Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '07

 
Kategori
Rüyalar
 

Körler rüya görür mü?

Körler rüya görür mü?
 

El falı, kahve falı, su falı, çay falı... Bunları duydunuz; ama tarak falını duymadığınızı zannediyorum. "Rüya İçinde Rüya" başlıklı yazımda size bir rüyamı anlatmıştım. Tarak falını da bir başka rüyamda gördüm. Size şimdi bu rüyamı anlatmak istiyorum:

Ben kör bir şairmişim. Dünyanın en meşhur şairi. Almadığım ödül kalmamış. Yurt içinden ve dışından milyonlarca hayranım varmış .Maddi ve manevi olarak her yönden doymuş bir insanmışım. Yatlarım katlarım, hayranlarım...Şiirlerim pek çok dile çevrilmiş, pek çok besteci tarafından bestelenmiş hatta bazılarının filmi çekilmiş. Kısacası bütün dünya tarafından el üstünde tutulan bir şairmişim; ama mutsuzmuşum.

Şiirlerim herkes tarafından okunmasına, beğenilmesine rağmen ben en güzel şiiri yazamadığım inancındaymışım ;çünkü en güzel aşk şiiri gözler için yazılabilirmiş ve ben kör olduğum için bu şiiri yazamamışım. Her günüm gözler için bir şiir yazamamaya hayıflanmakla geçiyormuş. Tanrı'ya hep dua ediyormuşum: "Ne olur Tanrım bir dakikalığına dahi olsa gözlerimi aç, bir çift güzel gözü göster bana, sonra kör olarak yaşamaya razıyım. "Bir gün rüyama bir melek girmiş: "Senin gözlerini açarız; ama bir şartla, dünyanın en güzel gözlü kadınını kimsenin yardımı olmadan bulacaksın ve onu kendine aşık edeceksin." demiş. Günlerce düşünmüşüm: " Dünyanın en güzel vücutlu kadını olsa, hadi dokunarak bulayım;ama en güzel gözlü kadınını kimsenin yardımı olmadan nasıl bulacağım?" Bir cevap bulamamışım.

Aradan yıllar geçmiş, birçok yeni şiir yazmışım, ünüme ün katmışım; ama mutsuzluğum devam etmiş. Bir gece her şeyimi bırakıp memleketimi terk etmişim. Başka bir kılıkta beni kimsenin tanımadığı başka bir ülkeye gitmişim. Hatta tanınmamak için estetik ameliyat yaptırmışım. Orada falcılığa başlamışım; çünkü en güzel gözlü kadını ancak bu yolla bulacağımı düşünüyormuşum. İnsanların geleceklerini merak ettiklerinin, bunu öğrenmek için zengininden yoksuluna, okumuşundan cahiline herkesin falcıların kapısını aşındırdığının farkındaymışım.

Bana fal baktırmak için gelecek kişilerin saçları uzun, karışık ve kirli olmalıymış.Önce saçlarını özel bir şampuanla yıkıyor, sonra taramaya başlıyormuşum.Elimdeki kemik tarak yüzlerce yıl öncesinde yaşayan bir şamana aitmiş. Saçları taraken tarağın takıldığı yerlerde ben transa geçiyormuşum, o anda o şamanın ruhu bedenime giriyor ve falını baktığım kişinin geleceği hakkında kehanetlerde bulunmaya başlıyormuşum.Kısa sürede o kadar meşhur olmuşum ki devlet adamları, sanatçılar, zenginler, fakirler kapımda kuyruk oluşturmaya başlamış; ünüm şairken ulaştığım ünü, zenginliğim eski mal varlığımı kat kat aşmış. Ben sabırla dünyanın en güzel gözlü kadınını beklemeye devam etmişim.

Bir gün fal baktırmaya bir kadın gelmiş. Kadının saçlarını yıkayıp taramaya başlamışım; lakin tarak bir türlü takılmıyormuş. Saçları öyle yumuşakmış ki her bir teli tarağın ucundan akan bir ırmakmış sanki. Benden bir ter boşalmış ki sormayın. Dünyanın en güzel gözlü kadınının saçlarını okşadığımı hissetmişim. Yüreğimdeki sıcaklık ellerimi eritmiş, parmaklarım düşmüş. Kadın hiçbir söylemeden gitmiş. O gece rüyamda o kadını görmüşüm. Onun kahverengi gözlerine hayran olmuşum; aklıma milyonlarca mısra gelmiş, hemen kağıt kalem aramışım. Tek bir satır yazamadan uyanmışım. Uyandığımda rüyamı hatırlamışım; ama görmenin nasıl bir şey olduğuna dair tek bir izlenim bile yokmuş beynimde. Sadece kadının şu sözünü hatırlıyormuşum:"Artık fal bakamayacaksın."

Sevgili okur hikayenin sonunu merak ettin belki ;ama ben size başka bir hikayeyi hatırlatacağım.Ölümsüzlüğü arayan yüzlerce kuşa:" Kuşlar padişahı Simurg'u bulursanız ölümsüzlüğe kavuşursunuz." demişler. Yüzlerce kuş yola çıkmış, vadileri çölleri geçmiş ;dağları, denizleri aşmış; aç susuz kalmış.Bu yolculıuk sırasında pek çoğu vazgeçmiş, dönmüş;sadece otuz kuş Kafdağı'na varmış. Orada bir bilgeye sormuşlar: "Kuşlar padişahı nerede?" Bilge cevap vermiş: "İçinizde." Farsça "si", otuz;"murg" kuş demekmiş;yani "Simurg" otuz kuş anlamına geliyormuş.

Üstat Ahmet Mithat Efendi'nin üslubuyla bitirelim. Kıssadan hisse: Aşk sevgiliye ulaşmak değil;ona ulaşmak için yaşananlardır.

 
Toplam blog
: 114
: 1620
Kayıt tarihi
: 01.08.07
 
 

1964'te Ankara'da doğdum. Meslek lisesinin elektrik bölümünü bitirip fabrikada ve şantiyede çalıştım..