Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ismail hakkı özsarı

http://blog.milliyet.com.tr/ihozsari

17 Mart '15

 
Kategori
Eğitim
 

Köy Enstitüleri gerçeği

Değerli romancı yazarımız Yaşar Kemal, ‘Haftaya Bakış’ dergisinin Mart 1987 yılı 23. sayısında şöyle diyor: “Hoca geliyor, söylüyor, çocuklar ezberliyor. Bu çocukları köleleştirme eğitimidir. Köle olan köle yapmaya çalışıyor. İnsanlar her yerde böyle yetiştirildikçe, barış olmaz. Biz Köy Enstitüleriyle, eğitime yaparak yaşayarak eğitimi katmıştık. Böyle bir eğitime doğru gidilseydi dünyada savaş olmazdı. Çünkü o, doğayla, gökyüzüyle, eşyayla birlikte gelişen bir insan olurdu. 20. yüzyılda Türklerin yarattığı ve insanlığa armağan ettiği en büyük iştir Köy Enstitüleri. Ben üç şeyle övünmesin isterim Türkiye’nin: Atatürk’ün gerçekleştirdiği kendine dönüş ve bağımsızlık politikası, Hakkı Tonguç’un gerçekleştirdiği demokratik eğitim. Ve Nazım Hikmet’in getirdiği insancıl ulusal şiir. Az katkı değildir bunlar insanlığa. Atomu icat etmekten de daha büyük bir katkıdır. Çünkü atomu insanları öldürmek için kullanıyorlar.”

Yaşar Kemal’e aynen katılıyorum. Eğitim tarihimizin yüz akı bu okullar 17 Nisan 1940’ta kurulmuştu. Köy Enstitüleri, köy çocuklarına hitap ediyordu. Onlara yalnız ‘abc’ öğreten kurumlar değildi. Sevgiyi, barışı, demokrasiyi, insan haklarını, eğitilirken üretmeyi, üretileni paylaşmayı öğreten kurumlardı. Her biri kırsalda birer kıvılcım olan bu okullarda yetişen köylü çocukları? hak nedir, adalet nedir, emek nedir, sömürü nedir, ağalık nedir, feodalite nedir gibi kavramları öğreniyor ve gittikleri yerlerde bunları halka anlatıyorlardı. Ancak böyle olması ‘fincancı katırlarını’ ürkütüyordu. Dünyada ABD’nin öncülüğünde giderek palazlanan kapitalizm ve ondan nemalanan kesim giderek huysuzlanıyor ve huzursuzlanıyordu. Oysa 6 yıl gibi kısa bir sürede eğitim alanında inanılmaz işler başarılmıştı. Öğretmen sayısı 6.000’den 20.000’e, öğrenci sayısı 380.000’den 1.5 milyona ulaştı.

Ne yazık ki çok partili döneme geçildiğinde CHP’nin sağ kanadı Cumhuriyet dönemi kazanımlarını oy pazarına sürdü. 1945 yılında çıkarılan toprak kanununa karşı çıkanların başını çektiği muhalefet bu kurumlara saldırıya geçti. Aslı astarı olmayan bir sürü iftiralar atıldı. Karalamalar yapıldı. ‘Küçük Amerika’ olacağız söylemleriyle sömürgeciliğin dümen suyuna girildi. Ve sonunda bu kurumlar kapatıldı. Kapatılmasaydı ne olacaktı? Eğitim öğrenci merkezli olacaktı. Gerçek yol gösterici akıl ve bilim olacaktı. Soran, sorgulayan, inceleyen, irdeleyen bir insan tipi yetiştirilecekti. Nitelikli insan sayısı artacaktı. Kitap okuyan bir toplum olunacaktı. Köyden kente bu denli yoğun göçler olmayacak ve şehirler de köyleşmeyecekti.

Cehalet bu denli örgütlenemeyecekti. Sonuçta yazık oldu. Mucize gerçekleşemedi. Kapatıldı da ne oldu? İşte bu günkü eğitim sistemi ortaya çıktı. Bu sistem ise şöyledir? Eğitim kurumları yaşamdan kopuktur. Fırsatçılıktan öte gidememektedir. Eğitim, çok pahalılaşmıştır. Üstelik ticari meta haline dönüşmüştür. Eğitimde fırsat eşitliği ortadan kalkmıştır. Çünkü gelir dağılımı ileri derecede bozulmuştur. Eğitim demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi niteliğinden uzaklaşmıştır. Baskılar, korkular, dayatmalarla düzene uygun kafalar yetiştirme yoluna gidilmiştir.

 
Toplam blog
: 291
: 1113
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Emekli öğretmenim. Kitap okumayı ve düşüncelerimi paylaşmayı çok severim. Tarih özel ilgi alanımd..