Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

05 Eylül '13

 
Kategori
Güncel
 

Köşe dönücüler ve köşe yazarları...

KÖŞE DÖNÜCÜLER…

“Kenarlar da “köşeler” de, kadehlerde şişelerde,

Ben kalbimden başka yerde inan seni bulamadım…”

Bugün büyük bir zevkle paylaştığım İrfan Özbakır’ın bu muhteşem eserini alırken çok düşündüm. Acaba biraz sonra yazacaklarımla ona saygısızlık mı etmiş olurum, diye…

Ama ne yaparsanız yapın bu muhteşem şarkının bestesini de güftesini de asla “kirletemezsiniz…”

***

Son yıllarda kimi zaman “yalakalıkla” kimi zaman “yandaşlıkla” türeyen “köşe dönücüler” var,

Ve çok büyük bir hızla çığ gibi de artıyorlar.

Eskiden bizlere “varsa Ankara da bir tanıdığın sırtın asla yere gelmez” derlerdi…

Yalan da değil, yemin ediyorum beş kuruş etmeyecek yüreğe sahip kişilik fakiri insanlık düşmanı o kadar çok insan tandım ki “hükümetlere” yakın olan; dört köşe oldu büyüdükçe büyüdü gün geldi “burnu yere düşse bile almayacak” hale geldiler…

İnanın isimlerini saysam aklınız hayaliniz durur. Ne ilginç biliyor musunuz o adamların çok büyük çoğunluğu “devletle” davalık ama ne hikmetse şu an da “Müslüman” bir iktidarla kol kolalar…

***

Gözü olanın gözü çıksın derler ya aynen öyle, Allah daha çok versin ama kardeşim insanın zoruna gidiyor; bir taraftan Müslümanlıktan dinden imandan bahsedecekler diğer taraftan ise devletin dolandırmaktan tutun mide bulandıracak ne kadar pislik var içinde yüzecekler…

Bir dönem de gazeteciliğin en itibarlı “köşe yazarlığında” en güzel en itibarlı konu bu köşe dönücülerin ipliğini pazara çıkarmaktı…

Kendimi bildim bileli ”gazete” okurum, köşe yazarlarının neredeyse tüm yazılarını okudum, yaklaşık beş iktidar değişikliğinde oy kullandım. Yemin billah ediyorum hiçbir dönem de “köşe yazarlarının” işine son verildiğini duymadım. Cahilliğime de verebilirsiniz…

Şu anda yani “köşe dönücülerin” iktidarın da “Cumhuriyet Tarihinde” görülmemiş çoklukta “köşe yazarının” işine son verildi. Sebep; ya Başbakan yüklendiler ya da Başbakanın kanatlarının altına aldığı kişi, kurum ve kuruluşlarını dillerine doladılar diye…

Duracakları da yok daha kim bilir kimlerin işine son verilecek belli bile değil…

***

Bir başka konu daha var ki tam bir içler acısı bir konu; “İçki ve İçki yasakları…”

Bu konuda tıpkı “Türban” konusunda olduğu gibi defalarca yazılar yazdım. Dostların muhteşem paylaşımlarına yorumlar yazdım ancak en son bir köşe yazarımızın işine, “köşeleri” büyük bir hızla dönerek Başbakanın ekonomi danışmanı olan bir “yalakanın” içki içmesine ve içkili kaza yapmasına ilişkin bir yazı paylaşması nedeniyle son serildiğini duyunca daha fazla uzatmanın bir gereği yok dedim, kendi kendime ve sadece şu kısacık fıkrayı “hoş görülerinize” sığınarak paylaşmaya karar verdim…

 “Bir zamanlar büyükçe bir küpe “Üç” değişik meyvenin atılmasıyla “mayalanıp ekşiyen” tadı “tükenmeze” benzer, “müselles” diye bir içecek varmış.

 Tıpkı bugünlerde olduğu gibi “ulemalar” arasında “Müsellesin “haram” olup olmadığı üstünde bir tartışma çıkmış…

Kimi “ulemalar” “Müselles” haramdır, diyormuş,

Kimi “şeriata” göre haram değildir ama “mekruhtur” diyormuş…

Yani günah değil ama benimsenmezse iyi olur,  anlamında!

Ancak dedim ya o zaman da her kafadan bir ses çıkıyormuş. Kimileri de hayır efendim” helaldir” diyorlarmış…

Sonunda “ulemalar” “Müsellesin” helal olduğuna kullanılmasında ve satılmasında bir sakınca olmadığına karar vermişler…

“Ulema” bunlar tıpkı bugünün” Ustası” gibi, maden helal dediler, bitti akarsular bile durur…

Adamın biri de bu karar inanıp “Cami Avlusunda” müselles satmaya başlamış. Bir gün iki gün derken “Caminin İmamı” dayanamamış adamın karşısına çıkmış;

“Bre “izansız” adam “cami avlusunda” hiç “müselles” satılır mı?

Adam;

Ama hoca efendi “Müselles satmak ve kullanmak yasak değil ki” demiş.

Hoca celallenmiş, gözlerini iri iri açmış adamın üzerine yürürken;

“Bre gavat karınla yatman da serbest ama bunu “Cami avlusunda” yapamazsın” demiş…

*** 

“Tekel Fabrikaları” güzelleştirileceğine “özelleştirildi” biliyorsunuz, özelleştirilir özelleştirilmez de “rakı” milli içkimiz olmaktan çıktı yerini “ayrana” bıraktı…

Ulema pardon “usta” diyor ki;  içki içmek de satmakta yasak değil ama siz yine de içki yerine “ayran” için, satın ama üzerine “tehlikelidir” diye de yazın.

Diyeceksiniz ki; benim içki içip içmeyeceğime karışmak kimin haddine!

Haklısınız amma velakin şayet “Usta” bu kaç çocuk doğuracağınıza, hangi yaşta evleneceğinize, çocuklarınız hangi yaşta hangi okula göndereceğinize, eşinizle nasıl “cinsel ilişkide” bulunacağınıza karar verebiliyorsa;

Sizler de “Site, Site” kabul ediyorsanız “İçki içmenize” de “ne içeceğinize de” karışır kardeşim…

Ve hangi köşe yazarının hangi gazetede hangi konuda yazı yazacağına, hangi aktörün aktrisin hangi dizide oynayacağına karar veriyorsa, sevdiğiniz izlediğiniz okuduğunuz ”köşe yazarınızı” bir bakışla kapı önüne koydurabiliyorsa,

Sizler de hala o kanalları izliyor hala o gazeteleri okuyorsanız yapacak bir şey yok kardeşim…

Diyeceksiniz ki “köşe yazarları” ne iş yapacaklar?

Basit hem de çok basit; gitsinler üç tekerlekli bir “tabla” satın alıp “Köşe” başlarında “limon” satsınlar…

Dinlemediniz mi? zaten Türkiye’de “usta” da “köşe de” ancak böyle olunuyormuş…

Rahmetli babam böyle zamanlarda “Allah bazılarına yürü diyor fakat bazılarına ise yürüme koş diyor galiba,” derdi…

Rahmetli nereden bilsin gün gelip de; “Usta’ya” ters yani “muhalif” iseniz bırakın yürümeye, yaşamaya bile hakkınız olamayacağını…

Şarkının başını hatırladınız mı?

“Ömrümce hep adım adım, her yerde seni aradım. Ben kalbimden başka yerde inan seni bulamadım…”

Kalbinizdeki en güzel ve en iyi akşamlar sizin olsun…

Erdoğan ÖZGENÇ

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..