- Kategori
- Tarih
Kore’de Türk askeri olmak
"Havalar soğudukça nöbetler zorlaşıyordu. Bir gece yarısı nöbette Selahattin’in tuvalete gitmesi gerekti. Etraf zifiri karanlıktı ve mevzi dışına çıkmaktan başka çaresi yoktu.
Pantolonunu sıyırıp yere çömelirken Thomson tüfeğini yere bıraktı. Keklik gibi bir hedef durumundaydı. Derdi, vurulmaktan çok, bu pozisyonda ölmekti. Korkuyla işini bitirip kalkarken ayağının çarptığı tüfeği, 3-5 metre aşağıya, üstelik mayınlı araziye düşmesin mi?
Mayına çarpma tehlikesini göze alarak dikkatli adımlarla aşağı indi. Tüfeğini alıp döndü ama ölüp ölüp dirilmişti o üç beş dakika içinde. Mevzideki arkadaşı Kürt Memo olayı görmüştü, uzun zaman takıldı ona, bereket kimseye birşey söylemedi.
Kısa zamanda Amerikalı askerlerle kaynaşmışlardı. Gündüzleri beraber oluyor, gece olunca mevzilerine çekiliyorlardı. Türkçe, İngilizce ve çoğunlukla da Tarzanca anlaşıyorlardı.
Çavuş George, Selahattin’in iyi arkadaşıydı. Güneşli bir günde, irtibat hendeğinin dışında havan atışına yakalanıp ayağından yaralandı George. Acıyla bağırıyordu. Amerikan askerleri yakındı ama havan atışlarından korktukları için mevzilerinden çıkamıyorlardı.
Aslında havanın yakına düşüp düşmeyeceği çıkardığı sesten anlaşılıyordu. Selahattin sesleri kollayarak fırladı; George’u sürükleyerek taşıdı mevziye. Kısa sürede iyileşen George, ona minnet doluydu. Savaş sonrasında Amerika’ya gezmeye davet ediyor, isterse kız kardeşi ile evlendireceğini söylüyordu.
Bir gün bölükten bir emir geldi. ‘Sabaha karşı teslim olacak üç kuzey Koreliyi silahlarını alıp karargaha getirin.’ Gerçekten de güneş doğarken üç Koreli, ellerini kaldırarak teslim oldu. Çift taraflı ajanlık yapıyorlardı. Selahattin, ciple onları karargaha götürdü.
Karargah cepheden çok uzaktaydı. Selahattin’i, bir kahraman gibi karşılayıp, cepheyi anlattırdılar ona. Sohbet ederken aklına geldi Selahattin çavuşun. Neredeyse bir yıldır hiç yıkanmamıştı! Hamam olarak düzenlenen çadırda yıkanıp üzerini değiştirdikten sonra kendini tanıyamadı..."
***
29 Kasim onemli bir tarihtir. Kore'de, Kunuri'de Cin kuvvetlerine 'dur' demisiz...
Bugun Milliyet'te bir yazi vardi. Amerikan 'Tarih' kanali, Kore'de savasan Turk'lerden soz etmemis diye alinmisiz!...
Sanki; bizim butun TV kanallari 'Kore'de Turk Askeri" ni anlatiyormus gibi?...
Yukarida ki yaziyi Faruk Bildirici'nin "Kore'de Turk Askeri Olmak" isimli yazisindan aldim...
Hem bu yazinin, hemde epeyce once kaleme alinmis bir baska yazinin linkini verdim.
Olur a?
Biraz Kore Savasini hatirlamak istersiniz!...
***
LINK: http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2004/11/26/560051.asp
BLOG: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=3958
FOTOGRAF: Kore'de Turk Askerleri. Amerikali arkadaslari ile sohbet ediyorlar...
Pantolonunu sıyırıp yere çömelirken Thomson tüfeğini yere bıraktı. Keklik gibi bir hedef durumundaydı. Derdi, vurulmaktan çok, bu pozisyonda ölmekti. Korkuyla işini bitirip kalkarken ayağının çarptığı tüfeği, 3-5 metre aşağıya, üstelik mayınlı araziye düşmesin mi?
Mayına çarpma tehlikesini göze alarak dikkatli adımlarla aşağı indi. Tüfeğini alıp döndü ama ölüp ölüp dirilmişti o üç beş dakika içinde. Mevzideki arkadaşı Kürt Memo olayı görmüştü, uzun zaman takıldı ona, bereket kimseye birşey söylemedi.
Kısa zamanda Amerikalı askerlerle kaynaşmışlardı. Gündüzleri beraber oluyor, gece olunca mevzilerine çekiliyorlardı. Türkçe, İngilizce ve çoğunlukla da Tarzanca anlaşıyorlardı.
Çavuş George, Selahattin’in iyi arkadaşıydı. Güneşli bir günde, irtibat hendeğinin dışında havan atışına yakalanıp ayağından yaralandı George. Acıyla bağırıyordu. Amerikan askerleri yakındı ama havan atışlarından korktukları için mevzilerinden çıkamıyorlardı.
Aslında havanın yakına düşüp düşmeyeceği çıkardığı sesten anlaşılıyordu. Selahattin sesleri kollayarak fırladı; George’u sürükleyerek taşıdı mevziye. Kısa sürede iyileşen George, ona minnet doluydu. Savaş sonrasında Amerika’ya gezmeye davet ediyor, isterse kız kardeşi ile evlendireceğini söylüyordu.
Bir gün bölükten bir emir geldi. ‘Sabaha karşı teslim olacak üç kuzey Koreliyi silahlarını alıp karargaha getirin.’ Gerçekten de güneş doğarken üç Koreli, ellerini kaldırarak teslim oldu. Çift taraflı ajanlık yapıyorlardı. Selahattin, ciple onları karargaha götürdü.
Karargah cepheden çok uzaktaydı. Selahattin’i, bir kahraman gibi karşılayıp, cepheyi anlattırdılar ona. Sohbet ederken aklına geldi Selahattin çavuşun. Neredeyse bir yıldır hiç yıkanmamıştı! Hamam olarak düzenlenen çadırda yıkanıp üzerini değiştirdikten sonra kendini tanıyamadı..."
***
29 Kasim onemli bir tarihtir. Kore'de, Kunuri'de Cin kuvvetlerine 'dur' demisiz...
Bugun Milliyet'te bir yazi vardi. Amerikan 'Tarih' kanali, Kore'de savasan Turk'lerden soz etmemis diye alinmisiz!...
Sanki; bizim butun TV kanallari 'Kore'de Turk Askeri" ni anlatiyormus gibi?...
Yukarida ki yaziyi Faruk Bildirici'nin "Kore'de Turk Askeri Olmak" isimli yazisindan aldim...
Hem bu yazinin, hemde epeyce once kaleme alinmis bir baska yazinin linkini verdim.
Olur a?
Biraz Kore Savasini hatirlamak istersiniz!...
***
LINK: http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2004/11/26/560051.asp
BLOG: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=3958
FOTOGRAF: Kore'de Turk Askerleri. Amerikali arkadaslari ile sohbet ediyorlar...