Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Şubat '14

 
Kategori
Deneme
 

Kötü adam

Kötü adam
 

Aslında yoktum ben. Ta ki bir yazar yazdığı hikâyeye kötü bir adam gereksinimi duyuncaya kadar kalemde mürekkep, kâğıtta beyazdım yani. Olaylar yazarın olaylara hükmedememesinden kaynaklandı bence. Hikâyenin gelişimine göre belki de içinde nasıl kötü bir adam yaratacağını bilememesinde gizli. Hikâye yürüdü gitti ben kalakaldım bir bilinmezde. Kötü sonlarla biten hikâyeleri sevmiyorum aslında ben. Okuyucularda zaten böyle sonlara alışık değildir. Okuyucu kitabına verdiği paranın karşılığında küçükte olsa mutlaka bir mutlu bir son bekler. Dedim ya size adam güzel şeyler yazmaya bayılıyor. İş kötü olaylar ya da kötü adamlara gelince saçmalıyor. İşte o saçmalığının en daniskası benim. Kalakaldım sayfaların arasında bir bilinmezde. Aslında sizler de halimden haberdar olmayacaktınız bu satırlarımı okuyuncaya kadar. Ama bakıyorum gözlerin satırlarda üstelik hafiften değil bayağı bir merak içindesin de.

Efendim ben Halil. Yazarla epeyce önceleri tanıştık. Şimdi sizlerle tanışıyorum. Aslında yazarınız iyi bir adam ama son yıllarda memleketinde yaşanan olaylardan sonra çok çekilmez bir adam oldu ki anlatamam. Her şeyden nefret eder hale geldi. Tabi, bunda yaşadıklarının payı çok büyük. En çok da küçük çocukların haklı olmayan davalara hatta ve hatta siyaset işlerine alet edilmesine çok kızıyor. Küçücük çocukların eğitiminin üzerinden işlenen suçların Anayasa da belirtilmemesinden fena halde dert yanıyor boşluğa. Ama kendinde olduğunun en acı gerçeğini de durmaksızın her gün boşluğa bakarak an ve an tekrar yaşayarak kendini cezalandırıyor. Acılardan zevk alır hale geldi bence. Öyle suçlayarak kendini elinden bir şey gelmemesinin acısının cezasını kendisine çektiriyor. Size bir sır vereyim, sanırım psikolojisi günden güne bozulmaya hatta başka bir yazar yaratmaya başlıyor. Çeksin cezasını yazar, beni o yarattı ve sayfaların arasında unutulmaya terk etti. Ölsem sevindireceğim belki birilerini ama nerde. Beni gömdü ama öldürmedi.

Niyazi arkadaşımdır benim. Yani, diğer kötü adam. O benden şanslı. Çünkü daha ilk karşılaşmalarında hikâyenin kahramanı tarafından alnının ortasından vurularak öldürüldü. Hikâyenin kahramanlarının adam öldürmesine ceza vermeyen bir sistem var mı bilmiyorum. Sanırım hikâyenin sonunda kahramanlarınıza ceza vermeyi unutuyorsunuz siz insanlar. Tamam, itiraf ediyorum suçumu. Ama ben işlemedim ki o suçu. Yazar işletti bana. Yani suça teşvikten asıl yargılanması gereken bence o. O yazdı hikâyeyi.

Ben Halil, The Bad Man. Sistemin değil insanlığın yarattığı bir suçluyum ben. İnsan ilişkilerim oldukça zayıf. Üstelik eğitim sisteminin eğitemediği bir insanım ben. Kalmam gereken sınıflarda ellerinin tersiyle bir üst sınıflara eğitilmeden geçirildim. Ebeveyn ilişkilerimde de sınıfta kalacak kadar kötüydüm. Ne annemin sıcaklığını ne de babamın yol göstericiliğini hissedebildim. Yani yazar kadar ebeveynlerimin de, öğretmenlerimin de; yaşadığım hayatın içinde rastladığım insanların da suçu var. Yazara bir kötü adam karakteri gerekliydi, gerçek hayatın içinden beni bulup hikâyeye dâhil etti. Çocuklarla ilgili bir suçumuz vardı Niyazi ile. Sonra kahramanınız çıktı geldi. Yok, öyle kaslı maslı güçlü bir adam da değildi kendisi. Ama yazarınız bizi sanırım böyle sümsük bir adamın elinden sonumuza mahkûm etti. Kahramanımız tam bir kitap ve bilgi delisi. Hayatı kitaplardan ve insan ilişkilerinden öğrendiği kesin. Bana işkence ettiği kesin. Yargılanmasını ve deliğe tıkılmasını istiyorum bu satırlarla. Bana çok kötü davrandı. Hani televizyonlarda izlediğiniz bir dizi var ya o dizideki gibi. Reklam olmasın diye o dizinin adını yazamıyorum. Ama sen okurum, anladın sen o diziyi. Bana yazarınız bir hap içirdi. Tabi hikâyenin gidişine göre öyle olması gerekiyordu. Sözde o hapı içip ölü gibi görünecek ve beni bir mezara gömeceklerdi. Evet, yazarınız bana o hapı içirip kendi kazdığım mezarıma defnetti. Aslında ben öleceğimi sanıyordum o mezarımda. İşte o olmadı hikâyenin sonunda. Mezarımın başında öylece durdu. Yanında elinden tuttuğu suçumuzun mağduru o kız çocuğu. Öylesine baktılar bana, hissettim yüreklerinden geçenleri. Beni suçlamadılar. Hayatımın akışındaki yaşadıklarımı suçladılar. Beni bu hale getirenleri suçladılar. O an gözlerinin içindekilerden nefret ettim. Bir insanı öldürmekle bir insana acımak arasında ki derin boşluğun farkına vardım.

Yani, ölmedim ben. Öylece kalakaldım mezarımda. Arkalarından haykırdım ama benim sesimi duymadılar. Çünkü mezarımı çok derin kazdırdı bana hikâyenin kahramanı. Her şeyi o kadar güzel anladınız yazdıklarımda ama benim kim olduğumu anlayamadınız öyle değil mi?

Ben kötü adamım, yazarın satırlarında mezarına kapatılan adam. O çiçek gibi kızın öz be öz babası. Çocuğumu eğitmedim, vekâletimi birilerinin dizlerinin dibinde uyutulmasına verdim. Yarın benim çocuğum hayata hayatı anlamadan başlayacak. Sürekli sendeleyecek, birilerinin elindeki kumar kâğıdı gibi olacak. Elden ele atılıp sömürülüp bunu kaderinin olağan bir parçası sayacak. Ben ölmedim ne yazık ki, keşke ölseydim. Yazar da yazmasaydı bu hikâyeyi…

Mehmet ÖZCAN

 
Toplam blog
: 57
: 222
Kayıt tarihi
: 18.01.13
 
 

Emekliyim, köpekleri çok severim. Fotoğraf ama anlam saklayan fotoğraflara bayılırım. Yazmak uzun..