karışıp başarı kazandıktan sonra Fransa’yı istila etmeye gelen orduları geri püskürtüp yeniyor. Burada bir parantez açıp o zamanki orduların aç kurtlar gibi Fransa’nın leşine üşüşmeye çalıştığını unutmayalım. Fransız ihtilalinin sonucunda çıkan içi savaş ülkeyi güçsüz duruma düşürmüştü ve özellikle Fransız ihtilalinden yayılan fikir akımlarına direnmeye çalışan diğer imparatorluklar birleşerek veya ayrı ayrı Fransa’ya savaş açtılar. Napoleon bu şartlarda ordunun başına geçerek ve tüm diğer orduları yenerek diğer imparatorları barışa zorlamış ve onları kendi yönetimi altına girmeye zorlamıştır.

Devlet adamı ve hatta filozof olarak da en az komutanlığı kadar saygıyı hak eden Napoleon’un askeri dehası bu yazının ilgi odağı olduğu için üzülerek devlet adamlığı ve filozofluğu kısmını atlıyorum.

Lojistik savaşının yaratıcısı Napolyon’dur. O’nun zamanına kadar geleneksel yaklaşımda ordular karşı karşıya gelir, ölümüne savaşır ve hayatta kalanlar savaşı kazanırdı. Burada savaşlarda hileler ve taktikler olmadığını iddia etmiyorum bunlar insan var olduğundan beri vardır ancak genel yaklaşım düşmanı savaşarak/dövüşerek yenmek üzerine kuruluydu. Napoleon en önemli keşfi ve öngörüsü ile bu görüşü alaşağı etti.

Napolyon geleneksel savaş biçimine sürpriz, kütle merkezi, lojistik ve erzak yönetimini de dâhil etmiştir. İlk savaşlarını sürpriz yardımıyla kazanmış, daha sonra kütle merkezi ve kaynak organizasyonlarını kullanarak düşmanı yorma, kuvvetlerini etkisiz kılma, felç etme ve hatta savaşmadan! düşmanlarını yenilgiye uğratmıştır. Ulm savaşında düşman daha mermi atmaya fırsat bulamadan düşmanı çevirerek 60.000 kişilik bir orduyu esir etmiştir. Düşmanın ikmal yollarını keserek birkaç top atışı ile kazandığı savaşlar vardır. Kazandığı savaşlar sonucunda karada yenilmez olmuştur.

Napolyon'un belirli bir savaş stratejisi yoktu. Kuvvetlerini dağıtır ve düşmanını da karşılık vermek üzere kuvvetlerini dağıtmaya zorlardı. Daha sonra hata yapana kadar düşmana ufak hamlelerle saldırır ve hatadan sonra da vurucu darbeyi indirirdi. (Bu aynı zamanda iyi bir satranç oyunu stratejisidir). Napolyon biri hariç girdiği tüm çarpışmaları kazanmıştır. O da sonunu hazırlayan Waterloo savaşıdır.

Waterloo savaşında Napolyon'un kaybetmesiyle ilgili pek çok yorum yapılmıştır. En önemli sebepler Napolyon stratejilerinin düşman tarafından uygulanması , öğrenilmesi ve Napolyon'un savaş esnasında geçirdiği sağlık sorunları olarak gösterilmektedir. Daha sonra bir İngiliz adasnda yaşamaya mecbur bırakılmış burada da ölmüştür.

Şimdi de daha yakın bir tarihe uzanıyoruz. İkinci Dünya savaşında Bliztzkrieg denilen yıldırım savaşının yaratıcıları Almanlardır ve bu ekolun yaratıcısı ünlü general Hans Guderian'dır. Hans Guderian İkinci dünya savaşında önemli başarılara hizmet etmiş olsa da en önemli ve fark yaratmış ünlü temsilcisi Erwin Rommel’dir. Alman komutanların hiçbiri bu kadar kısıtlı kaynaklarla bu kadar güçlü düşmana karşı başarı kazanma fırsatı yakalayamamıştır.
Bazılarımız Erwin Rommel'in adını duymamış olabilir bazılarımız da onu O’nu çöl tilkisi lakabıyla tanımakta. İşin aslı kendisi de ikinci dünya savaşının ilk günlerine kadar pek tanınmış birisi değildir .

Birinci dünya savaşına piyade olarak katılmış olan Erwin Rommel sıradan bir tank subayı olarak ikinci dünya savaşına katılmıştır. Ancak Fransa’nın işgalinde kendini göstermiş daha sonra da Hitler tarafından Mısır’a İngilizlerle savaşmak üzere gönderilmiştir. Çöl tilkisi lakabını burada Müttefik kuvvetlerine karşı gösterdiği amansız mücadele ve zaferlerle elde etmiştir.

Kendi kuvvetleri 1 e 2 ; 1 e 3 hatta bazen 1 e 5 kuvvetinde güçsüz olduğu durumlarda dahi İngiliz kuvvetlerini bozguna uğratmış hatta Süveyş kanalının istila edilmesi ve İkinci dünya savaşının kaderinin değiştirilmesine ramak kalmıştır. Tamamen kaynaklarının yetersiz olmasından dolayı nihai zaferi avucundan kaçırmıştır. Afrika'daki savaşlarda müttefik ordusundan her zaman sayıca az silah ve insan gücüyle savaşmak zorunda kalmıştır.Tüm bunlara rağmen İngilizlere inanılmaz kayıplar verdirmiştir. Bir süre sonra Almanların Afrika'da tutunmasına imkan kalmayında Hitler'in emriyle Avrupa'nın savunmasına geçirilmiştir. Normandiya çıkarmasının yerini doğru tahmin etmiş ancak çıkarma yapıldığı bilgisinin kendisine ulaşmasındaki gecikmeden dolayı emrindeki askerleri doğru zamanda sevk etme şansını kaçırmıştır. Alman panzer tümenleri daha erken sevk edilebilseydi Normandiya çıkarması tarihe başarısız çıkarmalardan biri olarak geçebilirdi. Avrupadaki savaş sürerken Hitler'e düzenlenen suikasta katılan Erwin Rommel Gestapo tarafından ailesinin korunacağı sözüne karşılık intihara zorlanmış ve bu yolla intihar ederek ölmüştür.

Burada tarihe ara verip kaynakların aynı çizgide birleştirilmesi prensibinden bahsetmek istiyorum. Herhangi bir organizasyonda (şirket, devlet veya tiyatro kulubü ) belli idari ve teknik organlar vardır. Her organizasyonun bir lideri , liderin yardımcıları , iş yapan organlar ve bunların denetleyicileri bulunur. Organizasyonlarda bunlardan bazıları diğerlerine göre daha başarılıdır. Örneğin devletimizin dış politikası çok güçlü olabilir ancak eğitim sistemi çok zayıftır veya şirketimizin üretim ve bilgi işlem kadrosu güçlüdür ancak muhasebe kadrosu zayıf olabilir. Kaynakların etkin kullanımı prensibine göre organizasyonun gücü en zayıf halkası kadardır. Yani şirketimizdeki bilgi işlem ve üretim birimleri 10 üzerinden 10'luk çalışma yapsalar dahi muhasebe bölümümüz 10 üzerinden 6 olacak şekilde çalışıyorsa tüm organizasyonumuzun gücü maalesef 10 üzerinde 6 kalmaktadır.
KOR yeteneği burada devreye girer. Bu yeteneğe sahip bir yönetici veya lider organizasyonunu 7 veya 8 olacak şekilde örgütler yani üretim ve bilgi işlem birimlerine ayırdığı kaynağı keserek güçsüz birim olan muhasebeye aktarır ve onu 7 veya 8 e çıkartarak tüm organizasyonun değerini yükseltir.
Kaynakların dengelenmesi zaman açısından çok kritiktir. Böyle bir operasyon için bir şirkette haftalar hatta günler önemlidir ancak savaşta kaynakların dengelenmesinde dakikalar hatta saniyeler önemlidir. Baktığımız zaman örnek komutanlarımızın bu konudaki hassasiyetini anlayabiliriz. Örneğimizdeki iki komutan da savaşı pek çok zaman bizzat yönetmişlerdir çünkü kaybolacak dakikaların önemini çok iyi sezmişlerdir.

KOR yeteneğine sahip yöneticilerimiz hiçbir zaman icat yapan bir mucit olarak adlandırılamazlar. Ancak ihtiyaç duydukları zamanlarda yeni yöntemler keşfetmişlerdir. Rommel elindeki tank sayısının azlığından dolayı yeni yöntemler geliştirmiştir. 88 mmlik uçaksavar toplarını tanklara karşı koordineli biçimde kullanmış ve bunun sayesinde düşmanın tank üstünlüğünü ortadan kaldırmıştır. Aynı şekilde VW ları çölde tanklarla beraber hareket ettirerek daha kalabalık görünmelerini sağlamıştır. Sürpriz, komurtanlarımız için savaş sofrasının en keyifli mezesidir. Napoleon Austerlitz savaşını düşmana kurduğu tuzakla (bilerek sağ kanadını zayıf bırakmış ve düşmanın buradan saldırmasını sağlamıştır) kazanmıştır.

Bu yetenek aynı zamanda düzene başkaldırmayı ve farklı olmayı da beraberinde getirir. Cünkü insanın taşıdığı bu yetenek, ancak diğer insanların göremediği veya farkında olmadıkları yöntemleri kullanarak başarıya ulaştırabilmektedir. Bu da düzenin devamından çıkarı olanlar için bir tehdit oluşturmaktadır.

Gene bu başarılar yetenek sahibinde kaçınılmaz bir kendine güven ve kibir oluşturur. İnsanoğlunun yaratılışından getirdiği bu yeteneğin yeteneğinden gelen kibire yenildiği durumlar az değildir. Ancak kibrin kontrol edildiği durumlarda vardır karizmayı var eden, askerin saygısını kazanan ve ölüme koşmasını sağlayan .

Kaçınılmaz başarı ve şöhret gene bu insanların kaderine yazılmıştır. Çok başarılı bir komutanınız var ordusu düşmanı yeniyor ancak diğer ordularınız yeniliyor. Ne yaparsınız? Ya başarılı komutanı başarısız ordunun başına getirirsiniz ya da savaşı kaybedersiniz. Cevap çok açık değil mi?
 
Toplam blog
: 18
: 1354
Kayıt tarihi
: 17.04.08
 
 

1974 doğumluyum. Mühendislik eğitimi aldım ve özel bir şirkette yönetici olarak çalışıyorum. İlgi..