Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '11

 
Kategori
Anılar
 

Koşulsuz sevgi

Koşulsuz sevgi
 

Çok stresli bir iş periyodunun içindeyken, o stresimden arındırması ve ofisimde uzun bir zamanı yalnız gecirdiğim ve sürekli ofiste konusacak birinin olmayışını şikayet etmemden olsa gerek, arkadasım bana Turuncu bir Japon balığı getirmişti… 

Ne yalan söylim tüm sevimli ve huzur veren görüntüsüne rağmen, alışkanlık yaratan herseyi kaybetmenin korkusunu yaşayan ve zamanında cok fazla evcil hayvan besleyip kaybettiğinde, kahrolan biri olarak, pek sevinmemiştim bu hediyeye … 

Ya alışırsam şu küçücük turuncu kafalı sevimli canlıya ve kaybedersem diye ... 

Nitekim ofisteki yalnızlıgımı paylasacak sevimli canlıya ofiste değil evde bakmaya karar verdim… 

İş stresini ona da yansıtıp, huzursuzluğu paylasmak olmazdı. Abim adını Şaziye koydu … 

Yalnızlıktan sıkılmasın diye sık sık şarkı dinletip ilgi gösteriyorduk ve komik gelecek belki ama Ata Demirer’in filmindeki Fasulye şarkısını akvaryuma dogru eğilip söylediğimde kuyrugunu sallaya yukarı cıkıp parmagıma dokunup kıvrak sekilde salınmaya başlardı… 

Müzik kulağı hepimizi şaşırtmıştı, sanırım genlerinde Tekirdağ taraflarına ait birşeyler vardı. Alt tarafı bir balık canım abartmaya gerek yok diyenleri duyar gibiyim.. 

İstanbul gibi yorucu güvensiz ve yalnız kalabalıklar yaşanılan bir kentte o an eve geldiğinizde stresinizi alan bir canlı oldugu hissetmeniz, ona ister istemez sevgiyle bağlanmanızı sağlıyor… 

İlgi ve sevgi kesinlikle tüm canlılarda ve hatta bitkilerde bile etkisini en güzel şekilde gösteren şeydi… 

Bir zaman sonra ona anlasacagı bir eş almaya karar verdim ne de olsa yalnızlık kötü seydi … 

Patlak gözlü siyah çirkin bi balık beğendim… 

Hayvanlardan şapşal ve çirkin görünenlere hep bayılmışımdır… 

Şaziye, balık hafızasından mı yoksa eşine olan ilgisinden mi bilinmez artık Fasulye ye tepki vermez, parmağıma kondurdugu öpücüğü patlak gözlü sevgilisine kondurmayı tercih eder olmuştu, evin içindeki varlıkları huzur vermeye yetiyordu … 

Çok sıkıldıgımda kafamı akvaryuma uzatıp şarkılar söyleyip tepkilerine bakmaya devam ediyordum… 

Müzik ruhun gıdasıdır ne de olsa… 

Değil miydi, tavukları daha iyi yumurtlatmak, ineklerden daha iyi verim almak için klasik müzik dinleten üreticilerin, bu şekilde daha iyi verim alıyoruz hayvanlardan söylemi … 

Bizimki de o misal, herhangi bir verim beklemesekte gıda takviyesi … 

Balıklar iyi bakıldıgında 25 yıl yaşarlarmış ve doyum noktaları yokmuş ne kadar verirseniz o kadar yerlermiş … 

Herşeyin çoğu zarardı anlayacagınız, açlığında … tokluğunda… 

Bu yüzden evde birbirinden habersiz herkes yem vermesin ve hayvanlara zafiyet gecirtmeyelim diye anlasmalı olarak yem veriyorduk birimiz verdiğinde, yem verdiğini belirten ya bir not yazardı ya yem kutusunu ortadan kaldırır ya da kapağını açık bırakırdı… 

Aman canım abartmayın alt tarafı bir balık diyenleriniz var … 

Hayvan sevgisinin insana genlerle gectiğine inanırım … 

Anne babamdan geçen bir özellikti bana göre … 

Evi hayvanat bahcesine cevireceğim korkusuyla, benden gizlemeye çalışsalar da bu sevgilerini cok gecmeden emanet ettiğim köpeğime 4. Cocukları gibi bakan ve köpeğime olan ilgilerinin bir zaman sonra bizi bile kıskandıracak bir hal almasıyla açıga cıkarmak zorunda kalmışlardı içindeki hayvan sevgisini. Zira hayvan sevgisi olan bir insan hümanisttirde … Ve ne zaman koşulsuz karşılıksız bir hayvanın sorumlulugunu alan ve onlara sevgiyle yaklasan birini görsem o insandan bana hiçbir zarar gelmeyeceğine inanırım… 

Hayvanları seven insanı sever, insanı seven doğayı sever, doğayı seven insandan da size asla zarar gelmez… 

Oturdugum semti tercih etme sebebibim de bundandır… 

Her sabah işe giderken ve işten dönerken muhakkak sokak hayvanları için kapılarının önlerine konulan kaplara yemek ve su koyan insanlar görmek ve elinde mama torbasıyla sokağı boylu boyunca dolasan sokak sakinleri ile aynı mahalleyi paylasmanın mutluluğu sarar beni… 

Hayatım boyunca koşulsuz gördüğüm 2 sevgi oldu … 

Onlara yaptıgım doğru yanlış herseye rağmen hep arkamda olan canım Ailemin sevgisi ve sonradan aramıza katılan ve beni hiçbir cıkar gözetmeksizin sevgiyle karsılayan köpeğimin sevgisi… 

Eve her gelişimde gün boyu onu evde yalnız bırakmama sinirlensede, beni gördüğünde büyük bir sevinçle üstüme atlayan, bazı zamanlarda ona kızıp cezalandırsamda asla bana darılmayan ona yaptıgım tüm yalnışlara rağmen her kosulda yanımda olan ağladıgımda göz yaşlarımı yalayan, hastalandıgımda beni yalnız bırakan ev arkadaslarıma rağmen, başucumdan bir an bile ayrılmayan , kazara birinin bana ses tonunu yükselttiğinde savunmaya geçen her konumda koruyup kollayan , evimizin direği, sevinci mutluluğu canım köpeğim… 

Onunla geçirdiğim 9 yılın anıları buraya sıkıştırmak haksızlık olur … 

Ama hayvan sevgisinin kişilerin karakterini tamamiyle değiştiridiğini ve insanı uysallastırdıgını düşünenlerdenim… 

Siz ona otur, yat, kalk, şunu getir, bunu götürü öğretirken, o size koşulsuz sevgiyi öğretir… 

Düşünün ki işinizde, dışarda, özel hayatta, trafikte yaşadıgınız tüm gerginliğe ve negatif enerjiye karşın eve her stresli gelişinizde size dırdır etmeden, hesap sormadan, karşılık beklemeden koşulsuz sevgi sunan, kuyrugunu eve her gelişinizde onunla gecirdiğiniz uzuuun yıllara rağmen hep aynı gün heyecanıyla, hiç değişmeden hergün aynı performansla sallayıp, size dogru yaklasıp, üstünüze atlayan ya da sadece küçücük bir oyuncak top karsılıgında dünyayı ayaklarına sermişsiniz misali mutlu olan ve sizi sevgiye boğan bir canlıyla yaşadıgınızı… 

Sevgi herseyin ilacıdır ya, sizi kosulsuz şartsız sevgi seline bogan ve küçücük seylerden mutlu olan başka bir canlı türü yoktur kanımca … 

İstanbul koşullarında mutsuz hissettirmemek ve ona haksızlık etmemek için Aileme emanet ettim, deliler gibi özlediğim köpeğimi … 

Akvaryumların insanları sakinlestirdiği huzur verdiğini okumuştum bir yerde . 

Şaziye ve Maşuk İstanbul’un o yorucu ve stres dolu hayatında odanın minik bir köşesinde görüntüsüyle bile huzur verdiğini hissetmek güzel bir duyguydu… 

Yaklasık 1 yıl geçti aradan herşey yolundaydı o güne kadar küçük balıklar için … 

Ta ki abim beni arayıp Şaziye’nin zafiyet gecirdiğini söyleyene kadar … 

Sanırım yanlış iletişimden kaynaklı evde birbirinden habersiz 3 kişi tarafından verilen yemin büyük cogunlugunu Şaziye yemiş ve muhtemelen çok yemekten sindirim sorunu yaşıyordu… 

Yattı balık yan gider sözünü mecazi anlamda hayatımda hiç kullanmadım, ama bu söz gercek anlamını bizim Şaziye’de görüyordum… 

Tam 2 gün yan yan acı ceke ceke yüzdü balıkçık… 

Ve ben ogün birkez daha anladım. Dişisine kötü davranan tek canlının İnsan oldugunu… 

3 saniyelik hafızaları oldugunu düşündüğümüz, o aman canım alt tarafı bir balık dediğiniz canlılar arasında bile bir sevgi olayı var… 

Patlak gözlü Maşuk’un yan yan yüzen balıga yaklasıp arkadan onu iteklemeye calısması alt tarafa gecip düzgün yüzmeye calısmasını sağladıgını görünce birkez daha Havyanların kendi arasında, bu bir balık bile olsa, sevgi dayanışması karşısında şok yaşamıştım… 

Kedilerin köpeklerin, belgesellerde izlediğimiz aslan, ayı, maymun, kaplan, fillerin eşleri arasındaki uyumu ve dayanışmayı izlemiştim ama balık beni en şaşırtanı oldu… 

Hastane kapısında yalnız bırakan sevgililerin, hasta yatagınızda arayıp sormayan ilişkilerin, bu iki balıktan öğrenmesi gereken çok şey vardı aslında… 

Şaziyeyle gece boyu ilgilenip hareketle kendine gelsin diye cesitli cabalar verdik ama 2 gün sonra sabah uyandıgımda Maşuk’u yalnız gördüğümde, terk edildiğim duygusunu yaşadım bir an… 

Ne sordum abime, ne o bir şey söyledi… 

Giden alt tarafı bi balık yenisi alınır olayı değil aslında mesele… 

Emek verdiğiniz size huzur ve mutluluk veren birşeylerin sizden gidişiydi belki … 

Sevdiğiniz herşeyin sizi tek tek amansız ve zamansız terk etmesiydi belki de tüm mesele… 

O iki balıktan sağlıklı olanının hasta olana ilgisi, onu doğrultmak için türlü çabalar sarfetmeye çalışması sahnesi şaşkınlıkla karışık bir hüzün yaşatıyordu insana… 

Sizin tabirinizle ‘alttarafı bir balıktı’ ve biz alt tarafı bir balık kadar olamadık maalesef … 

 
Toplam blog
: 58
: 3499
Kayıt tarihi
: 16.11.10
 
 

Mersin Üniversitesi Turizm Otelcilik Konaklama işletmeciliği mezunuyum. ..