Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ocak '16

 
Kategori
Blog
 

Korkusuzca yazmak!

Hatırlarsınız bir dönem Anıl Yiğit olarak yazmış ve günden farklı olarak bilimsel yazılar dahil çok çeşneli yazılar üretmiştim. Oysa Eric Van Buyten olalı beri bu tür yazıların hepsinden uzaklaştım. Bir dönem aşkı aradım bloglarımda ve bulamayacağımı anladığımda başa dönüp “Aşk bir Masal” şiirime sığındım.

Evet, fazlaca hissetirmeden sizlere, hayatımı komple yeniledim. Nevyorklu AĞABeyin ağzına pelesenk olan Müdürlük işinden uzaklaşıp Yüksek Lisans hocalığına terfi ettim. Bu arada boşanıp özüme döndüm ve kendi kararlarımı kendim alır hale geldim. Evliliğimin başından sonuna kararların çoğunluğunu eşim vermiş, özgür düşünme ve korkusuzca öğrenme isteğimi bir hayli törpülemişti. Oysa beni ben yapan özelliklerin başında özgürlüğüm ve özgünlüğüm gelir. Annemler özgünlüğümü baltalarken eski karım da özgürlüğümü zedelemiştir. Hatta sabahları tüm dünyadan erken kalkarak yazdığım bloglar  için sürekli beni suçlamıştır: “Sen hayatını yaşıyorsun”. Oysa ben onunla olan mesaimde hiçbir kusur etmeme rağmen kendime ait herhangi bir şey yapıyor olmam bile ona batmıştır. Onun da hakkını yiyemem 40’lı yaşlarda iki tane çocuğu sadece koca yardımı ile büyütmek hiç kolay değil, kabul ediyorum. Boşanmış olmamıza rağmen haftada en az iki gün onu bu yükten kurtarmaya çalışıyorum.

THY’ında mühendis olduğum dönemde -90’lı yılların başından sonuna doğru- yani inanılmaz çok çalıştığım söz konusu süreçte tam bir FİKİR işçisiydim. Hayatımı düşünerek kazanıyordum. Kafam iyi çalıştığı için her soruna çözüm üretecek düşünceyi beynimden tasarlayabiliyordum. Sistemli, disiplinli ve inanılmaz çalışkan oluşum ve İTÜ’de en son  ve en güncel bilgilerle donatılmış olmam, başarıyı otomatikman getiriyordu. Ve burslu(seçilmiş) bir eleman oluşum dolayısıyla fikrim her seferinde ALTIN değerinde karşılandı ve uygulandı. Sonuçlar ardısıra geldikçe el üstünde tutulan bir mühendis haline geldim. Burada anlatmak istediğim geçtiğim özetten çok faklı: THY’da bana ÖZGÜN VE ÖZGÜR DÜŞÜNME hakkı tanıdılar. Oysa beni baskılasalardı, benden yararlandıklarının onda biri kadar faydalanabilirlerdi.

Örneğin ailem aynı dönemde beni baskı altına alarak diğer normal insanlar gibi düşünüp yaşamamı beklediler. THY’dan farklı olarak beni olduğum kişi olarak kabul etmeyi hatalı buldular. FİKİRLERİME HİÇBİR ZAMAN destek vermediler. Bu durum da hayatımda büyük bir sorun haline geldi. Bir yanım yaptıklarımın ne kadar orijinal olduğunu söylerken, diğer bir yanım(ailemin) bunu yapmamın deliliğimden kaynaklandığını bana kabul ettirmeye çalışması, beni gereğinden fazla isyankar yaptı hayatta! Topluma karşı bu kadar net duruşumun ailem ile ilgisi yadsınılmayacak ölçüde çoktur. Tabi onların entellektüel elitlerden oluşlarının, inandırıldıkları biçimde düşünmelerinin, sistemin onları kurguladığı biçimde davranmalarının, sorgusuz-sualsiz dikte ettirildikleri doğruların da payı büyüktür, bana karşı böyle davranmalarında!

Bütün bunları sizlere aktarmamdaki sebep beni daha iyi tanımanız, takdir etmeniz veya yermeniz değil, asıl amacım bu ülkede yaşam olasılıklarının içinde özgürce düşünmeye ve davranmaya verdiği olanakların nasıl kısıtlı olduğunu göstermeye çalışmak!  Benim gibi öğrenim hayatında bu kadar ÖZGÜR bırakılan bir kişiliğin, üniversite mezunu velilerine rağmen ÖZGÜN bırakılmak istenmediği yönünde size bilgi aktarırken YARATICI olmamızın ne kadar ZOR olduğu gerçeğini size göstermek! Sizi herkesten İYİ tanımasını beklediğiniz ailenizin yıllar boyu size ne kadar yabancılaştığı konusuna da vurgu yapmak! Türk aile sistemi konusunda artık alternatiflerin gündeme getirilmesi ihtiyacını da ayrıca belirlemek!

Bu yüzden blog ortamındaki tüm bu çabalamalarımızı önemsiyorum. Erdal beyin örnek bir öğretmen gibi bizi takip ediyor oluşunu, Güz Özlemi’nin Türkçe’ye sahip çıkışını, Ata Kemal beyin, her konuda düşünme ve gözlem vesilesiyle elde ettiği bulguları bizimle paylaşmasını, Tülay’ın duygularını özgürce aktarmasını, Sudan Hayaller’in yeteneğini, Ersin beyin genel kültürünü ve bunu paylaşma yaratıcılığını, Abbas beyin akılcılığını ve tarafsızlığını, Ümit beyin kendince fazlasıyla önemsediği MB ortamını savunuşunu(bunu bazen abartıyor), New Yorker’ın kendindenliğini ve dünyayı iplememesini, Korkut beyin yerinde duramayacak kadar genç düşüncelerini önemsiyorum.

Yaşamlarımız belirgin bir biçimde değişirken MB’de kurmaya çalıştığımız Türkiye özütünde bir ortamda bir araya gelen bazen birbirine aykırı düşüncelerin öyle ya da böyle tartışılmasını, ÖZGÜRLÜK ve ÖZGÜNLÜK açısından son derece faydalı buluyorum. Örneğin super dostluğumuza rağmen birbirine zıt düşüncede olabiliyoruz Güz Özlemi ile ve bu bazen bizi birbirimizden uzaklaştırabiliyor. Ama yine de, eğrisiyle-doğrusuyla düşüncelerimizi MB kanalıyla tüm dünyaya iletmekten geri kalmıyoruz ikimiz de!

Türkiye özelinde insanın son derece iyi öğretim alması vaki iken, son derece iyi eğitim görmesi, son derece düşük olasılıktır. Bu tespiti üzülerek yapıyorum. Bu durum da bizi demokratik olma konsunda son derece zayıf, karşı fikirlere sabırsız ve direkt karşıt, toplumun farklı katmanlarına karşı son derce TARAF yapıyor.

Anayasanın 66. maddesinde yazdığı gibi vatandaşlık bağıyla bu ülkeye bağlı herkes Türk’tür. Lütfen eğrisi ve doğrusuyla bu gerçeği kabul edelim. Sonrasında hepinize ayrı-ayrı teşekkür etmek istiyorum ve özellikle Selda hanım gibi yeni başlayan arkadaşların anlatacaklarını dinlemek konusunda biraz daha sabırlı davranmak konusunda anlayış bekliyorum. Bunu tamamıyla hüsnü niyetle öneriyorum.

Çünkü bu ülkenin gerçekten korkusuzca yazan bizlere ihtiyaçları var. Hep beraber ülkem için bu düşünme açığını  birlikte kapatalım...

Saygılarımla,

Anıl Yiğit 

 

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..