Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ekim '11

 
Kategori
Siyaset
 

Korkuların egemenliği

Korkuların egemenliği
 

 

Korkunun egemen kılındığı bir ülkeye mi dönüşüyoruz!

Cinlerle, perilerle, öcülerle, albastılarla, torbacılarla, polisle, jandarma ile korkutulan çocukluğumuz, yetişkin birey olduğu zaman da terörle, işsizlikle, mahalle baskılarıyla, “din”ile korkutulmaya devam edilirken; siyasi baskılar başta olmak üzere çok farklı korkuların üretilmesine de devam ediliyor...

Korkular siyasi görüş ve inanç farklılığı da dinlemiyor, herkes bundan nasibini alıyor... Toplumu kendi kafasına, inançlarına göre terbiye edeceğini düşünen siyasi anlayış, toplumun önemli bir kesimine korku ve kaygıları da aşılamış oluyor...

Toplumun önemli bir kesimi, ülkemizin bölüneceği, laikliğin yerine şeriat düzeninin geleceği korkusunu yaşamaktadır...

Üniversitede okuyan gençler ne olacağım, okulu bitirdiğim zaman iş bulabilecek miyim korkusunu şimdiden yaşıyor... Asgari ücretle çalışan, taşeron işçi olarak çalışan işçiler, kapının önüne konulmak korkusuyla yaşıyorlar...

Sosyal güvencelerin, sosyal adalet düzeninin ve sisteminin olmadığı ülkelerde bu korkular hep yaşanıyor... Gelecek korkusu, ne olacağım korkusu, sosyal güvencesi olmayan kitleleri her zaman tedirgin etmektedir...

İnsanların korkularını en aza indiren, onlara sosyal güvenceler sağlayan, sistemini insanların mutluluğu üzerine kuran ülkelerdeki insanlar daha mutlu ve sağlıklı olmaktadır... 

Toplumsal derinliğimize baktığımız zaman korkak bir toplum olduğumuz görülür... Aile içi şiddetlerin, dövüşlerin, kavgaların, töre cinayetlerinin temelinde de bu korkular vardır...

Toplumsal tepkisizliğimizin, aldırışsızlığımızın, duyarsızlığımızın temelinde de:  “Adam sendecilikle, bana dokunmayan yılan bin yaşasın, elle gelen düğün bayram” anlayışlarıyla da örtüşen bencilliğe bulaşmış korkaklığımız yatmaktadır...   

Korkuyu egemen kılan siyasi iktidarlar, bunun sayesinde iktidarlarını uzun süre devam ettirebilirler... İnsanoğlunu açlıkla terbiye edemezsiniz, korkunun da bir sınırının olduğunu bıçak kemiğe dayandığı zaman anlayabilirsiniz...

Korkuyu egemen kılmanın yerine özgür bir düşünceyle, paylaşımcı bir anlayışla, sosyal adalet düzenini kurarak, tüm insanları mutlu etmenin yolunu bulmak en sağlıklı yoldur...

Son sözüm siyasi iktidara, durmadan korkular pompalamak yerine, korkularımızın üzerine gidin ve korkularımızı yenmemizde bize yardımcı olun... Korkuların egemen olmasını önleyici yasal düzenlemeleri yapın...

Korkularla, korkular içinde yaşamak istemiyoruz...Korkunun egemen bir güç olmasını hiç mi hiç istemiyoruz...    

 
Toplam blog
: 1410
: 1053
Kayıt tarihi
: 04.11.06
 
 

Emekli öğretmenim ve  emeklemeye devam ediyorum.  Emeklilik yaşamın sonu değil, yaşama yeni amaçl..