Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '12

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Köşe yazarı ile sokak köpeği arasında benzerlik var mıdır?

Köşe yazarı ile sokak köpeği arasında benzerlik var mıdır?
 

Başlık böyle olunca, "benzetmede hata olmasın" diye ilave edeyim de yanlış anlaşılmasın.

Bugün mutad yürüyüşümü yapmak üzere ana caddeye indiğimde gördüğüm, caddenin ortasına umarsızca yatmış sokak köpekleri , bana bu yazıyı ilham etti...

Ne alaka mı? Şöyle: Bu köpekçikler bütün gece kendilerinin sndıkları caddelerde oraya buraya koşar bekçilik yapar; gündüzleri de caddenin tam ortasına uzanarak, görevini yapmış "yorgun kahramanlar" gibi uzanır ve etrafı kolaçan ederler.

Sanırlar ki, bu caddeler onlarındır. Kimse onlardan izin almadan geçemez. Yattıkları yerden göz ucuyla gelin geçeni  keser, sakıncalı olanları ayırmaya çalışırlar. Bazı şeylere/insanlara havlamaları da bu yüzdendir; rutinin dışında gördüklerini tehlike olarak algılar ve havlarlar; bazan de peşinden koşarlar.

Şehrin kirli caddelerinin tapusuz sahipleridir bu köpekler. Ya da öyle olduğunu sanırlar. Oysa öyle değildir. Bu köpecikler kendi kendilerine gelin güvey olmaktadırlar. O caddelerin insanlardan sahipleri vardır ve bu insan sahipleri günü gelince bu "bedava bekçileri" toparlayıp götürürler ıssız yerlere...

Şu sokak köpekleri gerçekten ilginç hayvanlardır. Onlarınkine "karşılıksız sevda" bile diyebilirsiniz. Kovuldukları, kovalandıkları sokaklarına tekrar dönebilmek için can atarlar. Yeniden "bedava bekçilik" için koşturur; kıyıda köşede ne bulurlarsa ona da razı olurlar. Hatta, hepten aç kalma pahasına görevlerini ifa ederler.

Yaratan onların genlerine şunu yerleştirmiş bir kere: Efendine(insan oluyor) kayıtsız şartsız hizmet edeceksin. Onlar da efendilerine (insan oluyor) azat kabul etmez köleler gibi "hizmete" devam ederler.

Sokak köpeklerinin daha nice "faziletleri" vardır ama biz lafı uzatmayalım. 

Gelelim, bu "kahramanlarla" blog yazarlarının berzerliğine... Biz blog yazarları da, iki satır yazı yazmamıza izin verilmiş şu kıyıcık yerde, kendimizce bir şeyleri bekliyor ve bir ülkenin gidişatına yön veriyoruz, sanıyoruz...

Yazdığımız blog bazen otuz kırk, bazan yüz iki yüz; nadiren de binlerle okunuyor ama gelin görün ki, tüm ülke yazdığımızı okumuş ve bütün 'gerçekleri' öğrenmiş gibi, için için kasılıyoruz.

Yani bir cadde ortasına da biz uzanmışız; oranın sahibi olmuşuz!!! Bekçilğimizi sadakatla yapıyoruz. Bazan reddedilsek de, bekletilsek de kapının eşiğini terkedemiyoruz...

Arada bir "ne oluyor kimse beni dinlemiyor mu yoksa; neden hiç bir şey istedğim gibi olmuyor" tafralarına kapılıp uzaklaşsak bile, sonunda süklüm püklüm dönüyoruz yine sokağımıza...

Demem o ki, sokak köpeklerinin "faziletleri" biz blog yazarlarında da var; bu yüzden çok benziyoruz birbirimize...

Teşbihte hata olmaz, diyerek yazdım bunları... Hani nicedir yazmadığmız bir "pazar yazısı" olsun...

Yoksa, ne sokak köpeklerini ne de benim de içindi bulunduğum blog yazarlarını aşağılamak gibi bir amacım yok..

Zinhar yok!

İyi pazarlar...

Not: Bu yazı münhasıran blog yazarlarını ilgilendiriyor; köşe yazarları bunun dışındadır; çünkü onlar sahiplidir...

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..