Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '20

 
Kategori
Güncel
 

Korona sonrası varsayımlar...

     Tüm canlılar doğarlar, yaşarlar ve ölürler gibi bir genelleme yapmak istemiyorum.

Çünkü böyle bir genellemenin doğru olmadığını daha önce “ölüm üzerine” kaleme aldığım bir yazım sırasında gördüm. Meğerse Dünyaya kazık çakan canlı varmış. Şimdi çok şaşırdınız ve merak ettiniz değil mi?

Dünyanın ölmeyen bu tek canlısı neymiş biliyor musunuz?

Bu canlı, Turritopsis nutricula isimli 4-5 milimetre çapındaki denizanasıymış…

Dünyanın ölmeyen tek canlısı cinsel olgunluğa geldiğinde yani daha fazla üreyemediğinde genetik bir değişim geçiriyor ve tekrar ergenlik yaşlarına, yani denizanasına dönüşmeden önceki evreleri olan 'polip'e geri dönüyor. Bir süre sonra da yeniden denizanası olarak tekrar doğuyor. Bu dönüşüm sonsuza kadar sürebiliyor ve böylece minik canlı ölümsüzleşiyor.

Bilim adamları bu işin sırrını çözmeye çalışarak, insanoğlunun ölümsüzlüğünün de kapısını aralamaya çalışıyormuş… Ölüm olmasaydı ne olurdu diye sorgulamalar yapabiliriz… Konumuz tam olarak bu değil elbette… Konumuz, hep ölümü çağrıştıran ve bunun korkusunu bize yaşatan Korona salgını sonrası olası davranış değişimleri…

     Görünen o ki: Korona salgını Dünyamızda çok can alacağa benziyor… Henüz kesin bir ilaç, aşı bulunamamış olması da; insanları korkuya, kaygıya, endişeye ve bilinmezliğe doğru sürüklüyor… Ülkeler, bir şaşkınlık içindeler; bilimsel çalışmaların bir çözüm bulması için seferber oluyorlar. Bu yönüyle de tüm ülkeler bu yöndeki bilgi birikimlerini ve çalışmalarını birbirleriyle paylaşıyorlar…

     Dünyamız geçmişinde de kayda geçen çok sayıda salgın hastalık dönemleri geçirmiştir…

Bu salgınlara birkaç örnek verecek olursak; 164 yılında Çin’in kuzeyinde veba salgını ve sonrasında kıtlık ve çekirge istilasıyla nüfusun % 40’ına yakını ölüyor… Bu aynı zamanda Çin’i 300 yıldır yöneten  “Ming Hanedanı’”nın da sonu oluyor.

14. Yüzyılda Avrupa’yı vuran ve nüfusun %3’ünü öldüren Veba Salgını, daha çok köylüleri ve tarım işçilerini vuruyor. Toprak sahipleri iş gücü sıkıntısı çekiyor ve tarım işçilerinin pazarlık payı artıyor. Milyonlarca ölümün ardından Avrupa toparlanıyor ve hızla büyüyerek zenginleşiyor. Kilise Babalarının itibarı azalıyor ve Reform ve Rönesans’ın fikir alt yapıları güçlenmeye başlıyor… Bildiğiniz gibi adı Amerika olmasa da böyle bir kıta vardı ve burada da insanlar yaşıyordu. Amerika’ının keşfi –bulunuşu- sömürgeci bir dilin-anlayışın- insanlığa yutturulmasıdır….İşte yeni bir kıta bulduk diyen bu Sömürgeciler tarafından 15. Yüzyılda Amerika’ya taşınan ve çok uzun süren Çiçek Hastalığı da başta yerliler olmak üzere  milyonlarca insanın ölümüne neden oluyor…

19. Yüzyılın başında sömürgeci Fransa’nın Kuzey Amerika’da 50bin askerinin Sarıhumma hastalığıyla kırılmasıyla Haiti’den çekilmek zorunda kalışı da salgınların bir siyasi sonucudur…

19. Yüzyılın sonlarında Afrika’da görülen sığır vebası sonrasında oluşan kıtlıkla çok sayıda insanın ölümü, Avrupalı sömürgecilerin iştahını kabartarak bu kıtanın sömürülmesinin önünü açmıştır…

Anadolumuz da; tarihi süreçler içinde çok sayıda salgını yaşamış, Bu yönde önemli bağışıklık kazanmış bir coğrafya olmuştur. Kolera, sıtma, verem, tifüs, kızamak, çiçek salgınları yaşayan Anadolu bu salgınlar sonrası da kıtlıkları yaşayan acılı bir coğrafya olmuştur.  Sarıkamış’ta askerlerimiz soğuğun yanında tifüs salgınına da yenik düşmüşlerdir…

Kısaca özetlemeye çalıştığımız gibi salgınlar sonrası salgınların yaşadığı yerlerde siyasal, sosyal, ekonomik değişimler yaşanmıştır. Bu değişimler insanların davranışlarını etkilemiş, insanlara yeni bir bakış açısı getirmiştir. Bu bakış açıları da bir takım siyasi değişimleri de beraberinde getirmiştir…

     Korona Virüs salgını sonrasında da insanoğlu bu yaşadıklarından önemli dersler çıkaracaktır. Sorgulamaya kendisinden başlayarak, yönetimi altında bulunduğu siyasi iktidarlarını da sorgulamaya başlayarak bir takım değişimlerin adımını atacaktır.

İnsan davranışları da bir takım değişimlere uğrayacaktır. İnsanoğlu, artık küçük farklılıklarımızı fazla önemsemeden ortak bir akıl ve bilinçle hareket ederek bir dayanışmanın içine girebilir diyebiliriz… Bu iyimser öngörü tersine de bir gelişim göstererek, insanoğlunu daha bencil, daha kendine yaşayan bir davranışa yöneltebilir. Bilime yönelik güven daha da artarak, din ağırlıklı yönetimlerin halkları bir reform ve Rönesans felsefesini içlerinde duyumsayarak; yönetimlerini bu yönde değişime zorlayabilirler. Özellikle İslam ülkelerinde bu gibi davranışlar beklenebilir. Dinsel cemaatler, tarikatlar bu gelişmelerin etkisiyle büyük bir darbe yiyerek; toplumların dışına da itilebilirler… Bu durumun tersi de gelişebilir, Korona Virüs Salgınının Tanrının insanlara kendisini yeniden hatırlattığı bir mesaj olarak algılanarak daha çok Tanrıya bağlanma ve dua etme süreci de geliştirebilir… Bu açıdan bakıldığında Dünya’da dinsel inançların daha güçleneceği de söylenebilir. Hele Korona virüse yönelik ilaç ve aşı bulunmasında sıkıntılar yaşanırsa bu durum daha belirgin hale gelebilir… Her ne olursa olsun, Uluslar kendi geleceklerini sorgulamaya başlayacaklardır. Özellikle kendi geleceklerine, üretimlerine, gıda bakımında kendine yeterli olabilmenin, sağlık sistemlerini daha güçlü tutmanın yolarını bulacaklar ve geliştireceklerdir. İktidarlarını da böyle bir çalışmanın içine zorlayacaklardır.

Gelişmeler ne gösterecek henüz bilinmiyor. Bilinmeyen o kadar çok şey var ki… Biz bilime, bilim adamlarına ve insanlığın adına hareket edecek ortak aklın çalışmalarına inanmak zorundayız…

 
Toplam blog
: 1410
: 1053
Kayıt tarihi
: 04.11.06
 
 

Emekli öğretmenim ve  emeklemeye devam ediyorum.  Emeklilik yaşamın sonu değil, yaşama yeni amaçl..