Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '10

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Köşeyi dönmeden önce okunması gereken bir yazı

Köşeyi dönmeden önce okunması gereken bir yazı
 

Zenginlik


Zengin olma hayallerini hangimiz kurmaz ki? Yıllarca çalışır çabalarız. Borçlarımızı ödeme telaşı bir yana dursun kendimizi tutamayarak buna yenilerini de eklemek zorunda kalırız. Kendimizi yenilemek için sürekli alışveriş yapmak zorundaymışız gibi gelir ve çoğu zaman pazarlama taktiklerine inanarak ihtiyacımızdan fazlasını almaya devam ederiz. Harcamalarımız kadar kazanmaya programlı olduğumuz içinde, ihtiyacımızdan fazla bir para elimize hiç geçmez. İstediğimiz para elimize geçse, hayalini kurduğumuz o kadar çok şey vardır ki, hayallerimizinde hayal olacağını bilmeden yaşarız…

Yorulmadan, emek sarfetmeden kazanabilmek tüm zamanların en büyük hayali olarak süregelmiştir. Çünkü yıllarca çalışıp, emekli olduğumuzda elimize geçecek üç kuruşun da, o zamana gelene kadar değerini yitireceğini biliyoruz. O yüzden çevremizdeki hızlı kazanç seçeneklerine kendimizi sürekli yakın tutarak, bunlardan prim kapmaya çalışıyoruz. Bu anlamda şans oyunları, çeşitli çekilişlere katılmak ve zincirleme şekilde üye kaydederek kazanç sağlayan sistemler etkisini gösteriyor. Bu sistemlerden kazanabileceğimizi vaad ettikleri yüksek kazançlar ile bir insanın çalışmasına bir daha gerek kalmayacağı ortaya çıkan sonuçlar arasındadır.

Yıllarca süren tahsil hayatından sonra, edindiğiniz mesleğin size getirisielbette tatmin edici olmayabilir. İşinizi de geçim derdi yüzünden sürdürüyor olmanız çok daha yüksek olasılıktır. Aylık geçiminizi sağlayacak bir geliriniz olmuş olsa muhtemelen kendinize güzel bir tatil zamanı ayırıp sonrasında istediğiniz ve sizi tatmin eden bir işte çalışacağınızı düşünüyorum. İşin tezatlığıda burada gibi geliyor. Sadece geçim kaygısı yüzünden istemediğimiz işlerde çalışmaya devam etmek zorunda kalıyoruz. Eğer kendimizi ve ailemizi geçindirecek kadar bir gelirimiz olmuş olsa kimbilir ne kadar farklı olurdu hayatımız. Bu noktada az önceki yere gelmiş olduk. Geçimimi sağlayacak aylık gelir yerine bir kere gelsin ve tam gelsin mantığında kendimizi şans oyunlarının kumpasında buluyoruz. Vurgulanan nokta sizin gibi milyonlarca insanın kaybedeceği küçük para değil, toplanan paradan size düşebilecek olan büyük paydır. Kendi paramızı şans oyunları sistemine aktarıp, toplanan paranın 5’te 1’i kadarını da ikramiye olarak dağıtıldığı için kazanan taraf aslında belli oluyor.

Değinmek istediğim konu şudur: Şansımız yaver gitti ve şans oyunları yada farklı kazanç sistemlerinden güzel bir para elimize geçti. Geçmeye de devam ediyor. Geçmişteki şans oyunları talihlilerinin talihsiz yaşamlarını az çok biliyorsunuz. Ancak iradesi sağlam bir kişinin bu parayı mantıklı harcaması ve hayatındaki değerleri aynı şekilde koruyabilmesi mümkündür. Peki bu iradenin sağlamlığı neye dayanarak oluşuyor. Şans oyunlarında ömür çürütenleri izleyerek mi oluşuyor bu irade. Tabiki hayır. Belkide %1-2 ‘lik bir orandadır bu tip insanlar. Kazanılan paranın, ilk etapta hayat standartlarını yükseltmek için gelişi güzel harcanacağını ve kendi çevresinden uzaklaşmak anlamına geleceğini çok daha iyi bilirler. Aynı şekilde sahip olduğunuz mesleğinizi, ticarette öğrendiğiniz tecrübe ve deneyimlerinizi de elinizin tersiyle itmek anlamına gelecektir bu şanslı gibi gözüken aslında şanssız deneyim.

Kolay kazanılan para ile artık herşeye burun kıvıran bir yapıya sahip olmamak elde değildir. Paranın satın alamayacağı hiçbirşey yoktur düşüncesi ile insani değerlerimizi de geride bırakmak. Çalışma hayatında, ürün/mal satarken yaptığınız indirimlerin sizi kurtarıp kurtarmayacağını düşünürken birdenbire bu tür hesap kitaplar yapmaya ihtiyacınızın kalmaması ne kadar cazip gelir.

Zengin olmadan önceki hayatımızda , rastladığımız “ne oldum delisi” tarzı davranışlara, zengin olduktan sonra kendimizin de paralellik gösterdiğini maalesef görebiliriz. Toplumun değer yargılarına göre yaşamayı bir kenara bırakıp istediğimiz gibi hareket etmek bize her ne kadar normal gözükse de toplumsal sınıfı uçurumları, kefe’nin yüksekte kalan tarafında olduğumuzu gösterecek ve aynı kınanmaları da yaşayabileceğinizi gösterecektir. Empati duygusu ile önceden nefret ettiklerimize benzeyecek, artık içimizde başkalarına olumsuz örnek olabilecek yeni yeni uçuk hareketler geliştireceğiz.

Bu şekilde bizi bile kendimize yabancılaştıracak olan zenginliğin kısa bir zamanda nasıl çöküşümüze altyapı sağlayacağından bahsetmeye çalıştım. Savruk ve başıboş bir yaşam sonucu, eskisinden de beter bir hale düşen insanların ellerinde artık ne yapacak bir meslek ne de hayat amaçları kalmıştır. Hızlı ve doyumsuz geçen hayatın sadece bir gecelik eğlence gibi geçtiğini düşünün. Yıllarca çabaladığınız kendi imkanlarınızla gelen noktayı düşünün. Birde şansınızın sizi düşürdüğü hazin sonu.

Çok para kazanmak , zenginlik kötü bir şey değil, amaçlarınıza araç olarak değerlendirilebilecek bir seçimdir. Kendinizi paranın gücüne ezdirmeden önce bunun nasıl bir deneyim olacağını düşünün ve hissedin. Aslında göreceksiniz ki, zengin olduktan sonra yapacağım dediğiniz herşey parmaklarınızın ucunda. Sadece sırası ile yapabileceğinize inanın. Aynı anda doyumsuz bir yaşam sürecinde değil, farkındalığınızı arttırmış ve hedeflerinize adım adım ilerlerken yaşayacağınız bir duygu. Zenginim ama hiçbirşeyim demek yerine, iç zenginliğinizi farkedin...

Yazan : Turgay GEZİCİ

Diğer Yazılarım : http://www.bilincalti.com/ ( E- Bülten'e Kayıt Olun, Yazılar E-postanıza gelsin )

 
Toplam blog
: 98
: 414
Kayıt tarihi
: 11.12.09
 
 

1977 İstanbul doğumluyum. Web Tasarım ve Bilişim Danışmanlığı yapmaktayım. Uzun yıllardır ilgi du..