Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '14

 
Kategori
Deneme
 

Körleştirilmiş kamuoyu

Körleştirilmiş kamuoyu
 

Artık ‘izm’le biten kavramlar konuşulmaz, yazılmaz, çizilmez oldu. Böyleyse, Cemil Meriç’in “izmler giydirilmiş deli gömleği” sözü günümüzde havada mı kaldı, geçersiz mi oldu? Hayır, bin defa hayır. ‘İzm’leri ikame edici, yıkıcı, teslim alıcı, göz karartıcı onlarca kavram bulunup, hayatımızı deli gibi yaşamamızı sağladılar, deliliği başkalarına izafe ederek. Deli olanla, gerçek delinin anlamını unutturarak.

“Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra ortaya atılan en önemli tez, Fukuyama’nın seslendirdiği ‘tarihin, yani ideolojilerin sonu geldi, artık, liberalizm her yerde ve her şeye egemen’ anlayışı idi.

Fukuyama, bu bence yanlış ama çok önemli kitabında insanlararası farklılıların artık başka alanlarda aranacağını belirtiyordu.

Şimdi bir başka Amerikalı Siyaset Bilimci, Samuel P. Huntington, Fukuyama’nın bıraktığı yerden alıyor ve 21. Yüzyılın din ağırlıklı bir uygarlıklar çatışması ile belirleneceğini söylüyor.”(Emre Kongar, http://www.kongar.org/makaleler/mak_ye.php)

Önce birileri senaryo yazıyor, senaryonun nasıl sahneye konacağının planları, çizimleri yapılıp, lazım olan oyuncular, öteden beri işaretlenip (kuluçkada)yetiştirilenler arasından tespit ediliyor ve düğmeye basılıyor. Gösterinin oynanabilmesi için uygun sahnenin bulunup, perdenin açılması çocuk oyuncağı.

Putlaştırma ilkel insanın tercihidir, modernin değil. Modern tanımlamasını yapıyorsak, bugüne kadarki biriken ilim ve düşünce toplamlarının yoğurduğu bir insandan bahsedilmeli, ilkelleştikçe putlaştıranların modern tanımına sokulmaması lazım gelir. İlkellik, hayatın başladığı güne tekabül eder. Milyarlarca yıllık, sayısız filozofun söylediklerinin ve 224000 peygamberin getirdiklerinin, tebliğ ettiklerinin üstüne hala ilkellik teraneleri yapılması ve putlaştırmalar varsa ki, var, demek ki, hala ilkel insanın yaşadığına hükmetmemizi sağlayacaktır. Her an da, hem ilkellik, hem de ilerilik (modern diyoruz biz)aynı anda yaşanmaktadır.

Modern dediğimiz insan, daha çabuk putlaştırdığı zamanlar yok mudur? Vardır. Ve bu durum, modern insanın içine yuvarlandığı, hastalıklı ruh yapısından kurtulamadığı bir durumun tespitidir. Problemini çözemeyince, engelleri aşamayınca kendince ulaştığı çözümün ifşasında putlaştırma izlerini görürüz. İster dindar dediğimiz, ister dini dar dediğimiz tipler olsun fark etmez. Putlaştıran ille de dinden uzak yaşayanlar içinden çıkmaz, inancını, ibadetini, ilmini, iyiliklerini, yardımlarını putlaştıranları görüyor ve tespit ediyoruz. Putlaştırıldığı anda ilkellik baş göstermiştir. Başa dönüş. Hayatın ilk günlerine.

Ne zor bir durumdur. Kovulanlar, cezalandırılanlar, cehenneme gönderilenler, cehennemini yaşayanlar, itirazla kendine paye çıkartanlar, olmayanı varmış gibi dayatanlar… Kimdir bunlar?

Ki, söz açıldığında din ve dini konular hakkında kimseye pabuç bırakmayanlar, küçümseyerek muhatabına gülenler…

21. yüzyılın din ağırlıklı medeniyetler çatışması olacağı senaryosu yazılalı beri, bizim siyasi İslamcılarımız da bu yönde ağırlıklı çalışmalar yapmışlar, sanki emir almışlar gibi, tüm yorumları, çözümleri, tespitleri din ve dini (zannettikleri)kavramlar üzerinden olagelmiştir. Tabi böyle olursa geniş kesimler tarafından çok kolayca kabul göreceği de bir gerçektir (doğrusu işlerini iyi biliyorlar). Şimdi bu zavallılardan birisinin birkaç cümlesini aktaralım:

“Kürt etnik kimliğinin paganlaşmasını sağlayan, kışkırtan, meşrulaştıran şey, tam da pagan/laştırılan Türk kimliğidir, Türkiye’nin, Türk kimliğinin Türk etnisitesi üzerinden tanımlanması, dolayısıyla paganlaştırılmasıdır. Bir imparatorluk bakiyesi, 30’a yakın etnik kimliğin sıkıştırıldığı bir ülkede seküler ulus kimliği üzerinden bir toplumun bir arada yaşatabileceğini düşünmek, tam bir entelektüel körleşme örneği ve dolayısıyla cinayettir.”(*)

Paganlaştırmayı putlaştırma olarak okumalısınız. Bu cümlelerde neyi nasıl düzelteceğiz, İslamcı kafa işte. Aklını zihnini çocukluk yaşlarından itibaren iğdiş etmişler, o kısır fikirler üzerinde dolanıp duruyor.

Tarihinin hiçbir anında ne ismini ne de sahip olduğu özellikleri asla ve kat’a putlaştırmamıştır Türk. Şimdi ona düşmanlık gösterenler çamur atıp izini görmeye çalışıyorlar o kadar. Sadece bu da değil, efendilerinin gösterdiği izden giderek uydurulmuş ‘yeni dünya düzeni’ne hizmette bulunuyorlar, belki de farkında olamadan.

 “Kürt sorunu”nu yaratan Türk kimliğiymiş!

Ya, şu cümlesine ne dersiniz?: “Bölge halklarının kendi geleceklerini dün olduğu gibi yarın da kendilerinin belirleyebilmeleri için, modernleşme ve sömürgecilik süreçlerinde içine sürüklendikleri siyasi yıkımları, zihni savrulmaları, kültürel çözülmeleri, mezhebi, etnik ve kabilevî paganlaşma biçimlerini aşmalarını mümkün kılacak çok yönlü, herkese, bütün farklılıklara hayat hakkı tanıyan, ittihad-ı islâm fikrini epistomolojik ve ontolojik olarak her alanda hayata geçirmeyi mümkün kılacak, esaslı bir medeniyet fikri etrafında toplanmalarından başka çıkar yol gözükmüyor.”[1] (*)

Dün olduğu gibi diyor, yani dün devletleri var olanlar yeniden devletlerini kursunlar diyor bu garip, bu zavallı fikir, akıl yoksunu. 1000 yıldır birlikte yaşadığımız Kürtlerin siyasi yıkımları mı olmuş, zihni savrulmaları mı olmuş, kültürel çözülmeleri mi olmuş neler söylüyor bu adam? Türkler tarafından bunlar uygulanmış olsaydı, bugün Kürt diye bir varlık mı kalırmış? Ne saçmalıyorlar bunlar? Birde kimsenin anlayamayacağı kelimeleri serpiştiriyorlar ki, iyi bir şey söylediğini sansınlar. Sevsinler senin aydınlığını, entelektüel dayatmalarını.

Ancak Türk’e, Türkiye’ye düşman olanların yazabileceği cümleler bunlar. Kafa İslamcı kafası (Müslüman değil), bir türlü kurtulamadığı putlar zihninde depreşiyor. Aklı kaçıyor, Türk gibi düşünemiyor, Müslüman düşünceleri değil dillendirdikleri. Yıkıcı, parçalayıcı fikirler. İttihad-ı İslam yazdı ya, Müslüman olmaya kâfi zannediyor.

Efendilerine hizmette kusur etmiyorlar. Fukuyama veya Huntington yazsa ancak bu kadar yazabilirdi. İşte, kendisinin eleştirdiği putlaştırmaya örnek, kendi satırları. İlim zannettiği, irfan olarak algıladığı, entelektüel akıl olarak yorumladığı, çözüm olarak ortaya sürdüğü fikirlerin tamamı kendi putlarından ibaret. Kendi paganlığı.

“İslamcı, cemaatçi, tarikatçı, seküler, şu, bu; büyük bir kitle halinde Türk-İslam dünyasının basireti, feraseti bağlanmış, kör edilmiştir. Emperyalist Haçlı-Siyon çeteler tarafından bilimsel, sanatsal, eğitimsel, siyasi, ekonomik; her yol kullanılarak uzun zamandan beri, Tanzimat’tan beri Müslüman ahaliyi körleştirme operasyonu ısrarla devam ettiriliyor.”[2]

Evet, durum budur, okumuşu, cahili, yurt içinde tahsil yapmışı, yurt dışında okullar bitirmişi, durum budur. Körleştirildiniz. Neye baktığınızı bilmiyor, neyi gördüğünüzün farkında değilsiniz. Kullandığınız tanımların bile idrakinde olmadan, nereleri nasıl yıktığınızın bile farkına varmadan sallayıp duruyorsunuz.

Unutmayın:

Her attığınız toprak, kendi evinizin temelini boşaltıyor.

Yukarıda bir hastalıktan bahsettik. C. G. Jung‘Keşfedilmemiş Benlik’isimli eserinin, ‘Kendini tanımanın anlamı’başlıklı bölümünden bir paragraf aktaralım ve Sayın Kaplan’ın ne gibi bir tedaviye ihyacı olduğunu kendisinin tespit etmesini bekleyelim:

“Kendimizi tanıdıkça, yani kendi ruhumuzu keşfettikçe, içgüdülerimizle karşılaşırız ve onların imgelerle dolu dünyası ruhun içinde uyuklamakta olan ve her şey yolunda gittiği sürece bizim nadiren fark ettiğimiz güçlere ışık tutar. Bunlar, müthiş bir etkinliğe sahip potansiyel güçlerdir. Bu güçlerin ve bunlarla bağlantılı imgelerin ve düşüncelerin olumlu ve yapıcı bir alana mı, yoksa felakete mi yöneltileceği tamamen bilinçli aklın hazırlıklı olmasına bağlıdır. Öyle görünüyor ki, çağdaş insanın ruhsal hazırlığının ne kadar nazik ve sallantılı bir konu olduğunu deneyimlere dayanarak bilen tek insan, psikologdur. Çünkü bireyin karanlığın ve tehlikenin içinde doğru yolu tekrar tekrar bulabilmesini sağlayan o faydalı güçleri ve düşünceleri insanın içinde aramak zorunda olduğunu anlayan tek insan psikologdur.”

Artık, sen bilirsin.

NOT: Yazımız tamamlandıktan sonra, değerli kalem Afşar Zeybekoğlu 25 Eylül tarihinde ‘Demokrasi mi Demografikrasi mi” başlıklı muhteşem bir yazıya imza attı. Birlikte okunarak değerlendirilmesi…

(*)  Yusuf Kaplan, 24 Ağustos 2012, Yenişafak)

(**) Prof. Dr. Nurullah Çetin, 1 Eylül 2013, haberiniz.com.tr          


[1] Yusuf Kaplan, 24 Ağustos 2012, Yeni Şafak

[2] Prof. Dr. Nurullah Çetin, 1 eylül 2013, haberiniz.com.tr

 

www.mahmutemin.blogspot.com

 

 
Toplam blog
: 64
: 425
Kayıt tarihi
: 25.05.11
 
 

"Bom boş, Boşlukta" Konuyla ilgili eğitimim yoktur.Merak ve özel çabalarla bir şeyler yapmaya çal..