Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '10

 
Kategori
Güncel
 

Korku…

Korku…
 

Her sağlıklı insanda olan olumsuzluklara karşı kendini koruma içgüdüsü olarak da tanımlayabileceğimiz bir duygu olan korku, aşırı olduğunda yarardan çok zarar sağlıyor. Bir kişi kendi korkuları ile başa çıkabiliyorsa dengeli, sağlıklı bir görüntü veriyor. Aksi durumlarda korku giderek bir hastalık hali alıyor ki, tedavisi de çok başarılı olamıyor. Kişi korkuyu hafifletip normal düzeye çekmeye çalışacağına, kendisi de korkuyu kullanmaya, korkuları ile baş etmek için başkalarına korku salmaya başlıyor.

Korkunun gerisinde çoğu zaman emin olamamak yatıyor. Bir konu hakkında emin olamama duygusu korkuyu beraberinde getiriyor. Örneğin, çoğu kişi karanlıktan korkar. Çünki, arkasında ne olduğundan emin değildir. Tabii dir ki çok geniş bir konu olan korkunun bir çok yönleri ile incelenmesi mümkündür.

Bizce en tehlikeli korku çeşitlerinden biri de, kişinin yaptığının yanlış olduğunu bilmesi ve sürekli bu yanlıştan dolayı hesaba çekileceğini düşünmesidir. Bu tür bir korku, kişiye çok daha büyük yanlışları yaptırabilir. Kişi kendini hareket ettikçe dibe gömülen bir bataklığın içinde hisseder. Korkusu öyle bir düzeye gelmiştir ki, rahatlatacağını düşündüğünde, kendine yardım eli uzatanları bile bataklığa çekmekten çekinmez. Bu durum, korkunun yarattığı en trajik durumlardan biridir.

İki ayı aşkın bir süredir devam eden Tekel işçileri direnişinde hükümetin ve sayın başbakanın tavrı bu aşamada bir korku durumunu çağrıştırıyor.

Zaman zaman sayın başbakan ve iktidar yetkililerinin bu gün söylediklerini yarın değiştirdiklerine şahit oluyoruz. Olmaması gereken bir durum. Ama yinede sonuçta nispeten de olsa olumlu bir duruma dönülüyor. Tekel işçilerinin durumunda ise izledikleri çok katı tutum bir şeylerden, bir yerlerden korktuklarını, hem de çok korktuklarını düşündürüyor. Tekel işçileri bağlamında tartışılan 4-C istenilse başbakan tarafından hemen çözülür, üstelik oyların sürekli düştüğü şu dönemde fırsata bile dönüştürülebilir di. Siz bakmayın milletin parasını yedirmem muhabbetlerine. O söylemlere kimsenin inanmadığı gibi kendinin de inanmadığı ortadadır.

Özelleştirmelerden işsiz kalanları kamuda devamlı işlere yerleştirmek çok da zor değildir. Böyle bir şey, iktidara sempati sağlayacağı gibi, özelleştirmelere karşı olan sert eleştirileri de yumuşatabilir. Peki neden yapılmaz?

Bizce iktidar bu konuda kesin emir almış ve emir dışına çıkmaktan çok ama çok korkuyor. Değilse yıllardır tanıdığımız AKP ve sayın başbakan bu sıkıntılı durumu fırsata çevirebilirdi.

Görünen o ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sosyal devlet olma özelliğinin kesin kaldırılması emredilmiştir. Özelleştirmelerden açıkta kalan işçiler hemen hepsi sendika deneyimine sahiptir, gideceği yere aynı fikri götürecektir. Bu yüzden onlara devamlı bir iş olanağı asla verilmemelidir.

İktidarın çok korktuğu ortada. Umarız bu korku, çok büyük tahribata gitmelerine yol açmaz

15/02/2010

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..