Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

25 Mart '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kös

Kös
 

"Mumdan gemilerle ateşten denizler geçmeye" benzerdi hayatı.

Hiç "kolay" rastlamadığından, doğumunu da onca köyün Ayşe ebesi unutmamıştı. Yenen bir kuru makarna soğan üstü bir saatlik kestirme sonrası iki şekerli çay olurdu sıcağın, güneşin alnına çıkmadan önce. Zaman öyle büyük bir bilgeydiki oturduğu yerden, bağdaşını çözmeden, hep durduğu yerden, önünden akıp gidenlere bakardı. O hiç bir yere gitmezdi, gidenleri izlerdi.

İçine sıkıştırılmış kış havasıyla kösleri döverlerdi kadınlar ellerinde sabah tokmaklarıyla. Emek emek dökülürdü sesler toprağa. Sacın altında ateş severdi davulun ritmik sesini. Yufka ekmeği pişirmek için sacın üzerine ince açılmış hamuru oklavayla açan kalın bilekli bereketli kadın, suya atılan bir serpme gibi serpti hamuru. İnce yufka pişerken, diğer yüzünü yırtmadan hamuru bir çırpıda teryüz etti. Bazlama yiyen çocuklar ateşin sıcak ve yakıcı gücüne hayretten açılmış gözlerle yanaştılar. Oklavayı kafalarına usulca vurdu kadın, "ateşten uzak durun".

"Mumdan gemilerle geçtiler ateşten denizleri."

Mumdan gemilerle aynı denizleri geçenler karşıladılar onları.

Ne şaşırma ne sevinç ne de bir merak vardı gözlerinde bekleyenlerin. Hiç sancısız doğan olmamıştı o köyde. "Yaşamak, inadına yaşamak" yaşama sanatını bilenlerin işiydi! Ama onlarınkisi hep acılı doğumdu. Yarınki sacın altında yanacak odunun, üzerinde pişecek yufkanın, unun, buğdayın, "hasta olmasınlar" derdindeki çocukların, kaçırılan eşin, uğrunda ölünen namusun, fazladan şen kahkahaların, temiz suyun, temiz arın, sabun arabınkinin, gelmeyecek sarı zarfların, gölgesinde dut ağacının, bir de karayılanın, sabahın, beşin, seyirttiğinde çiğli toprağa sallanan ilk çapanın, sıçrayan ağır suyun, mis kokulu toprağın, minik taşların metale çarptığındaki tınının, elde işin akılda aşın, çökmüş bir yıldızın kara deliği gibi oval avucunda bir aşağı bir yukarı yuvarlanan tohumun, gireceği toprakta doğup çoğalacağı serin karanlık sancının, geçen ayların, boyunu geçecek tohum çapayı sallayanın, kös kös otururken hayatın, izlerken dönecek başı hızından tohumun.

Alt tarafı, "düşünmez etmez" bir tohum, adı üzerinde "bitkisel hayatın", nasıl olurda en hızlısı büyür yaşamın?

Kara toprağa sürülmüş huzurlu çimlenen hırkasıyla büyüyecekti bedeni. Topraktan başını çıkarıp güneşe ilk baktığında baharın olacak, serin yeller ve yakıcı güneşle çimecekdi.

Karanlık yürünen yolun en kuytu köşeleri daha aydınlık olurdu.

Uzaklarda başka bir denizde, ayıklanan serin sularda iskele alabanda yapıp yanaştığında gemi, hafif kızarmış ten, tuz uzattı şakakları ince bilekli kadının beyaz teri. Amanda aman, severlerdi. Daha onbeşinde öğrendi, öğretirlerken öğrendi;" vücudun başka, süt bezlerin başka". Beynine en uzak ama rahata en yakın yerlerini serin ve çatallı bırak. Eğilmelerinde senden uzak, bezlerine yakın gözlere acımanın tadını çıkararak, ten sürtüğü olmadan, vereceksin aklını zorlayıp, en büyük sülüğe yapışarak.

Ağrısız aldılar midesindeki bulantıları, o mutlu, sülük mutlu, bilekleri ince butlu.

"Ağıllarda yere saplı bıçaklar" kesti zevk kordonunu. En keyflisiydi, hep yaşamı boyunca unutmadığı, anımsayıp gıdıklandığı yarım ürpertiydi. Kalın bilekli kadın, hemen çocuk, ardından çocuk, sonra çocuk yaptıktan sonra bilekleri daha bir kalın olmuştu.

İnce bir bilek gibi yükseldi tohum. Mısır taneleri kızıl-altın renginde saçaklar ördüler her bir taneye.

İnce belikli kadın hep kokusunda gıdıklayıcı, hep gıdıklandı, gıdıkladı. Ne zor olmalı sürekli gülmek.

Kalın bilekli kadın, anası öldüğünde ağladıydı. Ne zor olmalı ağlayamamak.

İnce bilekli kadın, korkardı, modaydı, ince beline, lastik tenine yağ girsin

Kalın bilekli kadın, bayramda yağlı tarafından severdi kakacı.

İnce bilekli mısırlar toplandı bir yazgünü.

Her zaman ekmek atılan yere kazanlar kuruldu. Mısırlar duyuldu, tuzlandı, haşlandı, derisine yeniden sarıldı, yeniden tuzlandı. İlk ısırıkta ağızda sütüydü...

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..